Yıllardır beklediğimiz peygamberimiz Hz. Muhammed’in çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlatan Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi vizyona girdi. Majid Majidi’nin filmi özlemini duyduğumuz bir yapım…

Majid Majidi ile 2012 yılında Mardin’de bir görüşme yapmıştık. O dönemde Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filminin çekim hazırlıkları sürüyordu. Majidi projeyi anlatırken radikal bir söylemde bulunmuş “Peygamberimiz günümüzde yaşasaydı dinimizi anlatmak için mutlaka sinemayı kullanırdı” demişti. Gerçekten de sinema artık bu kadar önemli. Bu yüzden Hz. İsa ve diğer peygamberleri anlatan yüzlerce film varken bizim dinimizi ve yüce Peygamberimizi anlatan film sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Eleştirilerimi sıralamadan önce sadece bu yüzden Majid Majidi’ye, Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmini çektiği için teşekkürlerimi sunuyorum. Gelelim filme, doğal olarak bu filmi karşılaştıracağımız tek bir yapım var, o da Mustafa Akkad’ın Çağrı-Messenger’ı. İki film arasında konu olarak en büyük fark Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filminin Peygamberimizin çocukluğuna odaklanması. Çağrı bilindiği gibi Müslümanlığın çıkışını ve yayılışını anlatır. Bu konu farklılığı filmin dilini de etkilemiş. Temelinde savaşlardan, acılardan çok Peygamberimizin doğuş döneminde onun gelişini müjdeleyen mucizelerle başlıyor film. Daha sonra ise dedesi Ebu Muttalip ve amcası Ebu Talip’in korumasında gelecekteki mucizelerinin izlerini görüyoruz. Filmin bir özelliği de Arap kabilelerinin o dönemdeki sosyal ilişkilerini ve aile bağlarını neredeyse belgesele yakın bir tarzda bize veriyor olması. Mesela Çağrı’da bu ilişkilere ait çok da gerçekçi bilgiler bulunmamaktaydı. Kuran’ı Kerim’deki bir çok ayetin burada nasıl çıktığını kendine göre yorumlamış Majidi. Özellikle dikkatimi çeken Peygamberimizin kadınlara verdiği değeri filmde birçok yerde görmemiz; emsela Peygamberimizin kız çocuğunu öldürmek üzere olan adamın kucağına bebeği vererek “Gözlerine bak aynı sen” demesi ve adamın o minik gözlere bakarken geçirdiği değişim. Film Müslümanlığın diğer dinlerden farklı olarak ezilen insanların, fakirlerin, mağdurların dini olduğunu bize bir kere daha hatırlatıyor. Bir papaz onun peygamberliğini sorgularken “Tanrıyı nerede bulursun” dediğinde Hz. Muhammed’in “Kırık kalplerde bulurum” diye cevap veriyor. Yazarken bile tüylerim diken diken oluyor… Ben bir filmden başka ne beklerim ki? Tabii bu filmin diğer bir önemli mesajı da günümüzün Müslüman coğrafyasına geliyor: “En kötü durumda bile umudunu ve inancını yitirme.” Gelelim bu muhteşem içeriğin sinemasal olarak nasıl verildiğine, zaten benim eleştirilerimde burada başlıyor. Film Hollywood tarzı dini filmlerin jargonunu kullanıyor. Hem kamera açıları hem resmedilen atmosfer daha çok Hz. İsa veya Musa’yı anlatan filmlerin sinematografisine benziyor. İşte bu noktada da Çağrı filminin farklılığı ortaya çıkıyor. Peygamberimizin doğumunda annesinin onu sarılıp mucizevi bir ışık altında resmedildiği sahne neredeyse bilindik kilise gravürlerinden pek de farklı değil. Ayrıca Peygamberimizin en büyük mucizesi Kuranı Kerim’dir. Biz onu ölüleri diriltmesi veya denizi ortadan yarmasıyla bilmeyiz. Onu Allah’ın sözlerini bize taşımasıyla biliriz. Ve onun diğer bir özelliği ise beşeri olmasıdır, onun gücü buradan gelir. O mucizevi bir insandır ve Allah’ın peygamberidir. Majid Majidi’nin filminde kullanılan mucizelerin Peygamberimizin bu yönünü biraz geride bıraktığını düşünüyorum. Bu eksiklik ise filmde kullanılan müziklerin muhteşemliğiyle telafi ediliyor. Sanki Majidi’nin kamerayla yapamadığını filmin müziklerini yapan A. R. Rahman tınılarıyla başarabilmiş. O kadar etkileyici müzikler var ki filmi seyrederken gözlerimden çok kulaklarımla özümsedim. Filmin soundtrack’ını sabırsızlıkla bekliyorum. Gelelim Peygamberimizin filmde nasıl gösterildiğine; uzun zamandır filmde peygamberin cisminin gösterilmesi eleştiriliyor. Gerçekten de peygamberimizin çocukluğu ve gençlik hali yüzü gösterilmeden ama bir oyuncu tarafından canlandırılarak yer alıyor. Aynı zamanda sesi de filmde kullanılmıyor. Onun yerine Peygamberimiz konuştuğunda bir sessizlik var ve alt yazılarla onun söyledikleri veriliyor. Ben dini olarak bu duruma bir eleştiri getirmiyorum ama Çağrı filminin peygamberimizin ne cismini ne de söylediklerini alt yazı ile vermemesine rağmen etkileyiciliğinin daha fazla olduğunu düşünüyorum. Bunda Çağrı filmindeki oyunculukların Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmindeki oyuncu performanslarından daha iyi olmasının etkili olduğuna inanıyorum.

 

FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Muhammad: The Messenger of God
Yönetmen: Majid Majidi
Senarist: Majid Majidi
Oynayanlar: Mahdi Pakdel, Sareh Bayat, Mina Sadati, Mohsen Tanabandeh

Yapım: 2015, İran, 178 Dak.

 

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.