Bir festivali daha geride bıraktık, dört gün boyunca takip edip izlediğimiz 62. Antalya Atın Portakal Film Festivali filmlerinin bir kısmına dair yorumlarımı ilk yazımda paylaşmıştım. Sonuçlar açısından yine ilginç yıllardan birisi oldu, tek filmin hakimiyetinde, koca bir imparatorluk kuruldu kalbimizde ve festivalin genelinde.
Seyfettin Tokmak’ın ikinci filmi Tavşanlar İmparatorluğu, en iyi film, en iyi yönetmen, sinema yazarları jürisi ve Film Yön jürisinin de seçimiyle festivalden yedi ödülle ayrıldı. Bu bana biraz da 2019 yılında ‘Bozkır’ filmine verilen ödülleri hatırlattı, yönetmeni başka film çekmedi bildiğim kadarıyla ama Seyfettin Tokmak’ın bu ödüllendirmeyle daha fazla film çekmek için çabalayacağını düşünüyorum. Festivaldeki genel jüri algısının da karmaşa yerine ‘samimiyet’ten ilham aldığını düşünüyorum.
Tavşan İmparatorluğu koca bir ülkeye yayılan kötülüğün karşısına dikilen masumiyeti temsil ediyor benim için. Doğanın, hayvanların, ağaçların dünyasına uzanan elin karşısına dikilen başka bir elin varlığını hatırlatıyor, bunun mümkanati konusunda bizi kutsuyor adeta. Filmin yazısında Hakan Tosun’u anmıştım, bir kez daha anıyorum Hakan’ı…
Behlül Dal En İyi İlk Film ve En İyi Senaryo Ödülü kazanan Emre sert ve Gözde Yetişkin imzalı Sahibinden Rahmet aslında sıkça tanık olduğumuz bir konu üzerinde duruyor, tek farkı filmi kötü, bel altı esprilerle boğmaması, derdini daha ortada anlatması oluyor ki, bugün basın gösteriminde izlerken biraz da festival filmi algısına çok da yakın durmadığını düşündüm. Yönetmenleri ödül gecesinde En İyi senaryo ödülü için en beklemedikleri ödül olduğunu söyleyip bizleri gülümsettiler. En iyi ilk film noktasında da yine ‘samimiyet’ devreye giriyor sanırım. Köye düşen bir göktaşının etrafında gelişen olaylar fazlasıyla tanıdık…
En İyi Kadın Oyuncu ödülü Erken Kış’ın oyuncusu Leyla Tanlar’ın oldu, ben jürinin emin olmamakla birlikte En Güzel Cenaze Şarkıları’nda dolandırılan bir kadını canlandıran Esra Dermancıoğlu’na ödül verebileceğini de düşünmüştüm. Dermancıoğlu Ziya Demirel’in epizodlar halinde çektiği filminin ana oyuncusu, içine çekilmiş sesinin cüssesiyle tezatlık yarattığı bir karakteri iyi canlandırıyor ama filmin dengesi çok virajlı, seyircinin izleme ayarlarını bozduğu aşikar. Leyla Tanlar’ın yüz hatları oyunculuğunun önüne geçiyor, karakter de inandırıcılık sorunu yaşadım kendi adıma…
Hasan Tolga Pulat Parçalı Yıllar ile güzel bir döneme el atıyor, bazı yerleri de çok iyi, esprili , politik doğrucu bir biçimde veriyor. Biraz da alternatifsizlikten olsa gerek kötü demiyorum ama aynı, Yetkin Dikinciler… Film daha kısa olabilirdi, yönetmen her şeyi bize anlatmak için çabalamış, bazı yerleri daha kısa tutabilirdi. O dönemin ruhunu sinemada görmek, o dönemin hesaplaşmasına ortak olmak güzeldi her şeye rağmen… Ödül gecesinde yaptığı konuşmasıyla da gönlümüzde bir kez daha taht kuran Bilge Şen Cahide Sonku ödülünün sahibi oldu, çok da güzel bir konuşma yaptı, cesareti bulaşıcı olsun derim…
Bu arada festivalde içeride olan Muhittin Böcek’in adı pek anılmadı, bunun mutlaka sebepleri vardır ama bence ismi daha fazla anılmalıydı, sonuçta festivalin yapılmasına ön ayak olan isimlerden birisi, herkesin selamını ve anması biraz gizli ve sessiz buldum, bunu da bir not olarak düşmek istedim.
En İyi belgesel ödülü kazanan Roman Gibi, iyi bir arşiv çalışmasıyla Sabiha ve Zekeriya Sertel’in basın alanında verdikleri mücadele ve irade savaşına odaklanan gerçekten de kıymetli bir belgesel. Hem merak ettiriyor, hem de o dönemin dinamikleri içinde bir gezintiye çıkarıyor, bazen hayretler içinde izliyorsunuz yaşananları bazen de değişmeyen şeylerden birinin özgürlük savaşı olduğunu görüyorsunuz, içiniz parçalanıyor. Rıza Oylum’un Yerli Yurtsuz’u Yervant Demirci’nin yaşamına odaklı, kendini ait hissetme duygusunun üzerini çizen belgesel bir yandan da her yerde bağı olmasının iyi hissettirdiği duygusunu geçirdi bana. Filmin bazı anları sarıp sarmalıyor bizleri, bazı anları da biraz daha kısa olmalıydı diye düşündürtüyor. Yervant’ı Ermenistan’da yaşamak istediği topraklarda bırakıp dönüyoruz kendi gerçekliğimize…
En iyi Kısa Film ödülü kazanan Deniz Koloş’un Ölüm Bizi Ayırana Dek filmiyle geçen sene İzmir Kısa Film Festivali’nde proje olarak tanışmıştık, güçlü hikayesi olduğunu düşündürten senaryonun film olarak ödül kazanması sevindirdi, filmi yine en kısa zamanda izlemek dileğiyle diyorum… Umarım seneye festival daha özgür koşullarda gerçekleşir, çıkarlar değil sinema ve sanat kazanır!






















