Röp: Fırat SAYICI
Cast sektörünün önde gelen isimlerinden Tümay Özokur’la, hem cast dünyasının bilinmeyenlerini masaya yatırdık, hem de yapımcılığını üstlendikleri ve adeta bir sosyal sorumluluk projesi gibi ses getiren “Anı Yaşamak” adlı filmi konuştuk…
Öncelikle sektöre giriş hikayenizi sorarak başlamak isterim….
Yıllardır dizi ve reklam sektöründe koordinatör olarak çalıştım. “Gurbetçiler” dizisinde genel koordinatör olarak çalıştığım dönemde castların son derece amatörce yapılıyor olmasından dolayı ajans kurmaya karar verdim. Ortağım olan ablam Tules Evren, Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon bölümünden mezun olmuştu. Kendisiyle beraber 1999 yılında bu ajansı kurdum..
Sistem nasıl işliyor? Yapımcı ya da yönetmenlerle nasıl çalışıyorsunuz?
Ajansımız iki türlü hizmet vermektedir. Birincisi ajans hizmeti, diğeri ise cast direktörlüğü… Diziler başlayacağı zaman şayet ajans olarak hizmet veriyorsak oyuncularımızın yapımcıya sunumunu görsel olarak yaparız. Cast direktörü olarak hizmet veriyorsak diğer ajanslara aranılan karakter özelliklerini mail atarız. Onların sundukları oyunculardan ve bizim önerilerimizden oluşan dosyayı yapımcıya ve yönetmene sunarız. Beğendikleri oyuncular için randevu alarak tanışmalarını sağlarız. Netice itibarıyla bizler, yapımcı ve oyuncu arasında bir nevi köprüyüz.
Bir sinema filmine ya da dizilere oyuncu sunarken nelere dikkat edersiniz?
Her koşulda oyuncunun iş ahlakı olması çok önemlidir. Aranan karaktere uygun fiziksel özelliklere sahip olup iyi oyuncu olması, yapımcı ve yönetmenin tercihidir. Oyunculuk her şeyden önce yetenekli olabilmek demektir. Maalesef günümüzde sadece fiziki özellikleri sebebiyle ön plana çıkan kişiler de var. Ama yetenekli ve iş ahlakı olmayan kişilerin sadece sabun köpüğü olacağını düşünüyorum.
Hali hazırda ünlü olan oyuncuların kabul edilmesi daha mı kolay oluyor? Yoksa sıfırdan bir star yaratma çabalarınız da var mı?
Tanınan oyuncuların sunulması ve işe kabul edilmesi tabi ki daha kolay. Fakat kurumumuz senelerdir zoru başarıyor, yeni starlar yaratıyor. Murat Yıldırım, Demet Evgar, Fadik Sevin Atasoy, Tolga KArel, İlker Ayrık, Ufuk Özkab, Fırat Tanış, Asuman Dabak, Mustafa Üstündağ bunlardan bazıları…
Türkiye’de cast direktörlüğü yapmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Türkiye de cast direktörlüğü yapmanın artık avantajlı olduğunu düşünmüyorum.Yaptığımız işin çok kolay olduğunu zannedip ben de cast direktörüyüm deyip aslın da yapamayan birçok kişi var piyasada. Cast direktörleri profesyonel çalışabilmeli, duygularını işlerine karıştırmamalı, doğru sunum yapabilmeliler.
Elinizdeki oyuncu seçeneklerini güçlendirmek için neler yapıyorsunuz?
Biz sektörde bir ilki başardık. İlk oyuncu ajansıyız. Başlamaktan da öte devam ettirebilmek de çok önemliydi bizim için. Ne mutlu ki bunu da başardık. Dürüstlük ilkemizden hiç bir zaman ödün vermedik. Bu sebeple oyuncuların tercih ettiği bir ajans olduk. Hiç bir zaman gazete ilanıyla oyuncu almadık. 11 senedir kaliteli bir kadroyla yolumuza devam ediyoruz. Oyuncularımız zaten güçlü olduğu için ekstra bir şey yapmamıza gerek yok.
