Anne dizisinin Gamze’si Alize Gördüm ile Cine Dergi için söyleştik. İki başarılı oyuncunun, Vahide Perçin ve Altan Gördüm’ün kızları olan Alize Gördüm, oyunculuk tecrübesinden kulislerde geçen çocukluğuna kadar uzanan sohbetimizde güler yüzüyle sempati kazandı. Çalışkan ve istekli bir oyuncu olduğu her halinden belli olan Gördüm, içinde yer almaktan gurur duyduğu Anne dizisi ile izleyicilerle buluşmaya devam ediyor.

Oyuncu olmak istediğinizi nasıl fark ettiniz?

Her zaman oyuncu olmak istedim zaten. Hatta kendimi bildim bileli böyleyim diyebilim. Armut dibine düşer durumu da var tabii burada biraz, anneden babadan böyle bir hayat görüyorsun, aşık oluyorsun, hayallerini ve planlarını bunun üzerine kuruyorsun. Bir istekten ziyade daha çok bir yol gibi geliyor oyunculuk bana… Aşkın peşinden gidiyorsun, o karşına neler çıkarırsa çıkarsın, seni ne kadar yorarsa yorsun yine de devam ediyorsun, seviyorsun çünkü, çok seviyorsun.

İlk zamanlarda oyunculuk kararınıza ailenizin verdiği tepki ne oldu? Sanatçılar genellikle yaşadıkları zorluklar nedeniyle çocuklarını sektörden uzak tutmaya çalışır malum.

Evet pek sıcak yaklaştıklarını söyleyemem. Başka bir meslek seçmem için çok ısrarcı oldular uzun süre. Bu yol çok yıpratıcı dediler. Hayatlarında yaşadıkları zor dönemleri örnek gösterdiler bana. Ben de bu mesleğin getirilerinin farkında olduğumu söyledim onlara. Sonuç olarak siz tüm o zorlukları yaşarken ben de oradaydım! Sanırım önceleri yaşımın küçük olmasından dolayı beni pek ciddiye almadılar haklı olarak ama sonra büyüdükçe, istediğim mesleğe dair attığım adımlar onları ikna etti.

Oyuncu bir anne babanın kızı olmak size neler kazandırdı, neleri zorlaştırdı?

Bir ömür boyu sürecek olan bir okulun içindeyim. Her sohbet, her tartışma her konuşma bir ders. İçinde edebiyat , tarih, sanat ve kültür sohbetleri yapılan bir evde büyüdüm ben. Sanatçı bir anne babanın çocuğu olmak ilginç bir durum açıkçası. Hele hele aynı mesleği yapıyor olmamız durumu iyice tuhaflaştırıyor. Ne kadar anlatmaya çalışsam boş aslında. Tek söyleyebileceğim özel ve güzel bir durum olmakla birlikte bir o kadar da zor.

HER SAHNE SONRASI ANNE VE BABADAN YORUM GELİYOR

Zorlu sahneler sonrası anne ve babanızdan görüş alıyor musunuz? Evde de eğitim sürüyor mu?

Sadece zorlu sahneler sonrası değil ki! Her sahne sonrası mutlaka bir yorum oluyor. Eğitim evde devam etmekle kalmayıp, telefonda , dolmuşta, sinemada, kafede… ve aklınıza gelebilecek her yerde devam ediyor. ”Aklıma gelmişken şu sahnede şöyle şöyle yapmalıydın…” diye başlayan sohbetler! (Gülüyor)

Anne dizisi reyting karnesiyle rakiplerini kıskandırıyor. Bu başarının sebebi sizce nedir?

Evet, çok başarılı bir işin içindeyim ve bununla gurur duyuyorum! Aslında bir gün sete gelip misafirimiz olsaydınız bu soruyu sormazdınız bana. (Gülüyor) Herkes öyle güzel bir uyum içinde çalışıyor ve öyle emek veriyor ki… Karşılığında da güzel ve başarılı bir iş çıkıyor ortaya. Bu işin bir takım çalışması olduğunu unutmamak gerek, insanlar birbirlerine saygı duyar, işlerini hakkıyla ve severek yaparlarsa günün sonunda hepimiz evlerimize mutluluk ve huzurla döneriz. Öyle de oluyor zaten.

Kötücül karakterleri oynamak istediğinizi dile getirmiştiniz. Anne’deki rolünüz de safi iyi bir kadından uzak, bu anlamda rol sizi tatmin ediyor mu?

Kötü oynamak her zaman keyiflidir, çünkü oyuncunun yaratıp köpürtebileceği daha çok alan var bence. İyi olmanın evrensel bir karşılığı vardır ve onun üzerine fazla bir oynama yapamazsın. İyi bir karakterden belli şeyler beklenir ama kötü bir karakterden her şey beklenebilir! Kötüyü lezzetli yapan budur. Gamze kötü bir karakter değil, sadece hepimiz gibi yaraları olan ve bu yaraları henüz sarmayı öğrenememiş biri. Güneş ailesinin ortanca ve aksi çocuğu. Babasını çok küçük yaştayken kaybetmiş, annesinin ablası Zeynep’e olan ilgisini hep kıskanarak büyümüş , ortanca çocuk sendromunu çok yoğun yaşayan genç bir kadın. Hayatın ona getirdiği yükün altında ezilmemek için dişlerini göstererek yaşamayı öğrenmiş hepsi bu. Gamze bu kadar sesli yaşamasaydı, annesi , ablası ve kardeşi onu bu kadar dinler miydi sizce?

