39.İstanbul Film Festivali’nin ulusal yarışma bölümünde gösterilen Leyla Yılmaz imzalı Bilmemek, hem hikâyesi hem sinema dili açısından -şahsıma göre (!)- yarışmada şansı en yüksek olan yapımlardan biri. İlk kez geçtiğimiz yıl Antalya Film Festivali’nde gösterilen film, tam da toplumsal cinsiyet tartışmalarının yeniden alevlendiği, eşcinselliğin hastalık ve sapıklık olarak nitelendirildiği ve de bu algının dijital platformların denetlenmesine malzeme yapıldığı günlerde, sinema sanatına ciddi bir sorumluluk yüklüyor ve altını çize çize bağırıyor: “Sen kim oluyorsun da bu soruları sormaya cüret ediyorsun?”
Filmin başkarakteri Umut, hem üniversite sınavına hazırlanan hem uzun yıllardır profesyonel olarak su topu oynayan bir genç. Yoğun antrenman temposunda hali hazırda bir baskı hissederken, takımdaki diğer oyuncu arkadaşları bir fotoğraf karesini Umut’un heteroseksüelliğinin ‘aleyhine’ delil olarak kullanarak kabadayılık taslamaya başlıyor. Umut’u sıkıştırıyor, akıllarınca sorguya çekiyorlar. Bence lise öğrencisi kötülüğü ve bencilliği için kabadayı kelimesi hafif kalıyor; tam bir ‘evil’ ve ‘bully’, yani ‘kötücül zorba’ çerçevesi çiziyor Leyla Yılmaz.
Öte yandan Umut’un babası Sinan (Yurdaer Okur) ve annesi Selma (Senan Kara) da farklı baskılar, mobbinglerle mücadele ediyorlar. İş yerlerinde susan ebeveynler, patlamayı akşam yemeği masasına saklıyor. Hayata dair problemlerin absorbe edilemediği bir aile masası bu artık… Ve birbirlerine dair pek çok şeyi kendi aralarında da bilmiyorlar; tıpkı 17 yaşındaki Umut’un cinsel yöneliminde bocalama yaşaması, bilip bilmediğini dahi bilmemesi gibi…
Ülkemizde yakın zamanda yine lanetli kavme dönüştürülüp hedef tahtası haline getirilen LGBTQ (Lesbian, Gay, Bisexual, Transgender, ve Questioning) bireylerin son halkısını, Q’yu alıp (kararsız ya da tercih belirtmek istemeyen), tüm filmi bilmek/bilmemek eylemi çerçevesinde kurguluyor Leyla Yılmaz. Zorba takım arkadaşları Umut’u sıkıştırdığında seyircide de ister istemez bir merak duygusu uyanıyor onun hislerine dair ve Umut’un cinsel kimliği nedeniyle zorbalığa uğrayan herkes adına, hepimizin suratına ağız dolusu bağırıyor: “Sen kimsin, ne hakla bana bunu soruyorsun ve bu ne cüret?!”
Umut’a tüm doğallığı ile hayat veren Emir Özden ilk sinema filminde böylesine sıkışmış bir karakterin altından nefis bir performans ile kalkıyor. Takdir ediyor, seviyor ve aslında Umut ile en yakın zamanda tanışmak istiyorsunuz. Yurdaer Okur ve Senan Kara da anne ve baba rollerini kağıt üstünden sıyırıp, boyut katarak yaşayan bir aile dramına dönüştürmeyi başarıyorlar hikayeyi. Kendi aralarındaki sevgi tükenmişliği, evlilik monotonluğu hatta Sinan’ın sözlü şiddete eğilimi, aslında evdeki 3. bireyi uzun zamandır fark edemeyişlerini açıklıyor adeta. Ayrıca Levent Üzümcü’yü sinema perdesinde görmeyi ne çok özlemişiz!
Hikâyenin anlatım dilini destekleyen sıra dışı kadrajları, tertemiz işçiliği ve konuşmaktansa susmayı yeğlemesi ile Bilmemek filmi toplum için sinema yapmanın, hikâye anlatmanın sorumluluğunu taşıyor. Umarız ki festival sürecinden sonra geniş ve uzun süreli bir vizyon şansı olur ve aslında seyretmesi gereken kitlelere ulaşır. Çünkü LGBTQ bireyler normal insanlar olarak aramızdalar; siz bilmeseniz de!
Twitter.com/duygukocabayli