İki Genç Kız filmiyle dikkatleri çeken Feride Çetin’le yeni filmi ‘Güzel Günler Göreceğiz’i, kadının sinemadaki yerini ve daha birçok şeyi konuştuk. Güzel yıldız “Meral Okay gibi çok başarılı senaristler var. Fakat kadınlar senaryolarında yeterince kadını yansıtmıyor” dedi.

Serdar Akbıyık

Sinemaya Ulak’tan beri uzun bir süre ara verdiniz ve şimdi dönüş yaptınız bunun sebebi nedir?

Bu arada gösterime girmeyen bir film çektik. Aziz Ayşe adında. Onun kurgusunda bir aksaklık çıktı ve gösterime girmedi. Onun dışında çok denk gelmedi bir sinema projesi. Benim vaktim ve yapımcıların, yönetmenlerin vakti pek uymadı. Aslında bu filmin içinde de olamayacaktım yine zamansızlıktan. Eğitimimi pekiştirmek için İspanya’da bir okul ayarladım tam yola çıkacakken bu proje geldi. Yönetmen Tolga Kulak ve senarist Emre Kavuk’la ilk görüşmemizde “Çok güzel bir senaryo ama ben aranızda olamayacağım” demiştim. Ama yarım saat sonra bir telefon açtım ve “Ben bu işte kesinlikle olmak istiyorum” dedim. Benim son 3-4 yıldır okuduğum en güzel senaryo. Rolden öte sarmal bir anlatımı var senaryonun. Daha önce böyle bir şey yapılmadı bildiğim kadarıyla. Senaryonun matematiği çok güzel kurulmuş hiçbir boşluğu yok. Okuduğunuzda hiç demiyoruz bu karakter niçin buraya gitti, niye böyle bir şey yaptı çok saçma gibi şeylere mahal vermiyordu çok duygusal bir yapısı var. Gündemimizde güncel olan ve her zaman devam eden birçok konuya da parmak basıyor: töre sorununa, mülteci sorununa, göçe. Ve bunları yaparken gözümüze sokmadan yapıyor. Birçok konuyu yapıyoruz ama toplumsal sorunları ele alıyor ama mesaj kaygılı bir film değil. Evet, Nazım Hikmet’in sözünden bir alıntı ama daha çok karakterlerin içinde bulundukları çıkmazı inceliyor ve çok umut dolu.

Kendi karakterinizi bize tanıtabilir misiniz?

Biraz tanıtırsam senaryoyu anlatma riskim var. O yüzden ne kadar tanıtabilirim bilmiyorum. İlk başladığımızda daha panik bir oyuncuyken daha kontrollü bir oyuncu oluyorsunuz. Sonuçta çok uzun saatler çalışabiliyorsunuz, sette eklemek zorunda kalıyorsunuz. O zaman kendinizi rahatlatma tekniklerini öğreniyorsunuz. Dolayısıyla başladığım yerle, şimdi başladığım yer arasında fark olduğunu düşünüyorum. Ama bazen başladığınızda her şey daha doğal daha saf.

‘İki Genç Kız’ gerçekten çok büyük bir performanstı. İlk filmde böyle büyük bir performansla başlamak insanın üstünde bir baskı oluşturabilir. Bu baskıyı yaşadınız mı?

Hayır, yaşamadım. Ama sokakta şöyle şeyler karşıma çıkıyor. “Sen o filmden çıktın böyle işler yapacak adam mısın?” gibi şeyler söylüyorlar bu da benim çok hoşuma gidiyor aslında. Ben yaptığım her işi çok severek yapıyorum yani seçmesem yapmam. Oyuncular suratında pasta ve ya domatesle yaşamaya alışık olmalıdırlar diye bir replik var ya. Kötü performans var, iyi performans var. Riskli olması zaten bu kadar adrenalini sağlayan şey. İkisini desergileyebilirsiniz.

Üzülmüyor değilsiniz ama ben gomeda da pekiyi bir iş çıkarttığımı düşünmüyorum. Böyle yazıları da okudum sonuçta geçmişte de mesai harcadığım için takip ediyorum. Kötü eleştiri çıkınca tabii ki üzülüyorsunuz ama bir gün canınız yanıyor, sonra geçiyor.

