Bu hafta vizyona giren Senarist filminin yönetmeni Hulusi Orkun Eser ile başrol oyuncusu Dilara Büyükbayraktar filmlerinin kolay tüketilecek bir yapım olmadığını, izleyicinin filmi bir kere daha izlemek isteyeceğini söylediler…
Türk sinemasında bir kalite sorunu olduğu ortada. Birçok yönetmen bu problemi aşmak için iyice basitleştirdikleri yapımlarla izleyiciye yükleniyor. Ama bu hafta vizyona giren Senarist gibi bir filmde var. Yönetmeni Hulusi Orkun Eser ve başrol oyuncusu Dilara Büyükbayraktar filmlerinin kolay anlaşılabilecek bir film olmadığını söylüyorlar. Hatta filmi anlamak için ikinci kere seyredecek izleyiciler olacağını iddia ediyorlar.
Senarist’i yazma fikri nasıl başladı?
Hulusi Orkun Eser: Benim kitaplardan biraz psikolojiye merakım vardı. Filmin alt meni Türkiye’nin siyasi konularına değiniyor. Bunlara da ilgim vardı, araştırıyordum. Temeli buradan çıktı aslında. Temel konuları belirleyip 1-1.5 yıllık süreçte araştırma yapıp 6 aylık yazım süreciyle gelişti.
Sizi tetikleyen bir olay bir hikaye var mıydı? Yoksa tamamıyla kurmaca mı?
Hulusi Orkun Eser: Aslında filmdeki karakterler kurmaca. Ama hepsinin dayandırıldığı bir yer var. Filmdeki olay evrensel aslında çok kurmaca değil. Her yerde bir şekilde insanların gözüne sokulmadan yaşandırılıyor olaylar.
Peki senaryo size geldiğinde filmde neden olmak istediniz? Biraz da rolünüzden bahseder misiniz?
Dilara Büyükbayraktar: Bu benim ilk beyaz perde tecrübem. Ben Konya’da çalışıyordum bir dizide. Orkun da gelip benimle çalışmak istediğini söylediğinde çok heyecanlandım. Çünkü filmin içinde Siyonizm var. O sıralar ben de çok araştırıyordum siyonizmi. Dolayısıyla dikkatimi çekti. Oynadığım karakter de filmde erdemli bir karakter. Film de bir taraf erdemler bir taraf karanlık. Ben de iyi bir karakter oynamayı istiyordum uzun süreden beri. O yüzden beni çeken şey bu oldu. Bir de ilk tecrübem, Orkun da sağ olsun iyi bir yönetmen. Ufak ufak adımlar atmaya başladı. İnşaallah çok iyi bir yönetmen olacak ileride.
Hulusi Orkun Eser: İnşaallah.
Dilara Büyükbayraktar: Dolayısıyla böyle bir ekiple çalışmayı çok istedim.
Normalde sizin genellikle dizileriniz var. Bu ilk filminiz. Daha önce projeler geliyor muydu? Yoksa rast mı geldi?
Dilara Büyükbayraktar: Yoo rast geldi. Şöyle Konya da dizi çekildiği için dolayısıyla çok fazla insan tanımıyorum. Bulunduğum yerden dolayı da çok fazla proje gelmiyordu açıkçası. Orkun’la beraber başladı bu serüven. Bakalım bundan sonra iyi şeyler olacak inşallah.
Türk sineması için aslında çok tecrübe edilmemiş bir tür Senarist filmi. Birçok tür var fakat gizem filmlerini daha çok dünya sinemasında görüyoruz.
Hulusi Orkun Eser: Bu tür de birçok filmin analizini yaptım. Takip ettiğim bazı yönetmenler var. Belli başlı hayranı olduğum filmler var. Zaten filmde esintiler var. Asıl onları referans aldım. Nasıl anlatmışlar, nasıl yansıtmışlar. Sadece Türkiye ile sınırlı olsun istemedim film, ne kadar gider, nasıl yurtdışına açılabiliriz onu bilmiyorum. Ama en azından yabancı biri de filmi izlediğinde anlayabilsin istedim. Biraz daha evrensel bir film olsun istedim. O yüzden filmleri inceleyerek nasıl daha evrensel bir anlatım yakalayabilirim diye baktım. Etkilendiğim yönetmenleri sıkı markaja alarak filmin teknik kısmında kullandım. Sonuçta ilk filmim. Daha önce onlarca reklam filmi çektim, dizilere görsel efekt yaptım. Tanıtım, animasyon filmi yaptım. Piyasa tecrübem var ama sinemaya dair tecrübem yoktu. Açıkçası başlayalım allah ne verdiyse dedik.
