Bu hafta vizyona giren Pete ve Ejderhası-Pete’s Dragon her çocuğun sahip olması gereken dilsiz dostlarımız evcil hayvanlarımızın sıcaklığını bize hissettiriyor…

Sinemanın büyüsü herhalde en fazla bu hafta vizyona giren Pete ve Ejderhası gibi filmlerde hissediliyor. 1977 yılında çevrilen Walt Disney yapımı filmin uyarlaması, orijinali kadar etkileyici. Yaşlı ahşap oymacısı Bay Meacham yıllardır mahalle çocuklarına Kuzeybatı Pasifik’te yaşayan acımasız ejderha hikayeleri anlatan garip bir adamdır. Orman bekçisi olarak çalışan kızı Grace bu hikayeleri gerçeklikten uzak bulsa da günün birinde ormanda yaşayan Pete ile tanışır. 10 yaşında, ailesi ve evi olmayan gizemli bir çocuk olan Pete ormanda Elliott isimli yeşil, dev bir ejderhayla birlikte yaşadığını iddia etmektedir. Pete’in anlattığı ejderha Elliott, Bay Meacham’ın hikayelerindeki ejderhaya son derece benzemektedir. Grace, babası Jack’in ve 11 yaşındaki Natalie’nin yardımıyla Pete’in geldiği, ait olduğu yeri ve ejderhayla ilgili gerçeği ortaya çıkarmak için yola koyulur… Filmdeki Elliott adlı ejderha aslında hepimizin en azından çocukluğunda sahip olduğu küçük bir köpek yavrusu veya pembe dilli bir kediciği ifade ediyor. Onların bize duyduğu karşılıksız sevgi ve bu sevginin karşılığı olarak onları kötülüklerden koruyamamız filmin duygusunun temelini oluşturuyor. Hangimiz sokakta sevdiğimiz, sahiplendiğimiz, her sabah evin yemek artıklarıyla beslediğimiz köpeğimizin zehirlendiğini veya bir araba çarpması sonunda onu kaybettiğimizi hatırlamayız ki. Bir insanın duyduğu ilk kayıp acısı bu olsa gerek. Ama bu acının ötesinde bir çocuğa sevginin sıcak nefesini de ilk bu dostlar hissettirmiyor mu? Bunlar ucuz duygular mı? Bizim sinemamız acaba niye bu tür konularla haşır neşir olmaz. Yoksa bizim yapımızda bu tür sevgiye yatkınlık mı yok? Sanmıyorum. Hepimiz bu sessiz dostları severiz ama sinema endüstrimizin çarpık yapılanması nasıl halkın birçok duygusunu es geçiyorsa hayvanlarla ilişkimizi de önemsemiyor. 1977’deki orijinal filmin fotoğraflarına baktım. Gerçek çekimlerin üzerine çizgi bir ejderha bindirmişler, günümüze geldiğimizde tekniğin bu basitliği bizi güldürüyor. Ama işin gerçeği bütün yetersizliklere rağmen Amerikalılar bu dost hikayeyi yapmaya inat etmişler. Günümüzde ilerleyen teknolojiyi de kullanarak daha iyisini, inandırıcısını yapmışlar. Üstelik öyle çocuk filmi diyerek, küçümseyerek bunu yapmamışlar. En önemli oyuncularını projeye katmışlar. Efsane isim Robert Redford, güzeller güzeli Bryce Dallas Howard, Uzay Yolu’nun yeni doktoru Karl Urban hepsi bu filmde. İnanın performanslarında en küçük bir düşüklük yok. Çünkü bu tür aile filmlerine karşı içten içe bir aşağılama veya küçümseme duygusu yaşamıyorlar. Bizim sinemamızda hayvanlarla haşır neşir olan aile filmi olarak tanımlayacağım 2012 yapımı Arkadaşım Max filmi aklıma geliyor. Röportajlarını yaparken hem filmin kadrosunun hem bütün basının nasıl içten içe işi çok da önemsemediğini hissettiğimi hatırlıyorum. O günlerde bu film vizyona giren diğer filmlerin gerisine atılmıştı. Bizim sektör olarak bakışımız bu. Hollywood bu tür hikayeleri yaparken ne kadar masalsı bir anlatım tuttursa da çok önemli konuları da filmin içine bir şekilde enjekte etmeyi başarabiliyor. Mesela Pete ve Ejderhası’nda kesilen ormanların ve insanların bitmez açgözlülüğünün izlerini de bulabiliyoruz. Bir çocuğa çevrenin değeri ve doğanın en büyük düşmanının insanın açgözlülüğü olduğu daha iyi nasıl anlatılabilir ki? Alın işte karşımızda yeniden uyarlama bir aile filmi var. Ama içindeki duygular dünyanın en önemli derslerini barındırıyor. Hollywood’un kapitalizmin en büyük silahı olduğunu bilsem de ve bu nedenle zaman zaman nefret etsem de böyle filmleri hala kalbimi ısıtıyor. Ne diyeyim, bizi Hollywood’a muhtaç bırakanlar utansın.

 

FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Pete’s Dragon
Yönetmen: David Lowery
Senarist: David Lowery
Seslendirenler: Oakes Fegley, Oona Laurence, Robert Redford, Bryce Dallas Howard, Karl Urban

Yapım: 2016, ABD, 103 Dak.

1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.