Bedel dizisinin erkek egemen kumar dünyasının dişi patroniçesi, Sibel’i Alara Bozbey ile Cine Dergi için söyleştik. Neredeyse 10 yıldır ekranda olan güzel oyuncuyla Bedel’i, oyunculuğu, Alra’yı, Sibel’i ve elbette aşkı konuştuk. Kulak vermek ister misiniz?

Çok az röportajına rastladım, sormak bana düşüyor o zaman: Alara kimdir? Biraz bahseder misin?

Aslında haklısın, çok fazla röportajıma rastlamamışsındır. E madem sordun, belli başlı noktalarda kim olduğumdan bahsedeyim. Eğlenceli, keyifli, mutlu olmayı seven, disiplinli ve işine saygılı biriyim. Tabi bunların yanında kendime özel prensiplerimin de olduğunu söylemeliyim. Bu prensiplerimden en önemlisi ise kararlılık noktası. Hedeflediğim bir şeyi mutlaka yapana kadar durmuyorum. Bunun en temel örneği ise oyunculuk kariyerim. 2005’te Türkiye’ye yerleştikten sonra çocukluğumdan beri hayalini kurduğum oyunculuk mesleğini burada yapmaya karar verdim ve eğitimlerime başladım. Hırslı ve azimli olmak, kararlı olmanın yanında ayrılmaz bir bütün gibi. 2006’da ise Yabancı Damat dizisiyle giriş yaptığım sektörde neredeyse 10. yılıma gireceğim ve her geçen gün bu kararlı davranışı sergilediğim için giderek mutluluğum artıyor.

SON ZAMANLARDA BANA HEP ŞUH KADIN ROLLERİ GELDİ

                  Seninle bir maçta tanışmıştık sokakta gördüğüm genç kadının ekrandaki şuh kadınla ilgisi yok. Buna oyunculuk başarısı mı demeliyiz? Dışarıda yalın genç bir kadın var.

Gittiğim ilk maçtı. Ne kadar da eğlenmiştik. Gerçeği söylemek gerekirse sokakta gördüğün o yalın kadınla ekrandaki şuh kadın arasında köprüyü oluşturan şey: Oyunculuk. Senaryo gereği şuh bir kadını izleyiciye aktarmam gerektiği için saç – makyaj, davranış, postür, konuşma tarzı ve tonu dahil olmak üzere her şey tabi ki değişkenlik gösteriyor. Her zaman savunduğum ve arkasında durduğum bir nokta var oyunculukla ilgili: Oyuncu senaryo gereği hangi karaktere bürünmesi gerekiyorsa ona bürünür, yani rol seçmez. Bana da son zamanlarda şans eseri mi desem yoksa cast direktörlerinin takdiri mi desem hep şuh kadın rolleri geldi ve ben de büyük bir mutlulukla izleyiciye yansıtıyorum.

                  Sibel, pek çok oyuncunun oynamak isteyeceği bir rol, bir kere fazlasıyla dişi ve tehlikeli. Sende de cezbedici olan bu muydu?

Sibel karakteri ilk bakışta kabul etmeliyim ki dişi bir karakter. Tehlikeli mi? Orasını izledikçe keşfedeceğiz. Benim bu karakterde etkilendiğim nokta bunların ikisi de değil aslında. Sibel karakteri erkeklerin egemenliğinde olan bir iş alanında – yasadışı kumarhane işletmeciliği – kendi ayakları üstünde durmaya çalışan, kendisine belirli bir çevre oluşturmuş, ilişkileri farklı mesafelerde doğru bir bütünlük içerisinde kurmayı başarmış ve istediklerine ulaşmak için göze alamayacağı bir bedelin olmadığı bir karakter. Yani temele inecek olursak güçlü bir karakter. İşte bu yüzden, yüzeysel niteliklerinden ziyade bu temel nitelik beni en etkileyen nokta oldu.

BEDEL: TRAJEDİ, DRAM VE ENTRİKA…

                  Bedel neden tercih edilmeli? İzleyici bu diziyi neden izlemeli?