Peki rol üzerine nasıl hazırlandınız?
Dilara Büyükbayraktar: Çok fazla bir hazırlık sürecim olmadı. Çünkü aynı zamanda dizi de çalışıyordum. Dizi setinden çıkıp filmin setine geliyordum. Daha çok Mustafa Uzunyılmaz ve Tuncay Bey’le sahnelerim vardı. Onlar da yılların tecrübeli tiyatrocusu, oyuncusu aynı zamanda. Onlar destek oldular önümü görmem açısından, sağ olsunlar. Onlardan destek alarak hazırlandım diyelim.
Siz filmin hazırlık aşamasında neleri örnek aldınız? Literatür çalışmanız oldu mu?
Dilara Büyükbayraktar: Dediğim gibi benim bu konuya biraz ilgim vardı. Araştırıyordum zaten nedir ne değildir diye. Filmden de çok bahsetmek istemiyorum. Çünkü bir şey söylersem o başka bir şeyi anlatacak. Biraz bulmaca var filmin içinde. Dolayısıyla filme başlamadan önce bildiğim birkaç bir şey vardı. Onların da benim kafam da açtığı bazı kapılar oldu. Filmin içinde onlar sayesinde karakteri oluşturdum. Türkiye’de çok fazla bilinen bir tür değil. Hani bir filmi izlersiniz ilk izlediğinizde bir şey anlamazsınız sonra ya bir film vardı neydi bir daha izleyim dersiniz işte bizim filmde böyle bir film oldu. Bir kere izlemekle insanlar doymayacak.
Alaylı mı okullu musunuz?
Dilara Büyükbayraktar: Evet Okulluyum. Eskişehir Anadolu Konservatuar 2011 mezunuyum. Ufak bir tiyatro, ardından dizi tecrübem şimdi de sinema tecrübem oldu.
Yeşilçam veya Hollywood’ta, büyük sinema sektörlerinde sinema oyuncuları vardır. Bunlar isimlerini sinemada sağlamıştır. Ardından dizi ve tiyatro da oynarlar. Ama Türkiye’de nerdeyse tiyatro oyunculuğundan geçenler tartışmalıyken sinema oyuncusu hiç kalmadı. Özellikle genç oyuncular dizi de sinema da tecrübelerini aldıkları için sinema dili oluşturmada problem yaşıyorlar. Bu durumun avantajları veya dezavantajlarını nasıl yaşıyorsunuz?
Dilara Büyükbayraktar: Dediğiniz o kadar doğru ki. Ülkemizde şöyle bir şey var belki başka ülkelerde de vardır bilmiyorum. Okul döneminde sınav stresleri, oyunlar, verilen onca emek var. Mezun olduktan sonra da bunun üzerine gidiyorum. Biz sadece tiyatro eğitimi almıyoruz. Oyunculuk namına nerde ne işi yaparsanız onun disiplinini öğreniyorsunuz. Fakat dışarı çıktığınızda o kadar farklı bir dünya var ki bazı yönetmenler, önüne oyuncu kataloğu geldiğinde hangi yarışmadan birinci olan mankenler varsa onunla çalışmak istiyorlar. Görselliği ön planda tutuyorlar. Bu noktadan sonra o kadar okul emeği can acıtıyor.
Siz cast’ı nasıl hazırladınız?
Hulusi Orkun Eser: Halis (Bayraktaroğlu) ağabey ve Mustafa (Uzunyılmaz) ağabeyi, rolleri yazarken düşünüyordum. Halis ağabeyin oyunculuğunu biliyordum. İlk yazmaya başladığımda aklımdaydılar. Diğer roller de Dilara ve Ebru uygundu. Tuncay ağabeyle de 5-6 görüşme sonrası anlaştık.
Bazı yönetmenler var özellikle isim yapmış oyuncularla çalışmıyorlar. Kendi istedikleri elbiseyi daha rahat giydirebilmek için veya yanlarındaki tanınırlığın senaryoya etki etmemesi için. Siz hangisini tercih ediyorsunuz?
