Keyifle okunamayacak yazılar var. Bu da onlardan biri… Ne ben yazarken iyi olacağım ne de siz okurken…

Birinin iyi niyetini kötüye kullanma anlamındaki ‘İstismar’ kelimesinin bu konuda kullanılmasını dalga geçmekle eş değer olduğunu hissettiğim, bu yüzden ‘tecavüz ve şiddeti ele alan filmler’ olarak adlandıracağım yapımlar keşke sadece film olarak kalsaydı ama değil.

Birçoğu gerçek olaylardan uyarlama, kalanlar da belki de duyamadığımız, kapalı kapılar ardında yaşanan hikayelere ait.

Taciz ve şiddet hayatın neredeyse her alanında her kesiminde her yaşta ve cinste var. Son günlerde özellikle ‘bebeklere’ yapılanlar ülke gündemimizde sıkça yer alıyor.

Hiç yaşanmaması, yaşanırsa da sessiz kalınmaması dileğiyle bu konuyu ele alıp aslında büyük bir de sosyal sorumluluk rolü üstlenen yapımların bazılarını hatırlayalım istedik.

 

Marion, Hep 13 Yaşında (2016)

13 yaşında bir kız çocuğu… Marion Fraisse. Paris’in Essonne bölgesinde yaşıyor. 13 Şubat 2013’te tacize uğruyor. Küçücük bedeni de psikolojisi de yaşadıklarını kaldıramıyor. İntihar ediyor. Annesi susmak yerine bütün hislerini kağıda döküyor. ‘Marion Hep 13 Yaşında’ adlı kitap o kadar ilgi görüyor ki olay sonrası Fransa, taciz ve şiddet ceza yasasını yürürlüğe sokuyor. Kitap şaşırtacak kadar ilgi görmeseydi veya en başta anne birçok kişinin yaptığı gibi sessiz kalsaydı belki de hiçbir değişiklik olmayacaktı. En acılarından biri de bu değil mi?

Mutluluk (2007)

Meryem, köyünün yakınlarında bir göl kenarında perişan ve baygın halde bulunuyor. ‘Namussuz’ damgası yiyen Meryem, töre gereği öldürülmeli ve ailesinin namusu temizlenmelidir. Askerden yeni gelen Cemal’e akrabası Meryem’i öldürme görevi veriliyor. Ancak bunu İstanbul’da yapması isteniyor. Ölüm yolculuğunda Meryem ve Cemal, Profesör İrfan Kurudal’la tanışıyor. İkili, onun yatında çalışmaya daha doğrusu hayatlarını kurtarmaya çalışırken, bazı gerçeklerin ortaya çıktığı sahneler sanırım hayatımda unutamayacağım en etkileyici anlardan…

Spotlight (2015)

Globe’un yeni genel yayın yönetmeni Marty Baron, Spotlight Araştırmacı Gazeteciler ekibini çocuklara tacizde bulunmakla suçlanan bir rahibi araştırmaları için görevlendiriyor. Araştırma ilerledikçe olayın büyüklüğü anlaşılıyor. Bir değil birçok rahibin bunu yaptığı ve Kilise’nin de onları koruduğu ortaya çıkıyor. Din ile beraber çocukların duyguları da bedenleri de sömürülüyor. Ve kimse o güne kadar buna ses çıkaramıyor. Çünkü karşılarındaki kişi rahip! Ancak unutmamak lazım ki bunun ne dili, ne inanç farklılığı, ne ırkı, ne de statüsü var.

Dönüş (2006)

Almodovar’ın baş köşeye kadınları oturtduğu bir film daha. Genç ve güzel anne Raimunda, bir gün eve geldiğinde kızının babasını bıçaklayarak öldürdüğünü görür. Kendisine tacizde bulunan babasını öldüren kızını korumak için her şeyi yapar Raimunda. Bu sırada Raimunda’nın ablası Sole de halaları Paula’nın hayaleti ile uğraşmaktadır. Film, kadınların hayatta kalma uğruna neleri göze alabileceğini ortaya koyuyor. Yer yer komik olsa da fena acıtıyor.

Atlıkarınca (2010)

Yazar olma hayaliyle kendini yazmaya veren Erdem’in, Edip ve Sevgi adında iki oğlu var. Eşi Sevil’in felçli annesi de onlarla birlikte kalıyor. Sevgi zaman geçtikçe içine kapanıyor ve mutsuzluğu açık bir şekilde fark ediliyor. Sevil, evde yaşananlara biraz daha dikkatli bakınca Erdem’in kendi kızına tecavüz ettiğini anlıyor. Hiçbir şey eskisi gibi olamıyor tabii artık. Oyuncu Mert Fırat ve yönetmen İlksen Başarır filmde, yaşananları göstermekten çok hissettirmeyi tercih seçmişler. Fakat bu dengeyi tam olarak ayarlayamadıkları için açıkçası o his yer yer eksik kalıyor.

