Rol alacağı film tercihlerinde seçici tavır sergileyen, oyunculuğunun yanı sıra müzik kariyerinde de adından söz ettiren, aynı zamanda ressam ve iş adamı olan, kısacası 10 parmağında 10 marifet Jared Leto’nun hayatına ve kariyerine ufak bir yolculuk…

Son olarak geçtiğimiz ay “Suicide Squad” (Gerçek Kötüler) filminde Joker rolünde izlediğimiz karizmatik aktör Jared Leto’nun oyunculuk alanında çok iyi yerlere geleceği henüz 23 yaşında rol aldığı “My So-Called Life” adlı televizyon serisinde belliydi. 1971 doğumlu yetenekli aktör bu seride canlandırdığı Jordan Catalano karakteri ile hafızalara bir çentik atan Leto 90’larda sırasıyla “How to Make an American Quilt”, “The Last of the High Kings”, “Prefontaine”, “Switchback”, “Basil” filmlerinde rol aldı. 1998 yılında korku filmi “Urban Legend” da rol alan yetenekli aktör daha sonra 7 dalda Akademiye aday olmuş Terrence Malick yapımı “The Thin Red Line” ile seyirci karşısına çıktı. Yine kaliteli bir yönetmen, David Fincher ile “Fight Club”da çalışan aktör ardından kült haline gelmiş suç draması “American Psycho”da rol aldı. Çalıştığı yönetmenler ve kaliteli yapımlar ile merdivenleri ağır ağır tırmanan genç yetenek asıl adını Darren Aronofsky şaheseri “Requiem for a Dream” ile duyurdu. Uyuşturucu müptelası bir genci canlandırdığı filmde Jennifer Connelly ile muazzam bir kimyayı tutturmuşlardı. Modern klasik olarak adlandırabileceğimiz bu filmden sonra Leto basamakları dörder beşer tırmanmaya başladı. Yine 90’larda ”50 Güzel İnsan” ve ”90’ların Genç İdolleri” listelerinde yer bulan Leto’nun yıldızı git gide yükselmeye başlamıştı.

Vizyon sahibi yetenekli yönetmen David Fincher “Fight Club”dan sonra 2002’de çektiği gerilim filmi “Panic Room”da da yine Leto’ya yer verdi. 2004 yılında yine efsane bir isim olan yönetmen Oliver Stone ile “Alexander” filminde buluştu. Büyük İskender’in hayatından kesitler sunan filmde Hephaistion karakterine hayat veren aktör daha sonra bir kartel haline gelmiş silah kaçakçılığını anlatan vurucu drama “Lord of War”da kamera karşısına geçti. Bu filmde kariyerinde son yıllarda hızla düşüşe geçen Nicolas Cage ile birlikte rol aldı. 2006 yılında Todd Robinson yönetmenliğindeki “Lonely Hearts” her ne kadar eleştirmenler tarafından yeterli bulunmasa da oyuncu kadrosu ile dikkatleri üzerine çeken bir yapımdı. Filmde Ray Fernandez karakterini canlandıran Leto’ya John Travolta, James Gandolfini, Salma Hayek gibi birbirinden ünlü ve yetenekli oyuncular eşlik ediyordu. 2009 senesinde senaryosunu ve yönetmenliğini Jaco Van Dormael’in üstlendiği “Mr. Nobody” filmi ise Leto’nun ikinci yarı atağı niteliğinde bir yapımdı. Kader kavramını sorgulayan 2 saat 20 dakikalık süresiyle tabir-i caizse beyin yakan filmler listesine en üst sıralardan giriyordu. Anne ve babası boşanan, ve beraber yaşamak için ikisinden birini seçmek zorunda olan, bunun gibi hayatında pek çok tercih yapmak zorunda kalan Nemo’nun hayatına odaklanan film hemen herkesin hayatını gözden geçirmesine vesile olmuştur desek abartı olmayacaktır.

2013 yılında ise Leto gerçek potansiyelini gösterme imkanı bulur ve “Dallas Buyers Club”ta canlandırdığı transeksüel bir birey olan Rayon karakteri ile Akademide “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülüne layık görülür. 3 dalda Oscar ödülü alan film aynı zamanda 2 dalda Altın küre ödülüne de layık görülür.

Leto’nun 2’şer 3’er yıl aralıklarla çektiği filmler onun film seçimi konusunda ne denli hassas olduğunun bir belirtisidir. Kendisi de yaptığı bir açıklamada “Çok proje geliyor ama çoğunu eliyorum, bu konuda seçici davranmayı tercih ediyorum” demiştir. Çizgi roman evreninin efsane karakterlerinden, daha önce Jack Nicholson, Heath Ledger gibi efsane aktörlerin canlandırdığı Joker rolünü kabul etmeden önce de üzerinde çok düşündüğünü belirtmiştir. Bilindiği üzere Joker karakteri çizgi roman evreninde en çok sevilen kötü karakterlerden birisidir ve bu karakteri canlandırmak her yiğidin harcı değil elbette. Özellikle Heath Ledger’in 2008 yılında hayat verdiği eşsiz karakterden sonra sıradaki aktörün nasıl bir Joker ile seyirci karşısına çıkacağı merak konusuydu.