80’li yıllar sonrası Türk sinemasında feminist hareketin damga vurduğu zamandır. Bir elin parmakları kadar olan oyuncu sayesinde olmuştur. Bu noktada biraz geriye doğru adım atıldığını düşünüyor musunuz?

Tabii ki, o zaman aydınlanma dönemiydi birçok konuda. Müjde Ar’ın, Hülya Koçyiğit’in bu tarz feminist hareketli filmlerini hatırlıyoruz yani. Son zamanlarda gerçekten kadınla ilgili bir film göremedik. Ama o, o zamanın konjonktürüyle alakalıydı. Şu anda dünya başka bir yere gidiyor. Belki o kadar sorunun arasında kadın sorunu çok fazla irdelenmiyor. Ben bu filmde töre meselesinde kadınların ikinci sınıf insan şeklinde nitelendirilmesine parmak basıldığı içinde ayrıca çok mutluyum. Yani öyle bir üstünden geçilmiyor.

Filmde ki karakterinizle ilgili bir hazırlık yaptınız mı? Film de karakter tecavüze uğruyor ondan sonra İstanbul’a geliyor. Rol çok klişe ama gerçekten bir sorun.

Filme hazırlanacak bir süremiz olmadı ne yazık ki hemen başlamak zorundaydık. Yapmadım ama günlük hayatta her şey zaten oyuncu için bir hazırlık olduğu için. Bir de ben bu meseleye zaten bir süredir kafa yoruyorum. İnşallah bu yıl bir şeyler yapacağız Kader’le. Konuşuyorum yani bu dertten muzdarip insanlarla. Bir sosyal sorumluluk projesi olarak.

izleyici için son mesajınız nedir?

Bazı setlerde diyorsunuz ki galiba oluyor bu sefer bütün bileşenler bir araya geldi. O setin havasından ışığından bir şey hissediyorsunuz. Bu yaptığımız her iş için geçerli sadece sinemadan bahsetmiyorum. Uzun süreden beri bunu hissettim ve o yüzden çok heyecanlıyım. Genelde o kadar merak etmiyorum yaptığım işleri, bir süre sonra izlemeye çalışıyorum ama bu işi çok merak ediyorum.

Kamera arkasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz senaryo mesela?

Her gün senaryo yazıyoruz ama onlar duruyor. Ben şimdilik oyunculukta iyiyim. Arada öyle kısa filmler çekiyorum kendim ama öyle bir şey yok daha. Çünkü yönetmenlik ve senaristlik herkesin yapabileceği bir şey değil.

Az önce bahsettiğimiz sorunlarda aslında kadın yönetmenin olmamasından kaynaklanıyor bence. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Televizyonda Nilgün Öneş ve Ayfer Tunç gibi hem çok iyi edebiyatçı olan hem de çok iyi senaristlerle çalıştım ve gerçekten iyi yazdıklarını düşünüyorum. Meral Okay çok iyi yazıyor. Artık neredeyse bütün dizileri kadınlar yazıyor ve çekiyorlar. Ama orada kadınlar bazen kendilerini unutuyorlar. Erkekleri yetiştirenlerde kadınlar. Dertlerini unutuyorlar belki. Bir şey izlenir izlenmez kaygısıyla mı bilmiyorum. Eksik mi eksik.

Bir anlamda kariyer planlamanız var mı? Sinema ya da daha farklı bir şey sizin için daha ön planda duruyor mu?

Herhangi bir kariyer planlamam yok. İyi senaryo iyi karakter gelmedikçe çalışmıyorum. Mesleğe ilk başladığım yıllarda yönetmeni çok önemsiyordum belki de kamera arkasından gelmemden kaynaklanan bir durumdur. Artık sadece karakter ve senaryoyu önemsiyorum. İyi olsun her yerde oynarsınız zaten. Hayatınızı sıfırlarsınız, ben hiçbir şey yapmayacağım sadece bu film için yaşayacağım dersiniz.

1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.