Pembe Panter

2006 Yılında ilki çekilen Pembe Panter serisinin ikincisi 17 Nisan’da vizyona giriyor. Efsanevi karakter Müfettiş Clouseau’yu, Steve Martin ile tekrar dirilten projenin ilk ayağı dünya genelinde oldukça iyi bir gişe rakamına ulaşmış ve yapımcılarının yüzünü güldürmüştü. “Pembe Panter 2”(The Pink Panther 2,2009)’de ilk filmde olduğu gibi Steve Martin ve Jean Reno bu filmde de başrollerde, Andy Garcia da filmin kadrosunu zenginleştiren isimler arasında.

 

İlki 1963 yılında çekilen orijinal Pembe Panter filmlerinde, Peter Sellers Müfettiş Clouseau karakterini, sinemanın unutulmazları arasına sokmayı başarmıştı. Hafif aptal, biraz da sakar ama gözü pek ve başarılı bir dedektif olan Clouseau, önüne gelen bütün davaları bir şekilde çözmeyi başarıyordu. Alışılmış polis profiline uymayan Clouseau, dedektif filmlerine komedi unsurunu ekleyerek önemli bir başarı elde etmişti. 17 Nisan’da “Pembe Panter 2”yi izlemeden önce, serinin diğer filmlerini hatırlamakta fayda var.

 

“Pembe Panter”(The Pink Panther, 1963)

 

Profesyonel hırsız Phantom, gözünü Pembe Panter isimli elmasa dikmiştir. Müfettiş Clouseau olacakları önceden tahmin eder ve elmas çalınırken hırsızı yakalamak için harekete geçer. Filmin başrollerinde David Niven ve Claudia Cardinale oynamıştır. Peter Sellers’ın canlandırdığı Clouseau bu filmde bir yan karakterdir. Fakat yan karakterin seyirci tarafından oldukça beğenilmesi, sırf Clouseau’nun başrolünü oynayacağı yeni filmlerin habercisi olmuştur. Ayrıca bu filmde Clouseau, diğer filmlerden daha aşırı biçimde sala bir karakter olarak gösterilmiştir. Karısı ile birlikte kaldığı otel odalarındaki, karısının sevgilisi Phantom ile aralarındaki o aptal kovalamaca sahnesi oldukça ünlüdür.

 

“A Shot in the Dark” (1964)

 

Karakterin tutulmasının ardından, onun ön planda olduğu bu film çekilir. Filmde oldukça zengin biri olan Benjamin Ballon’un evinde bir cinayet gerçekleşir. Müfettiş Clouseau bu cinayeti çözmek için görevlendirilir. Ancak her geçen gün yeni bir cinayet gerçekleşmekte ve tüm deliller hizmetçiyi suçlu göstermektedir. Oysa Clouseau onun suçlu olduğuna inanmaz. Bu film serinin geri kalanlarından konusu itibariyle farklıdır. Normalde hırsız yakalamakla meşgul olan dedektifimiz, bu filmde bir cinayeti çözmektedir. Baş Müfettiş Dreyfus karakteri, bir yan karakter olarak filmi zenginleştirmiş ve serinin geri kalan filmleri açısından vazgeçilmez unsur olmuştur.

 

“Inspector Clouseau”(1968)

 

Bu film, diğerleri kadar tutulmamıştır ve bu yüzden pek bilinmez, çünkü Clouseau rolünü bu filmde Peter Sellers değil Alan Arkin canlandırmıştır. Serinin ilk filminden itibaren hem yapımcısı, hem de yönetmeni olan Blake Edwards da koltuğunu Bud Yorkin’e bırakmıştır. Pek bir başarı elde edemeyen bu filmden sonra Peter Sellers ile Pembe Panter serisi yoluna devam etmiştir.

 

“Pembe Panter’in Dönüşü”(The Return of the Pink Panther,1975)

 

11 Yıllık bir aradan sonra Peter Sellers Clouseau karakteriyle, seyirciler de Pembe Panter ile tekrar kaşı karşıyadır. Aradan geçen süre film için bir dezavantaj olabilecekken, Edwards ve Sellers birlikteliği yeni bir klasiğin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bir müzede sergilenen pembe panter elması esrarengiz bir biçimde çalınır ve Dreyfus tarafından zoraki bir şekilde göreve atanan Clouseau’nun aklına hemen Phantom gelir. Oysa Phantom’un hısızlıkla bir alakası yoktur ve kendini aklamak için o da olayı aydınlatmaya çalışır. Clouseau ve onun alışılmadık metotları yine izleyenlere keyifli dakikalar geçirtmektedir.