Önyargılara maruz kaldığınızı daha önceki röportajlarınızda açıklamıştınız. Ailenizin kariyerinize katkısına dair önyargıların nasıl üstesinden geliyorsunuz?

Gelmiyorum . Bu tarz önyargıları engellemek adına bir çabam yok. İstesem da yapamam zaten, insanların zihinlerine girip onların düşüncelerini şekillendiremem. Bu benim mesleğim, bunun okulunu okuyorum, çalışıyorum, çabalıyorum ve hayatımı buna göre şekillendiriyorum.

”İYİ BİR AKTÖR OLMAK İSTİYORSAN, ÖNCE İNSAN GİBİ İNSAN OLACAKSIN.”

Alize Gördüm adını andığımızda nasıl bahsedilmek isterdiniz?

Çok utanırım ben böyle şeyleri cevaplarken. Her şeyi bir köşeye koyduğumuzda , İyi bir insan olarak bahsedilmek isterim . Meslektir, başarıdır falan bunların belli bir yerden sonra anlamı var . Önce iyi insan olmayı becerebilmek istiyorum. Hatta annemin çok güzel bir sözü vardır.” İyi bir aktör olmak istiyorsan , önce insan gibi insan olacaksın.”

Sizi ilk olarak hangi sıfatlarla tanımlamalıyız?

Tuhaf. Meraklı. Dışardan bakıldığında ”cool” duran ama aslında sadece utangaç olduğu için öyle görünen kız. Tuhaf demiş miydim?

Dizilerden aşinayız peki tiyatro ve sinema hayatınızın neresinde duruyor?

Tiyatronun hayatımdaki yeri bambaşka. Ben kulislerde büyüdüm, oralarda ödev yaptım , oyun oynadım. Annemin babamın beni bırakacak kimsesi yoktu tabii, alıyorlardı beni yanlarına . Hatta o zamanlar daha küçük bir bebekken hakkımda çıkan bir haber var, minik Alize kulislerde büyüyor diye. Annem hala saklar. Kamera denilen olaya yeni yeni alışıyorum, dizinin ilk birkaç bölümünde çok bocaladım zaten, işler sahnedeki gibi işlemiyor ya… Aldığım eğitim de sahne sanatları üzerine olduğu için, kamera adına öğrenmem gereken çok şey var. Şimdi ufak ufak alıştım da, ilk hallerimi görseniz çok gülerdiniz .

HEM OYUNCU HEM YOGA EĞİTMENİ

Alize Gördüm’ün oyunculuğunu izliyoruz, ailenizden haberdarız ancak sizi tanımıyoruz aslında. Neler yaparsınız, ilginç hobileriniz, takıntılarınız, özellikleriniz var mı bizimle paylaşabileceğiniz?

Oyuncu olmamın dışında yoga eğitmeniyim. Bana her gün yeni yeni şeyler öğreten bir sürü öğrencim var ve hepsinin yeri benim için çok ayrı. Aynı zamanda bas gitar çalıyorum. Setten boş bulabildiğim dönemlerde İrlanda’ya gidip geliyorum çünkü okulum orada. Hayatta çok sevdiğim iki şey var; biri annemle pazar kahvaltısı yapmak, öbürü babamla aşka dair sohbet etmek. Sevdiğim insanlarla sürekli uğraşırım , hatta onları delirtebilirim. Niye diye sorma , sadece çok hoşuma gidiyor. (Gülüyor)

Neler okur, neler dinlersiniz mesela? Bize mutlaka okumamız ve dinlememiz gereken önerileriniz var mı?

Ben çok büyük bir Beatles hayranıyım. Hatta basçıları Paul’e olan hayranlığımı bütün arkadaşlarım bilir. Bana hediye falan almak çok kolaydır o yüzden , Beatles ile ilgili ne alırsan al mutlaka çok beğenirim .İyi olduğumda , kötü olduğumda , her türlü ruh halinde onları dinlerim .Size de tavsiye ediyorum , canınız sıkkınsa , sevdiğiniz biriyle kavga ettiyseniz ”We can work it out ” dinleyin , bakın bakalım kalıyor mu bir şeyiniz! Şiir okumayı da çok seviyorum (ama içimden). En sevdiğim şair Turgut Uyar.

Babanız sizden bahsederken “ne yaptığını bilen bir çocuk” olarak anılıyorsunuz. Ne yapacaksınız peki, bir sonraki adımda neler var kişisel yol haritanızda, hayallerinizde?

Öyle mi demiş? Sağ olsun babam. Ama aslında hiç de ne yaptığını bilen biri değilimdir. Sadece bir şeye aşık olursam onun peşinden giderim, sonuna kadar takip ederim onu. Öyle öyle bir şeyler öğrenmiş olurum hayattan. Hedeflerim var tabii ama öyle büyük büyük laflar söylemeyi sevmem. Geleceğe dair en büyük isteğim sevdiğim mesleği yaparken sevdiğim insanları ihmal etmemek. Bir şeyler başaracağım diye yaşadığım hayatı ıskalamak en çok çekindiğim şeylerden biri. İçinde bulunduğum hayatı severek yaşamak en büyük hayalim…

Röportaj: Gizem Merve Kaboğlu

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.