Hulusi Orkun Eser: Bugüne kadar yapılmış iki filmim var. Böyle bir istatistik yapabilecek kadar film geçmişim yok. Şahsi tercihim karaktere kim oturuyorsa onu isterdim. Senarist’te öyle yaptık. Fakat seyirci tanınmış oyuncu istiyor. Çünkü gişe yapmadan bir sonraki filme hazırlanmak zor.
Film kaç kopya giriyor?
Hulusi Orkun Eser: Şu an da 80-100 kopya arası ama artacak gibi duruyor.
Türkiye’de kadın oyuncular 80’ler 90’ların ikinci yarısına kadar feminizm etkisindeydi. Bunu yazan senaristler, yönetmenler oyuncular vardı. Fakat daha sonrasında geri adım atıldı. Bunu omuzlayacak cesaretli kadın oyuncular ve hikayeler azaldı. Siz bu konula ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dilara Büyükbayraktar: Biz oyuncuyuz, benim önüme ne verilirse onu oynarım. Kurallarım yok ama bir öpüşme sahnesi neye hizmet veriyor. Seyirci için mi rol için mi? Altı boşsa bana bir şey katmayacaksa oynamam. Böyle kriterlerim var. Ama onun haricinde feminist rol geldi oynamam gibi bir durum yok. Keşke gelse de oynasam.
Hangi film türünü seviyorsunuz?
Dilara Büyükbayraktar: Ben aksiyon severim. İzlemeyi de çok seviyorum. Onun haricinde psikolojik filmleri çok seviyorum.
Türkiye’de sinema parçalanmış halde. Bir tarafta gişe filmleri bir tarafta festival filmleri diğer tarafta yönetmen ve korku filmleri. Bu nokta da tercihiniz?
Dilara Büyükbayraktar: Gişe filmleri şu an çok kötü. İçi boş. Bunda sadece senarist, yönetmen, ve oyuncuya kızamıyorsunuz. Çünkü halk bunu istiyor. Komedi ya da romantik komedi istiyor. Ben bu noktada sanatsal filmler tercih ederim. Ama sanatsal filmler de karın doyurmuyor.
Sizin içinde geçerli. Çektiğiniz film gişe filmi değil. Sonuçta içerik olarak kendi derdi olan ve tüketilmesi zor film. Fakat ikinci filmi çekmek için iş yapması lazım diyorsunuz, bu çıkmazdan nasıl çıkmayı düşünüyorsunuz?
Hulusi Orkun Eser: Aslında “Senarist” biraz arada oldu. Daha doğrusu sanat tarafındaydı ama araya çekildi gibi. Film duyurulmaya başlandıktan sonra reklamsız ciddi bir izlenme oranına kavuştu. Avantajımız bizim karşımızda pek filmin olmaması. Osman Pazarlama var, ama o da tam anlamıyla gişeyi doldurmaz. Osman Pazarlamaya gitmeyenler, Senarist için bu güzelmiş deyip gideceği bir film. Aslında şöyle istiyorum. Gişe filmi olsun. Ama bir değeri de olsun. Bir İnception ya da Prestij niye bizde olmasın. Tabi olmaması için birçok nedeni var. Ben bu yola doğru gitmek istiyorum. Türkiye’deki sanat filmlerini sanat filmi olarak görmüyorum.
Peki son olarak filme gelecek izleyiciye söylemek istedikleriniz ne var desem?
Hulusi Orkun Eser: Gelenler inşallah bol olur. Gelenlere de dikkatli izlemelerini tavsiye ederim. Çünkü film bulmaca tadında. İnşaallah keyif alırlar.
Dilara Büyükbayraktar: İzleyiciyi farklı şeyler bekliyor. Seyirci başından sonuna kadar izlemeli. Hani bir filme gidersiniz birkaç sahneden sonrasını tahmin edersiniz ya. Senarist böyle değil. Başı, ortası ve sonu farklı.
Dizi mi sinema mı desem?
Dilara Büyükbayraktar: Dizi setleri çok uzun. Sinemada böyle olmuyor, çalışma saatleri çok uygun. Dizi ile arasında dağlar kadar fark var. Sinema yormuyor, çalışma saatleri belli teknik ekibi kaliteli. Sinema şu an için bana daha profesyonel geliyor.