 

“The Pink Panther Strikes Again”(1976)

 

Dreyfus’un Clousseau fobisi onun akıl sağlığını kaybetmesine sebep olmuştur. Tedavi görmesi için hastaneye yatırılan Dreyfus, hastaneden kaçarak, hayatını karartan Dedektif Clouseau’nun peşine düşer. Sadece Clouseau için değil , dünya için de bir tehdit haline gelen Dreyfus’u etkisiz hale getirmek yine sakar dedektifimiz Clouseau’ya düşmektedir. Dreyfus’u yakalamak için birbirinden komik kılıklara bürünen Clouseau, yine izleyenleri kahkahaya boğmaktadır.

 

“Pembe Panter’in İntikamı”(Revenge of the Pink Panther,1978)

 

Clouseau, Philippe Douvier isimli karanlık biri tarafından öldürülme istenmektedir. Ölümden son anda kurtulan, fakat basın tarafından öldürüldüğü duyurulan Clouseau, bu durumu fırsat bilerek, kılık değiştirip kendisini öldürmek isteyenlerin peşine düşer. Akıl hastanesinden haberi duyduğu anda iyileşerek ayrılan Dreyfus’un ise durumdan haberi yokrue ve her an akıl sağlığını tekrar yitirme riskiyle karşı karşıyadır. Clouseau ve yardımcısı Keto yine eğlenceli dakikalara imza atmaktadırlar.

 

“Pembe Panter’in İzinde”(Trial of the Pink Panther, 1982)

 

1980 yılında serinin yeni filmi The Romance of the Pink Panther filminin çekimleri sırasında , bir kalp krizi neticesinde Peter Sellers hayata veda etmiştir. Blake Edwards eski filmlere yapılan flashbacklerle, bu filmi hazırlayarak Peter Sellers’a hem bir saygı duruşu, hem de onu tanıma fırsatı bulamamış izleyicilere muhteşem Müfettiş Clouseau karakteri ile tanışma işlevi görebilecek bir iş ortaya çıkartmıştır. Filmde Müfettiş Clouseau’nun uçağı, göreve giderken ortadan kaybolur. Ve tüm dünya onun ölüp ölmediğini merak etmektedir.

 

“Pembe Panter’in Laneti” ( Curse ot the Pink Panther,1983)

 

Blake Edwards elindeki kullanılmayan görüntülerle bu filmi Peter Sellers olmadan çekmiştir. Baş Müfettiş Dreyfus elmaslarla ortadan kaybolur. Müfettiş Clouseau’nun amacı ise onu bularak elmasları sahiplerine ulaştırmaktır. Film serinin önceki filmlerinin tadında olmasa da, Peter Sellers olmadan çekilen ve kurgulanan bir önceki film gibi, ilginç bir seyir sunuyor.

 

“Pembe Panter’in Oğlu” ( Son of the Pink Panther,1993)

 

Blake Edwards’ın elinde başka kullanılmayan görüntü kalmayınca, Peter Sellers’ın yerini doldurabilecek bir oyuncu arayışına girilir. Onun yerini tam olarak dolduran birisi olmayacağına kanat getirdikten sonra, Roberto Benigni ile Clouseau’nun oğlu karakterini canlandırdığı bir film çekilir. Peter Sellers hariç eski serinin hemen hemen bütün kadrosunu tekrar bir araya getiren Blake Edwards , bu filmde umduğu başarıyı yakalayamadı. Serinin “Inspector Clouseau” filmini saymazsak en başarısız filmi de böylece seyirciyle buluşmuş oldu.

 

“Pembe Panter”(The Pink Panther,2006)

 

Eski başarılı günlerinden uzak olan Hollywood’un yeniden çevrimlerle günü kotardığı bu yıllarda, Pembe Panter’in yeniden çekilmemesi imkansızdı. Nitekim Steve Martin’in Müfettiş Clouseau’yu canlandırdığı Pembe Panter sinema açısından vasat bir film olsa da, gişedeki başarısı sayesinde yapımcılarının yüzünü güldürmeyi başardı. Yeniden çevrimlerin, orjinallerinin gölgesinde kalması kuralını tekrardan onaylatan bu yeni Pembe Panter macerası, göz dolduran kadrosuna rağmen Pembe Panter filmografisi içerisinde en zayıf halkalardan birini oluşturuyor. Bakalım “Pembe Panter 2” bu durumun dışına çıkabilecek mi…

 

1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.