Room (2015)

Genellikle ABD haberlerinde tanık olduğumuz, yıllar sonra bodrum katlarından çıkarılan kızların beyazperdeye yansıtılmış hali ‘Room’. Nick adlı adam Ma’yı kaçırır ve bir odaya kapatır. Bu odada Jack dünyaya gelir. Büyüdükçe etrafını merak eden Jack’in sorularına cevap vermek zorlaşır. Jack’i bu odadan kurtarmak için oldukça zor bir plan yapan Ma’nın başarılı olup olmayacağını izlerken insanın yerinde oturması zorlaşıyor. Küçük oyuncumuzun efsaneleştiği yapım bana hep ‘Acaba şu an kaç kişi bir yerlerde kapalı tutuluyordur ve neler yaşıyordur?’ sorusunu sorduruyor.

Teyzem (1986)

İsmini bile anınca ürperten bir film. Belki çok küçük yaşlarda izlemiş olmam belki de Müjde Ar’ın o delirdiği anlardan aşırı etkilenmiş olmam filmi bende farklı bir yerde konumlandırıyor. Ar’ın canlandırdığı Üftade, annesi ve üvey babasıyla yaşıyor. Yıllar önce evden giden ablası oğlu Umur ile yanlarına geliyor. Teyze yeğen arasında kuvvetli bir bağ kurulurken zamanla Üftade’yi aklını yitirmesine kadar götüren olayların kanıtları Umur’un eline geçiyor.

Satılık Çocuklar (2007)

Her yıl 1 milyondan fazla çocuk kayboluyor, kaçırılıyor. Birçoğu fuhuşa zorlanırken, alınıp satılırken bazıları da organları için öldürülüyor. ‘Satılık Çocuklar’ filminin ana karakterlerinden Adriana da onlardan biri. Mexico City’de yaşayan 13 yaşındaki Adriana, seks tüccarları tarafından kaçırılıyor. 17 yaşındaki ağabeyi Jorge, kız kardeşini kurtarmak için çetenin peşine düşüyor. Kaçırılan çocukların New Jersey’e nakli sürecinde bir polis memuru ile iş birliği yapan Jorge’nin yolculuğu aynı zamanda hayat kadınlarının nasıl yollardan geçtiğini gösteren en etkileyici yapımlardan biri.

My Talk With Florence (1996)

Bir röportaj filmi olan ‘My Talk With Florence’, tarihe önemli bir not bırakıyor. 1949’da Paris’te doğan Florence Burnier-Bauer, dedesinin ve onun ayarladığı adamların tecavüzüne uğruyor. Akıl hastanesinden sokaklara, oradan da şiddet ve cinsel içerikli performansların sergilendiği sanatçı Otto Muehl’in kurduğu komün çukuruna düşüyor. Çıplak, kan ve dışkı gibi malzemelerin kullanıldığı bu performanslardan Florence ancak 1989’da kaçabiliyor. ‘Hayır’ demeyi öğrenmesi 50 yıl süren Florence, bütün yaşadıklarını Avusturyalı yönetmen ve gazeteci Paul Poet’e anlatıyor.

Sleepers (1996)

Taciz ve şiddet sadece kadınların başına gelmiyor elbette. Türkiye’de ‘Suskunlar’ adıyla diziye uyarlanan yapım 4 yakın erkek arkadaşın çocukluktan yetişkinliğe geçişinde başlarına gelen ve yürekleri parçalayan olayları ele alıyor. 1960’larda New York’ta yaşayan Shakes, Michael, John ve Tommy oynadıkları bir oyun sırasında bir adamın ölümüne neden olurlar. Yargılandıktan sonra 18 ay hapse mahkum olan arkadaşlar için bütün hayatlarını etkileyecek süreç başlar. Hapishanede gardiyanların taciz ve şiddetine uğrayan çocuklar, hapishaneden çıktıktan sonra yaşadıklarını unutamaz ve intikam için yaşarlar. Tam bir yıldızlar geçidi olan film, rahatsız eder.

 

Pınar Karahan lisansını iktisat ile halkla ilişkilerde, yüksek lisansını ise Marmara Üniversitesi'nde halkla ilişkiler alanında tamamladı. Uzun süre Hürriyet Gazetesi'nde eğitim muhabiri olarak çalıştı. Şimdilerde Vatan Gazetesi'nde ekonomi editörlüğü yapan Karahan, yaklaşık 3 yıldır gazetedeki 'Vizyonist' köşesinde vizyona yeni giren filmleri yorumluyor. Küçük yaşlardan beri, hayalleri gerçek kılabilen tek alan olarak gördüğü sinemayla iş yoğunluğu arasında kaçak yürüttüğü aşk onu Cinedergi ile de tanıştırdı. Karahan; özellikle, yorulduğunu hissettiği, motivasyonunu kaybetmeye başladığı anlarda Bollywood filmlerine sığınıyor. Bir gün zihnindeki hikayeleri beyazperdeye yansıtabilirse, yaptığı filmlerle toplumsal sorunlara dikkat çeken yazar, yönetmen ve oyuncu Aamir Khan'ın yolundan yürümek istiyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.