Öğrenci İşleri filminin genç oyuncusu Begüm Öner çocukluğunda Yeşilçam sinemasının tutkunu olduğunu ve her filmde gözyaşı döktüğünü söyledi…
Her ne kadar bazı otoriteler yeşilçam filmlerine küçümseyen bir bakış açısını benimsese de hem günümüz sinemasına hem toplumumuzun ruhuna etkisi küçümsenemez. İşte Seksenler dizisinde yer alan ve yeni filmi Öğrenci İşleri vizyona girmiş olan Begüm Öner bunun en sağlam örneği. Şimdiye kadar birçok reklam filmi, dizi ve filmde oynayan Begüm Öner Yeşilçam’ın kendisi üzerindeki etkisini röportajımızda çok doğru bir şekilde özetledi.
Öğrenci İşleri filminin senaryosu geldiğinde sizi en çok etkileyen ne oldu?
Filmin oyuncu kadrosu çok beğendiğim oyunculardan oluşuyordu. Senaristi Kamuran Süner’in Geniş Aile dizisindeki başarısı da gayet açıktı bu yüzden güzel bir iş olabilceğini düşündüm.
Rolünüzden bahsedebilir misiniz?
Öğrenci İşleri filminin öğrenci kismını temsil ediyorum. Biricik babasının parasıyla dünyayı elde edebileceğini düşünen burnu havada havalı bir kız. Babasının onu dersaneye kayıt ettirmesiyle Biriciğin filmimizdeki hikayesi de başlamış oluyor. Babası kızının üniversiteyi kazanmasından ziyade kötü arkadaş çevresinden uzaklaşması amacı ile dersaneye kayıt ettiriyor. Üstelik koruması Umut’la aynı anda dersaneye başlıyorlar ve başta birbirlerinden hiç hoşlanmasalar da sonradan Biricik, Umut’un ona karşı olan davranışlarından cok etkileniyor. Onların kine klasik zengin kız fakir oğlan hikayesi de diyebiliriz.
Hababam Sınıfı neredeyse en fazla seyredilen ve iz bırakmış Türk filmlerinden, bu filme hazırlanırken size etkisi oldu mu?
Hababam Sınıfı serilerini kaç kez izlediğimi gerçekten bilemiyorum onlarla büyüdük biz. Sadece bu filme değil bütün hayatıma etkisi olmuş efsane filmlerdendir.
Bazı roller vardır onlara hazırlanmak gerekir. Mesela tarihi bir kişiliği oynuyorsanız veya engelli birini canlandıracaksanız araştırma yaparsınız. Bir de oyuncunun kendi tecrübesinden yola çıkarak hazırlandığı roller vardır. Bu film hangisine yakın.
Yani hangisine yakın derseniz oyuncunun kendi tecrubesinden yola çıkarak hazırlandığı bir karakter diyebiliriz. Çünkü bu tarz insanlar elbetteki var çevremizde ve zengin kız fakir oğlan hikayesi daha önce de sıkça işlenmiş bir hikaye. Ama diğer bahsettiğiniz gibi bir rol gelse çok çalışırdım özel olarak hazırlanırdım herhalde.
Dizilerle başlayan bir kariyeriniz var. Genç bir oyuncunun sinema dilini oluşturmakta dizi sektörünün yıpratıcı şartları bir dezavantaj yaratır mı?
Aslında reklamlarla baslayan bir kariyerim var. Arkasından da tv dizileri şimdi ise üçüncü sinema filmimi çektim. Benim şu anda oynadığım dizi Seksenler çok çok iyi şartlarda çekiliyor. Yıpratıcılık etkisi sıfır, bu yüzden çok şanslıyım.
Perde güzel kadını sever. Ama oyuncu bu güzelliğine hem tecrübe hem de kabiliyetini katmalı. Bu anlamda nasıl bir yapılanma içindesiniz?
Kesinlikle güzel olmak hiç yeterli bir kriter değil. Böyle düşünmek mesleğe çok büyük saygısızlık olur zaten. Ben şu anda yaptığım mesleğin dışında bir bölüm okudum, İstatistik mezunuyum fakat bunun yanında üniversitede okurken hem Digital Film Academy de kamera önü oyunculuk eğitimi aldım hem de Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi aldım. Ama en önemlisi tecrübe bence. Bana en çok katkısı olan şey çocukluğumdan beri bu mesleğin içinde olmak. Tabii ki eğitimin sonu yok, daha yapmam gereken çok şey, almam gereken çok yol var.
Türk sinemasında duygusal filmlerin kökeni Yeşilçam’a dayanır. Sizin Yeşilçam’a yaklaşımınız nedir? Oyunculuğundan etkilendiğiniz Yeşilçam ünlüsü var mıdır?
Benim bütün çocukluğum Yeşilçam filmlerini izleyip ağlamakla geçti:) Çok fazla Türk filmi izlerdim izlediğim bir filmi 5 kere 10 kere izleyebilirdim mesela. Yeşilçamın bütün oyuncularına çok büyük saygım var. Onlar sinemanın temeli çıkış noktasıdır.
1980 sonu ve 1990’ların ikinci yarısına kadar feminizmin sinemamızda etkisini hissedebilirdik. Bunun faturasını ödeyen kadın oyuncularımız vardı. Müjde Ar, Nur Sürer gibi. 2000 sonrası sinemamızda bu anlamda geriye bir adım atıldığını düşünüyor musunuz? Biraz yorumlar mısınız?
Benim herhangi bir kuralım yok. İstenilen şeyin neye hizmet ettiği çok önemli, ikna olursam problem yok, tabii ki belli çerçevelerde.
Oyuncu olmayı ne zaman istediniz? Küçüklüğünüzde böyle bir özleminiz var mıydı?
Küçüklüğümden beri böyle bir isteğimin olduğunu bütün çocukluk fotoğraflarım kanıtlıyor aslında. Kılıktan kılığa girme, evde sahne kurup skeçler oynama, senaryo yazma çabaları… Bunlar çocukluk fotoğraflarımın önemli kısmını temsil ediyor. Zaten ilk olarak bir çikolata firmasının billboardunda çıktığımda da ilkokula gidiyordum, yani tam olarak da cocuktum. Sonrasında reklamlar diziler derken bu sektörün içinde büyüdüm. Bu yüzden bana ne zaman karar verdiniz derseniz bunun cevabını ben de bilmiyorum. Kendimi bildim bileli bu mesleği çok severek yapıyorum.
Dizi oyunculuğu Türkiye’de tanınırlık anlamında çok etkili bir mecra. Bu anlamda 2004’te oynadığınız Dayı dizisinden beri en büyük değişiklik nedir hayatınızda?
Değişikliklere çabuk alışabilen bir insan olmadığımdan hayatımı her zaman olduğu gibi devam ettirebilmek için elimden geleni yapıyorum.