Hayal kırıklıkları, gerçekler…
Altın Küre’de en iyi film ve en iyi erkek oyuncu ödülü alan ve Oscar’da 5 dalda adaylığı bulunan “Senden Bana Kalan”ın mimarı, “Sideways” gibi bir mükemmeliyetçi filmle Oscar dahil birçok ödül kazanan Alexander Payne… George Clooney’in çok az bir para alarak bu filmde şiddetle oynamak istemesinin sebebini ve sonuçlarını da filmi izledikten sonra daha iyi anlayacaksınız.
Kaui Hart Hemmings’in aynı adlı romanından uyarlanan filmin kısaca konusu şöyle… Hawaii’li zengin toprak sahibi Matt King, eşi Elizabeth ciddi bir tekne kazası geçirip, yaşam ünitesine girdikten sonra tüm hayatını yeniden gözden geçirmeye karar verir. Çünkü hayretler içerisinde öğrenir ki, karısı bu kaza başına gelmeden önce kendisini aldatmıştır. Bir yandan da iki kızıyla arasını düzeltmeye, onlara layık bir ebeveyn olmaya çalışmaktadır. Kızlarıyla işbirliği yaparak, karısının aşığını bulup onunla yüzleşmeyi kendine görev edinen Matt, satmak üzere oldukları büyük arazinin de sorumluluğunu taşımaktadır. Tek yapması gereken, kızlarına, komadaki karısına ve arazinin diğer ortakları olan kuzenlerine karşı doğru kararlar almasıdır.
Daha önce kısa filmografisinde “Election”, “About Schmidt” ve “Sideways” gibi önemli işlere imza atan yönetmen Alexander Payne, filmlerinde insan ilişkilerindeki çıkmazları, karakterlerinin hayatla imtihanını, acılarla süslenmiş tatlı sürprizleri ele almayı seviyor. Karakterlerinin, sinema salonlarında oturan biz sıradan insanlar gibi nefes almasını, olaylara karşı tepki göstermesini, hissetmesini, sinirlenmesini ya da gülmesini sağlamayı başarıyor. Sinemasının gücü insan doğasını çok iyi bilmesinden, sıradan insanın nerede nasıl tepki vereceğini iyi gözlemlediğinden geliyor. Bu avantajı iyi bir oyuncu yönetimi ve başarılı hikayelerle de birleştirince de, hani alışılageldik tabiriyle, ‘insanı anlatan sıcacık bir film’ imajını klişelere düşmeden oluşturuyor seyircinin hislerinde…
George Clooney bu filmde oynamak için, ki Payne kendisini “Sideways” projesinden çıkarmıştı, sadece üç yüz bin dolar gibi devede kulak bir ücret alarak, Matt King rolünün başarı peşinde koşan bir oyuncu için ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Zira sonuçlar da ortada… Clooney artık sadece bir oyuncu değil; aynı zamanda senarist ve yönetmen kimliği de var. Bu kimliklerinin de bundan sonra oyuncu olarak görev alacağı diğer filmlere de olumlu anlamda yansıyacağını biliyoruz. Filmin bana göre en önemli kahramanlarından biri, Matt’in büyük kızı Alexandra’yı canlandıran, televizyon kökenli Shailene Woodley… Kuşkusuz ki, bu önemli filmde, çok zor bir rolün altından gayet tutarlı bir oyunculukla kalkan genç kızın adını yakın zamanda çok daha fazla duyacağız.
Senaryonun sürprizlerini açık etmemek adına konuyu deşmemek gerek. Ancak “Senden Bana Kalan”, insanın başına gelebilecek olası hayal kırıklıklarını öylesine dengeli, mesafeli ve tarafsız anlatıyor ki, filmden çıkınca seyirci olarak geçmişte yaşadıklarınızı düşünüyor ve gerçeklerle bir kez daha yüzleşiyorsunuz. Ama bu kez olaylara daha mantıklı yaklaşarak!