15 Ağustos 1972 doğumlu aktör Ben Affleck, yönetmenlik kariyerine 2007’de Dennis Lehane’nin Gone Baby Gone romanını uyarlayarak başlamış ve sinema çevrelerince olumlu tepkiler alarak dikkat çekmişti. Daha sonra The Town ve Argo filmlerinde de uyarlama senaryoları yöneten Affleck, 70’ler suç, polisiye, gangster, ajan filmlerine olan sevgisini, yetkinliğini, aksiyon sahneleri çekme ve suç şehri atmosferi yaratma başarısını gözler önüne serdi. 2013’de politik açıdan epey tartışmalı filmi Argo’yla Oscar ödülünü kazanması Affleck’i yönetmenlik kariyerinde zirveye taşıdı. 4 yıllık aradan sonra ilk filmi Gone Baby Gone’da olduğu gibi yine bir Dennis Lehane romanı uyarlaması olan Live by Night ile yönetmenliğe geri dönen Affleck bu sefer eski filmleri kadar olumlu eleştiriler alamadı. Oscar için pazarlanan filme Akademi ödüllerinde adaylık çıkmadı, açılış hasılatlarıyla da film şimdiden zarar etti. Geçtiğimiz günlerde Ben Affleck ayrıca solo Batman filmini yönetmekten vazgeçtiğini açıkladı.

Ülkemizde 3 Şubat 2017’de vizyona girecek olan Live by Night vesilesiyle Ben Affleck’in bugüne kadar yönettiği tüm filmlere bir göz atmakta fayda var.

Gone Baby Gone (2007)

Gizem, suç ve polisiye türlerini harmanlayan yazar Dennis Lehane’nin Gone Baby Gone romanını sinemaya uyarlayarak yönetmenlik kariyerine başlayan Ben Affleck, ahlaki meselelere sürprizli bir senaryoyla olan yaklaşımını sinemasal açıdan çok güçlü olmasa da eli yüzü düzgün bir atmosferde uyarlıyor, kardeşi Casey Affleck’in tuhaf ve etkili performansından güç alıyordu. Boston’da kaçırılan bir kız çocuğu ve olayı araştıran dedektifin hikayesine odaklanan film, Lehane’nin izleyiciyi felsefi ya da ahlaki sorularla baş başa bırakan çıkmazlarıyla hafızalarda yer etti. 19 milyon dolar bütçeli film, toplamda 34 milyon dolar hasılat elde etti.

The Town (2010)

Chuck Hogan romanı uyarlaması ikinci filmi The Town ile beraber Ben Affleck’in 70’ler suç filmi modeline kayması başlarken, yönetmenlik becerisi Gone Baby Gone’a oranla daha da arttı. Aksiyon sahneleri çekme konusundaki yetkinliğini gösteren Affleck, yan rollerde Jeremy Renner’ın da katılmasıyla Michael Mann ekolüne benzeyen bir “erkek çatışması” yarattı. Affleck – Rebecca Hall arasındaki suçlu-rehine duygusallığı formül olarak tutarken, soygun sahnelerinde kullanılan farklı kamera açıları teknikleri hafızalara kazandı. Affleck’in ilk filminde de aşina olduğu Boston bölgesini iyi tanımasından kaynaklı olarak yarattığı suç şehri atmosferi kendisini ilerleyen filmlerinde bu türün peşinden gitmeye itti. 37 milyon dolar bütçeli film toplamda 154 milyon dolar hasılat elde etti. Jeremy Renner, “en iyi yardımcı erkek oyuncu” dalında Oscar’a ve Altın Küre’ye aday oldu.

Argo (2012)

Ben Affleck, bir bölümünü Türkiye’de çektiği Argo filminde Tahran’da gerçekleşen bir CIA operasyonunun perde arkasını William Goldenberg’in sürükleyici kurgusuyla işleyen bir gerilim atmosferinde anlattı. Temel olarak Affleck’in 70’ler klasik casus filmlerine hakim yönetimi ve kurgusunun dört dörtlük işlediği filmin eleştirilen noktası politik açıdan taraflı bakış açısını belli eden senaryosuydu. Amerika’nın İran’a operasyon yapma ihtimalinin arttığı bir dönemde, ülkenin Orta Doğu politikalarına (üzerini mizahla örtmeye çalışsa da) onay veren bir tutum sergileyen ve İran’ı olabildiğince kötü gösteren filmin, Oscar’da “En İyi Film” ödülünü “first lady” Michelle Obama’dan alması son yıllarda gördüğümüz en politik Akademi törenlerinden birine zemin hazırlamıştı. 45 milyon dolar bütçeli film 232 milyon dolar hasılat elde etti ve “en iyi film”, “en iyi uyarlama senaryo”, “en iyi kurgu” dallarında 3 Oscar ödülü kazandı.

Live by Night (2017)

Ben Affleck’in Gone Baby Gone’dan sonra ikinci Dennis Lehane uyarlaması olan Live by Night, aynı zamanda 65 milyon dolar bütçesiyle en pahalı filmi. Affleck’in yönetmenliğinde diğer filmlerinde olduğu gibi yine pek sorun yok, aksiyon sahneleri çekmedeki yetkinliğini, 70’ler klasik suç filmleri atmosferini görsel açıdan başarıyla perdeye yansıttığı aşikar. Lakin, filmin türün tüm klişelerini ardı ardına sıralayan senaryosuna eklenen din ve Tanrı motifli yan hikaye (Elle Fanning ve Chris Cooper’ın oynadığı) Lehane’nin Gone Baby Gone’da sorunsuz işleyen ahlaki ikilemlerini bu sefer öyküye bir yama gibi hissettiriyor. Rüşvet, şantaj, tehdit, çatışma ve ölümlerin ardı arkasının kesilmediği bir hikayenin The Town ve Argo’daki sürükleyici kurguların aksine akıcı olamaması ve Ben Affleck’in sanki kendisi değil de balmumu heykeli oynuyormuş gibi ifadesiz, pudraya bulanmış bembeyaz yüzü filmin handikaplarından. Leonardo DiCaprio’nun da yapımcıları arasında yer aldığı filmin önce Oscar’a aday olması beklenirken eleştirmenler tarafından beğenilmemesi ve hiçbir adaylık alamaması, daha sonra ise Warner Bros’un film için 75 milyon dolar zararda olduğunun açıklanması da Affleck’i yönetmenlik filmografisinde son sıraya yazılması gerektiğini gösteriyor.

Halil İbrahim Sağlam

 

20 Temmuz 1989 yılında İstanbul'da doğdu. Sinemayla 16 yaşında ilgilenmeye başladı ve usta Yeşilçam yönetmenlerinden ders alarak kendini geliştirdi. Kısa metraj filmler yönetti ve senaryolarını yazdı. İstanbul Arel Üniversitesi’nin ve Erciyes Üniversitesi’nin “Sinema ve Televizyon” bölümlerinden mezun oldu. 2011’den bu yana sinema yazarlığı yapıyor. Güney Kore sinemasına ve polisiye romanlara özel bir ilgisi var. İlk uzun metrajlı filmini çekebilmek ve polisiye türündeki ilk romanını yayımlatabilmek için çalışmalarını sürdürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.