Bedel dizisi çok farklı açılardan bireylerin hayatlarında ulaşmak istedikleri noktalara erişmek için veya kaçınmak istedikleri olgulardan uzaklaşmak adına yapacakları eylemleri ve ödeyecekleri bedelleri gösteren muhteşem bir dizi. Bu bakış açısında, özellikle de olgu aşk ile ödenen bir bedel noktasına geldiğinde ister istemez içerisinde trajediyi, dramı ve entrikaları da beraberinde getiriyor. Aslına bakarsan, Bedel dizisinde neredeyse her karakterin ödediği bedelleri izliyor olacağız ve bu durumda klasik bir döngüden ziyade izleyicilerin çok hoşuna gidecek bir çeşitlilik yaratacak diye düşünüyorum. Bundan dolayı Bedel’in, izleyiciyi sürükleyebilecek, hayatlarından bir şeyler bulmalarını sağlayacak, göze aldıkları bedelleri hatırlatacak ilgi çekici bir aşk üçgeni draması olduğunu düşünüyorum ve izleyicilerin de keyifle ve heyecanla takip edeceklerini tahmin ediyorum.

ESKİ YARALAR GÜÇ VERİYORSA AŞKTA OLGUNLAŞMIŞSINDIR…

                  Aşk için bedel ödenmeli mi? Aşk sende uğruna bedel ödenebilecek bir şey mi? Senin şimdiye kadar ödediğin bedeller oldu mu?

Sen şimdi derinleştirdin ama konuyu. Bak ya… (Gülüyor) Tamam peki, o zaman şöyle ifade etmeye çalışayım. Öncelikle âşık olmak bireyin karşı koyamadığı bir duygu. Bu duyguyu yaşamak için herhangi bir çaba sarf etmek veya onun arayışına düşmek de anlamsız. Bir anda oluşan ve her yeri saran bir duygudur aşk. Gelelim aşk konusunda bedel dediğimizde ne anlamamız gerekiyor kısmına: Aşkına sahip çıkmak, ona tutunmak ve onu yaşamak için zaman zaman kendinden taviz verebilir insan, fedakârlık yapabilir, kendini törpüleyebilir tabi ki. Eğer buysa bahsettiğimiz bedel ödeme noktası, evet aşk için bedel ödenebilir. Tabi şunu da belirtmek isterim ki; aldatılmak (ihanet), fiziksel şiddete maruz kalmak, psikolojik baskıya uğramak, duygusal şiddete tâbi olmak ve benzeri eylemler kesinlikle ama kesinlikle bedel ödemek olarak görülmemeli, ödenmemeli ve ödetilmemeli. Öncelikle kadına saygı duyulmalı ve kadın hak ettiği davranışla karşılanmalı. Toparlamak adına şunu söyleyebilirim: Eski yaralar, şimdi bakıldığında güç veren izlere dönüşmüşse aşkta olgunlaşıyorsunuz demektir.

Alara Bozbey dendiğinde hangi sıfatla anılmak istersin?

Aslında tek bir sıfata indirgememi istiyorsan bu çok zor çünkü hem işimle ilgili başarılı, güvenilir, disiplinli olarak anılmak isterim, hem sektörel olarak saygılı ve saygın olarak anılmak isterim. Bunları hak etmek için de elimden gelen tüm çabayı sarf ediyorum.

Bu sezon ekranda olan işlerden birinde “ben oynasaydım” dediğin bir rol var mı?

Şu anda TV ekranlarında birbirinden farklı ve güzel çalışmalar var. Beğendiğim diziler de mevcut. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki iyi ki şu anda oynadığım roldeyim. Hiçbir farklı rolle değiştirmek istemezdim.

Benim yerimde olsan, sana benim sormadığım hangi soruyu sorardın?

Aslında senin yerinde ben olsaydım, bana “Neden Oyunculuk?” diye sorardım… şaka şaka (gülüyor) Sormuş olduğun sorular alışılmışın dışında olduğundan dolayı hem keyif aldım, hem zorlandım, hem de duygulandım açıkçası konu aşk olunca 🙂 Çok teşekkür ediyorum

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.