Eleştirmen Murat Tolga Şen, Susmayan Köşe’den yaylım ateşine devam ediyor ve soruyor; sevgili sinemacılar, bu kadar kötü filmler çekmek zorunda mısınız?

Batı cephesinde değişen bir şey yok; Türk sineması tam gaz film üretmeye devam ediyor. Bu yılın ilk 6 ayında tam 73 yerli film vizyona girdi, çoğunun değil sinemada, cep telefonunda bile izlenmeyecek kadar kötü ve hatta çöpten ibaret olduğunu düşünüyorum.

Seyirci de artık öyle düşünüyor olmalı ki gişe rakamları artan film üretimine rağmen geriliyor. Bu yıl 3 milyon bilet satabilen tek film yok ki gişeyi sallayanların da sallandığı ortada. Cem Yılmaz’lı İftarlık Gazoz, Şahan Gökbakar’lı Osman Pazarlama ve Şafak Sezer’li Kolpaçino 3’ün gişesine baktığımızda artık ismin de ‘para’ etmediği bir döneme girdiğimizi görüyorum.

Bakın; 73 filmin seyirci karşısına çıktığı 2016 vizyonunda 500 bin ve üstü seyirciye ulaşabilen sadece 8 film var. 200 bin ve üstü seyircili film sayısı ise 17… Yarıyılın en az izlenen filmini merak ediyorsanız o da Murat Eroğlu’nun yazıp yönettiği “Şafakla Dönenler” bu filmi sadece 35 kişi izlemiş.

Film yapmak, göstermek zahmetli (ülkemiz düşünüldüğünde bu biraz tartışılır hele de Abbas’ın Melekleri gibi filmlerden sonra) ve bütçe gerektiren bir çaba… Türk sineması çok film çekmeye, film çekenler batmaya devam ediyor. Bu enflasyonun artık “Türk sineması çok gelişti, ondan böyle” denerek açıklanamayacağı ortada.

İyi filmler çekemiyoruz, çekmek için de çabalamadığımız ortada. Herkeste bir yönetmen olma hevesi, yalap şap yazılmış senaryolarla yola çıkarak kotarılmış derme çatma işler. Sadece gişe sinemasına laf attığım düşünülmesin, işin festivaller tarafı da farklı değil.

Bu festival meselesi tam bir mayın tarlası, jüriler büyük günahlar işledi yıllar boyunca… Herhangi bir festivalde sanayiden kaporta ustası işçi getirseniz de filmleri onlara izletip değerlendirmesini isteseniz daha doğru sonuçlar çıkar. Bakıyorsunuz, ilk filmini çekmiş bir yönetmen bir sonraki sene jüri üyesi oluyor, 10 filmi olan yönetmenin işini değerlendiriyor. İyi de kendi dilini olgunlaştırmamışken başkasını nasıl tartacak?

Olayı sadece ortaya çıkan ürünlerin üzerinden de değerlendirmemek gerekiyor. Türk sinema ve dizi sektörünün emeğin en çok sömürüldüğü tezgahlardan birine dönüşmesi de an meselesi… Set emekçileri kölelik düzeninde çalışıyor ama hakları verilmiyor. Daha geçenlerde genç bir arkadaşımız canına kıymadı mı?

Açıkça yazıyorum; ülke sinemasının geldiği noktada ben hiç film izlememeye razıyım, titreyip kendilerine gelsinler yeter!

Sosyal medya tepkisi işe yaradı ama asıl çare bu değil! Kadıköy Rexx sineması için yaygara koparanların kaçının gidip orada film izlediğini merak ediyorum? Gerçekten… Ahlamakla vahlamakla olmuyor. Rexx’in açık kalması için tek yol gidip, bilet alıp, film izlemek!

SİNEMALAR KAPANIYOR DİYE AĞLAYACAĞINIZA GİDİN O SALONDA FİLM İZLEYİN!

Sinema sanattır elbette ama işin gösterim kısmı daha çok ticaretten ibaret. Kira ödeyen, eleman çalıştıran bir yerin ayakta kalması için bu sinemada film seyretmek gerekiyor, başka çözüm yok. Kimsenin itiraf edemediği şeyler var; insanlar AVM sinemalarının konfor ve kalitesine alıştı ve bunu talep ediyorlar. Rexx’te en son film izlediğimde perdeye düşen görüntü çok soluktu. Ömrünü tamamlamış bir projeksiyon lambası yüzünden belki de ve inanın bana bunlar hep para ile alakalı şeyler…

“Nerede bu devlet?” diyenlerdenseniz eğer o zaman gidin önce bir yüzünüzü yıkayın! Türkiye’de devlet tarafından desteklenen kültür sanat politikası nedir? Hemen yazayım; insanları televizyon, müzik sinema gibi görsel-işitsel aygıtlarla aptallaştırma… Bir zamanlar Türk insanını sanata düşkün, kültürlü bireyler yapmak için uğraşan birileri varsa şu anda da bunun tam aksi için uğraşanlar var, çünkü sürü gütmek kolaydır. Büyüklerimiz kültürlü, akıllı, eğitimli insanlar istemiyorlar. Çünkü bu insanlar onlara oy vermeyecek…

Çok güzel esip gürlüyoruz ama artık biraz da yağalım; haydi, gidip Rexx sinemasında film izleyelim!

MURAT TOLGA ŞENmurattolga@otekisinema.com

 

 

2005 yılında "Öteki Sinema" sitesini açtı. Rahmetli sinema yazarı Metin Demirhan ve Ali Murat Güven’in verdiği güçlü destekle başlayan bu kişisel macera şimdilerde Türk sinema bloglarının amiral gemisi haline geldi. Murat Tolga Şen, Sinema yazarlığı ve blogculuğuna önem vermeye devam ederek katıldığı platformlarda sinemanın farklı taraflarını konuşmaya devam etti. Blogculuktan profesyonel sinema yazarlığına geçişi ise 2010 başlarında sinema sitesi Beyazperde kadrosuna katılmasıyla oldu. Ayrıca online sinema dergisi Cinedergi, Fotografya, Gölge, Yeni Harman, Modern Zamanlar, Film Arası gibi yayınlara da katkı sağlıyor. 2012 Ocak ayından bu yana Medyaradar sitesinin sinema ve televizyon yazıları da yine Murat Tolga Şen’in kaleminden çıkma.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.