Kanal D ekranlarından pazartesi akşamları izleyiciyle buluşan Siyah Beyaz Aşk adlı dizi, bu sezonun reyting kavgasında tutunabilen dizileri arasında yer alıyor. Ekrana geldiği gün Çukur, Söz ve Kırgın Çiçekler gibi reytingleri oldukça iyi olan dizilerle yarışan dizinin oyuncu kadrosunda  İbrahim Çelikkol (Ferhat), Birce Akalay(Aslı), Muhammet Uzuner (Namık), Arzu Gamze Kılınç (Yeter), Ece Dizdar (İdil), Deniz Celiloğlu (Yiğit), Cahit Gök (Cüneyt), Uğur Aslan(Cem), Sinem Ünsal(Gülsüm) ve Kadriye Kenter (Handan) yer alıyor. Dizinin hikâyesi ise siyah ve beyaz kadar zıt karakterlere sahip olan ama yollarının kesişmesinden neredeyse birkaç gün sonra evlenmek zorunda kalan Aslı ve Ferhat’ın aşka dönüşmesi beklenen hikâyesi etrafında şekilleniyor.

 

Stockholm Sendromundan Kök Alan Siyah Beyaz Aşk

Bildiğiniz üzere Stockholm Sendromunun çıkış noktası 1970’lerin başında bir banka soygunu ve soygun esnasında rehin alınanların rehin alanlara karşı duygusal yakınlık kurması. Sonrasında rehinelerden biri suçlulardan biriyle duygusal yakınlık kurarken bir diğeri suçluların avukat masrafını karşılamak için kampanya başlatmış. Bu sendromun örneklerini Yeşilçam filmlerinde ve hatta sonrasında dizilerde de gördük. Siyah Beyaz Aşk’ın da temel dayanağı bu. Gözünü kırpmadan adam öldürebilen bir suçlu olmanın yanı sıra oldukça sert, ters ve itici bir karaktere sahip olan Ferhat ile kendisini özellikle çocukların hayatını kurtarmaya adamış olan diğer bir ifade ile “siyah” Ferhat’ın zıttı olan Aslı’nın henüz itiraf edilmemiş aşkları.

Şöyle ki görmemesi gerekenleri gördüğü için oldukça merhametli bir adam olarak tanıdığı Namık, Aslı’nın ölüm emrini verir. Ancak Namık’ın yeğeni olarak bilinen Ferhat Aslı’yı öldürmez/öldüremez. Başlarına iş açacağı kaygısıyla serbest bırakamayacakları Aslı için hayatta kalmanın ve daha önemlisi Namık ve ailesinin peşinde olan komiser abisini kurtarmanın tek yolu Ferhat ile nikâhlanmaktır. Bu zoraki evlilik, işlenen suçlar ve yaşananlar, Ferhat’ın hoyrat, acımasız tavrı Aslı’nın Ferhat’dan nefret etmesinin temel nedenlerindendir. Senaryo açısından buraya kadar en akla yatkın nokta da Aslı’nın duyduğu bu nefrettir. Aksi taktirde Aslı’nın yaşadıkları ve boyun eğdikleri çoğu zaman mantık sınırlarının dışında kalmaktadır. Süreç içerisinde gerek Aslı’nın Ferhat’ın geçmişine ilişkin öğrendikleri, gerekse birlikte atlattıkları tehlikeler ikili arasındaki ilişkiyi dönüştürmeye başlar. İzleyici açısından ilk bölümlerde ikili arasında gerilimle yaratılan heyecan sonrasında aralarında doğacak olan aşkın tohumları ile tırmanır. Şüphesiz bu aşk özellikle Aslı’nın kendisine itiraf edemediği bir duygu olmanın yanı sıra Ferhat’ın dönüşmesinden zarar görecek olan Namık’ın da engellemek isteyeceği zor bir aşk olacak. Ki bilirsiniz bizim ileyicimiz zor aşk izlemeyi pek sever.

Hani Babalar Kahramandı?

Kolektif bilinçaltımıza ek olarak Türk Sinema tarihi ve hatta dizi tarihimizin kolektif hafızamıza yerleştirdiği bir şey var ki o da “Baba” karakterinin çoğunlukla koruyucu, kollayıcı ve fedakar olduğu. Dizide Namık karakteriyle can bulan kötü ve bencil baba bu konudaki bildiklerimizi temelden sarsıyor. Çünkü Namık, “Bizim Aile” filminde ki Yaşar Usta’ya (Münir Özkul) “Süper Baba” da ki Fikret/Fiko’ya (Şevket Altuğ), “Baba Evi”nde ki Mahmut’a (Halil Ergün), “İkinci Bahar” da ki Ali Haydar’a (Şener Şen) ya da “Ekmek Teknesi”nde Nusret Baba’ya (Şavaş Dinçel) hiç benzemiyor. Namık öz oğlu Ferhat’ın hayatını cehenneme çeviriyor. Ona babalık yapmıyor, kendisini ona dayısı olarak tanıtarak çocuk yaşta adam vurmasına neden oluyor ve daha sonrada kendi çıkarları doğrultusunda Ferhat’ı maşa olarak kullanıyor. Bu nedenle de Ferhat’ın Aslı’ya âşık olması en çok onun işine gelmiyor. Ferhat’ın dayısı bildiği Namık ile olan ilişkisi ve devamında yaşanacaklara ilişkin verilen ipuçları senaryonun bundan sonraki gidişatı için izleyicinin heyecan ve merak duygusunu canlı tutuyor.

Bunların yanı sıra hem ana hem de yan karakterler açısından dizide ki sırlar, çekişmeler, kıskançlıklar ve tabiî ki yalanlar diziyi bir süre daha izlenir kılar diye düşünüyorum.

Nergiz KARADAŞ

 

 

Ankara doğumlu olan Nergiz Karadaş, 2007 yılında Başkent Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo TV ve Sinema bölümünü bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo TV ve Sinema Anabilim dalında “Türk Sinemasında Bir Oyunculuk Analizi: Şener Şen Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini tamamladı. 2017 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema-TV Anabilim Dalı’nda “1980 Sonrası Türk Sineması’nda Zenginlik Temsilleri Üzerine Bir Alımlama Çalışması” başlıklı doktora tezini tamamlamıştır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümünde Dr Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. İki yılı aşkın bir süredir Cinedergi’de dizi kritik yazarı olan Nergiz Karadaş’ın uluslar arası ve ulusal hakemli dergilerde, kitaplarda sinema ve kültürel çalışmalar ile ilgili yazılmış makaleleri bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.