Jared Leto’nun hayat verdiği Joker karakterinin görselleri düşmeye başlayınca hayranlar ikiye ayrılmıştı. Kimi bu Joker’in yetersiz olduğu, vücudundaki dövmelerin itici olduğu ve makyajın abartılı olduğunu düşünürken kimileri Leto versiyonuna şans verilmesi gerektiğini savunuyordu. David Ayer yönetmenliğinde çekilen ve çizgi roman evreninin kötü karakterlerini odak noktasına alan “Suicide Squad” filmi nihayet vizyona girdiğinde ise bu fikir ayrılığı daha da katlandı. Daha önceki versiyonlarda neredeyse filmin merkezinde olan Joker, bu filmde sadece yan karakter ile avunmak zorunda kalmıştı. Jared Leto yaptığı bir açıklamada pek çok sahnenin kesildiğini ve kesilen sahnelerle bile yeni bir Joker filminin çıkabileceğini söylemiştir. Kesilen sahnelerden dolayı oldukça canı sıkkın olan karizmatik aktör daha sonra katıldığı pek çok talk show ve söyleşide bunu dile getirdi.

Yakın zamanda kült bilim kurgu “Blade Runner”ın devam filminde rol alacağı açıklanan Leto’nun ayrıca çizgi roman evrenindeki görevinin bitmediği ve Batman, Superman, Flash, Wonder Woman gibi karakterlerin bir arada toplanacağı Justice League filminde Joker karakterine yeniden hayat vereceği söylentiler arasında. “Suicide Squad” filminde kesilen sahneleri nedeniyle bozuk çalan Leto, bu filmde kendisine (umarım) daha çok yer bulabilir diye düşünüyorum.

Yetenekli aktör için 10 parmağında 10 marifet var demiştik, müzisyen kişiliğinden de bahsetmeden geçmemek gerek. Kendisi 1998 yılında kardeşi Shannon Leto ile kurduğu rock grubu 30 Seconds To Mars’ta gitar çalıp şarkı söylemektedir. Şimdiye kadar 4 stüdyo albümüne sahip olan 30 Seconds To Mars, 2013 yılında yayımlanan son albümleri Love, Lust, Faith and Dreams’ten çıkan ve Jared Leto’nun bizzat kendi yönettiği müzik videosu Up in the Air ile Mtv Video Müzik Ödüllerinde ‘En İyi Rock Klibi’ ödülüne layık görülmüştür. Jared Leto’nun müziğe olan tutkusu hep başka olmuştur. Öyle ki günün birinde Leto’ya “Sinema mı müzik mi?” diye bir soru yöneltildiğinde kendisi “İlk önce müzik” diyerek bunu teyit etmiştir. İster müzisyen kişiliği olsun ister oyuncu, gerçek olan bir şey var ki o da 1971 doğumlu karizmatik ismin her bir parmağında ayrı bir marifetinin olduğu!

1981 İzmit doğumlu. Filmlere olan ilgisi 80’lerde eve video girmesi ile başladı. 80-90’ların akla kazınan kült filmlerini repliklerine kadar ezberledi. Korku, bilim kurgu ve fantastik türüne ayrı bir ilgisi vardı. 8 yaşında beyazperde ile ilk tanışmasından sonra sinema vazgeçilmez tutkusu oldu. Aynı zamanda bilgisayar, atari oyunları ve çizgi romanlarla içli dışlıydı. Commodore 64’ü ile sabahlara kadar oyunlar oynadı.Taşınmalar nedeniyle İzmit, Ankara ve Isparta’da farklı okullarda ilköğretim ve liseyi tamamladı. Üniversitede Turist Rehberliği bölümünü bitirdikten sonra çok istediği Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde yüksek lisans yaptı. Korku sinemasına olan düşkünlüğü nedeniyle yüksek lisans tezini “1960-1990 Yılları Arasında Amerikan Korku Sinemasındaki Muhafazakârlık” üzerine yazdı. Amerikan korku sinemasının dönemin toplumunun psikolojik,ahlâki ve siyasi yapısına nasıl ayna tuttuğunu inceledi. Pek çok kurumsal firma, haber sitesi, dergide içerik yazarlığı ve editörlük yaptı. Şu anda hala metin yazarlığı ve editörlük yaparken aynı zamanda bazı online platformlarda, basılı dergilerde sinema yazıları, eleştiriler yazıyor, özel dosyalar hazırlıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.