Son dönemlerde Türk filmlerinde sayıca bir artış oldu. Peki sizce bu artışı karşılayacak yeteri sayıda sinema oyuncusu var mı ülkemizde?
Sinemaya gönül veren sinemayı farklı tutan birçok oyuncu var. Ama artık sadece sinema oyuncusu dediğimiz kişiler neredeyse hiç kalmadı gözlemlediğim kadarıyla. Şu an sadece Taner Birsel’i söyleyebilirim.
Gelelim “Anı Yaşamak” filmine… Bu filmin yapımını ajansınız üstlenmiş. Hapishanede geçen bu hikayeyi desteklemeye nasıl karar verdiniz? Film sizce amacına ulaştı mı?
Biz ajans olarak kısa metraj film ve program yapımcılığına sıcak bakıyorduk. 4 sene süren DORA.’CA adlı anne çocuk programı yapımcılığı hali hazır da devam etmektedir. “ANI YAŞAMAK” filmi ise cezaevinden Hakan Metin Mercan’ın yolladığı bir mektupla hayatımıza girdi. Ablamla bu filmin diğer filmlerden farklı konseptte olmasından dolayı desteklenmesine karar verdik. Geçtiğimiz günlerde ceza evine ziyarete gittim. Ceza evi öğretmeni Ömer Gökduman’dan diğer ceza evlerinden filmi seyretmek için pek çok talep geldiğini, ayrıca mahkumlardan yönetmene mektuplar geldiğini öğrendim. Gelen mektuplardan birinde şöyle diyor: “Dört duvar arasında olsak bile demek ki sesimizi duyurabiliyoruz. Hayattan vazgeçtiğim bir anda başarınız beni yüreklendirdi ve heyecanlandırdı. Size ve ekibinize binlerce teşekkür ediyorum.” Bu da bizim filmimizin amacına ulaştığının en güzel göstergesidir. Her zaman söylediğimiz gibi içerisiyle dışarısı arasında çok ince bir çizgi var. Dışarı da olmamız yarın içeri de olmayacağımız anlamına gelmiyor.
Çekimler sırasında gerçek mahpuslar ve infaz memurları da filmde kullanılmış. Onlarla çekim ekibi arasında nasıl bir diyalog oldu?
Cezaevinde çekim yapmak başlangıçta hepimizi ürküttü. Fakat Ümraniye T Tipi Cezaevi pilot bir ceza evi. Orada sadece tespih atölyesi değil, yanı sıra resim, kaynak, matbaa, el sanatları atölyesi de mevcut. Mahkumlar şu an Hakan Metin Mercan’ın yazdığı tiyatro oyununu sahneye koyuyorlar. Hayatında tiyatroya gitmemiş bir kişinin tiyatro sahnesinde oyuncu olarak rol alması, başsavcımızın, cezaevi müdürlerimizin ve infaz memurlarının başarısıdır. Bu çekimi yaparken tüm cezaevi personeli bizi her sabah güler yüzle karşıladı. Çalışmalarımıza verdikleri destekten dolayı Adalet bakanlığına, Üsküdar başsavcısı Hadi Salihoğluna ve tüm Ümraniye cezaevi yetkililerine teşekkürü borç biliyoruz. Bunların yanı sıra, Şevket Çoruh, Bennu Yıldırımlar, Ceren Soylu, Ercan Bostancıoğlu, sadece bu filmde rol almakla kalmadılar. Hepsi yüreğini koyup Mercan’ın gözü, dili ve yüreği oldu. 3 senedir evlatlarına sarılamayan Mercan, filmdeki çocuk oyunculara evlatları gibi sarıldı. Tüm ekip arkadaşlarım hiç bir maddi beklenti içerisinde olmadan görev aldı. Film gerçekten merak ediliyor. DVD’sini de basarak seyirciyle buluşturacağız. Ulusal ve Uluslararası yarışmalara katılacağız. En büyük arzumuz ödül almak.