Sinemada bir sahneyi tek planda çekmek hikayenin gerektirdiği için de kullanılabilir, sahnenin yaratacağı gerçekçilik hissine güç katmak için de. Teknik anlamda gövde gösterisi yapmak için de kullanılabilir, sinema tarihine ilginç denemeler kazandırmak için de. Her açıdan uzun tek plan kullanımları hem kamerayı kullanan görüntü yönetmeni hem de sahnenin geneline hakim yönetmen için zorlu bir süreçtir. Amaçlanan plan sekanslar başarıya ulaştığında ise seyirci büyülenmiş ve hayran olmuş şekilde izler. “Vay be, nasıl çekmişler?” düşüncesi hafızamızın bir köşesinde sahneyi her gördüğümüzde belirir.

El Secreto de Sus Ojos’un akıl almaz 5 dakikalık stadyum sekansı, Children of Men’in 7,5 dakikalık efsane savaş sekansı, Touch of Evil’in 3,5 dakikalık açılış sahnesi, Hunger’ın 17,5 dakikalık konuşma sahnesi, Gravity’nin 17 dakikalık açılış sekansı, Oldboy’un 2,5 dakikalık dövüş sahnesi, The Player’ın 8 dakikalık açılış sahnesi, Atonement’ın 5 dakikalık savaştan dönüş sahnesi, Küf’ün 15 dakikalık açılış sahnesi, Goodfellas’ın 3 dakikalık restorana giriş sekansı, True Detective’in 6 dakikalık baskın sahnesi, Snake Eyes’ın 12,5 dakikalık açılış sekansı, Les Petits Mouchoirs’in 4 dakikalık açılış sekansı, Soy Cuba’nın yerden göğe kadar yükselen kamerasıyla binlerce kişiyi görüntülediği 2,5 dakikalık cenaze sahnesi ve diğerleri… Hepsi hafızalarda iz bırakan, tek planda çekilmiş sahneler. Özellikle iyi bir görüntü yönetmeniniz varsa tek planda sahne çekmek zor olmakla birlikte başarılmayacak iş değil. Peki baştan sona bir filmi tek planda çekmek ya da öyleymiş gibi gösterebilmek? İşte bunun örneği benim bildiğim kadarıyla sinema tarihinde sadece 10 filmde var. O filmlerden biri olan Birdman geçtiğimiz günlerde 4 dalda Oscar ödülü kazanarak efsaneleşti ve 27 Şubat’ta ülkemizde vizyona giriyor. Birdman’in vesilesiyle sinema tarihinde baştan sona tek planda çekilmiş ya da öyleymiş gibi tasarlanmış bu 10 filme bir göz atalım.

 

Rope (1948)

Hitchcock filmografisinin en özel eserlerinden biri olan Rope, 80 dakika boyunca tek plan hissiyatı yaratan film hileleriyle beraber bir evin içinde geçiyor. Zekalarını kanıtlamak için evde cinayet işleyip, ceset evin içindeyken arkadaşlarını partiye davet eden iki adamın özgüvenleri ve meydan okumaları ekseninde geçen film, tıpkı adı gibi birbirine iple bağlı gibi gözüken plan sekanslarıyla bu modeli sinema tarihine kazandırıyordu. Hitchcock aslında Rope’u gerçekten tek planda çekmek istese de o zamanlar tek çekim en fazla 10 dakika yapılabildiğinden 10’ar dakikalık 8 kutu makara kullanarak bu 8 çekimi kurguda birbirine bağlamıştır.

Timecode (2000)

İngiliz yönetmen Mike Figgis’in yönettiği Timecode, sinemada “tek plan” kavramına çok farklı bir boyut getiren ve işi iyice zorlaştıran, hayranlık uyandırıcı bir deneme. 97 dakika boyunca ekranın dörde bölündüğü, her biri ayrı bir başlangıç noktasından olmak üzere farklı dört hikayenin aktığı, zaman zaman bu hikayelerin kesiştiği, oyuncuların bir kareden çıkıp öteki karenin hikayesine dahil olduğu, repliklerin bir tema üzerinden doğaçlama geliştiği ve tüm bunların dört farklı kamera üzerinden tek planda aktığını düşünün! Kafanız karıştı ya da “Nasıl olur?” dediniz değil mi? Evet, işte Timecode böyle bir film.

Russian Ark (2002)

Aleksandr Sokurov’un sinema tarihine armağanı niteliğindeki Rus Hazine Sandığı, eksenine Rusya Devlet Hermitaj Müzesi’ni alarak Rusya’nın 200 yıllık kültür sanat tarihinin odaları arasında müziklerle, resimlerle, danslarla, mimariyle beraber rüya gibi bir gezintiye çıkarıyor izleyiciyi. 99 dakika boyunca tek plan olan ve dördüncü çekimde başarıya ulaşılan film, hem olağanüstü kamera kullanımıyla hem de 2000 kişilik figürasyon kadrosuyla tek plan filmler içerisinde akıl almaz bir başarıya imza atıyor.

PVC – 1 (2007)

Spiros Stathoulopoulos’un ilk filmi olan PVC-1, yaşanmış gerçek bir olaydan yola çıkarak rehine gerilimini ve bomba imha anını gözler önüne seriyor, bunu yaparken tamamen gerçek zamanlı ilerleyerek 85 dakika içerisinde bir ailenin hayatının nasıl değişebileceğini hem sinirlerimizi iyice zorlayarak hem de oldukça detaylı bir tek plan kullanımı ekseninde anlatıyordu. Yönetmen, filme başlamadan önce 3 ay boyunca deneme çekimler yapmış.

Nokta (2008)

Derviş Zaim’in geleneksel el sanatları üçlemesinin ikinci halkası olan Nokta, aynı zamanda üçlemenin tek plan olarak tasarlanan tek filmi. Bunun başlıca nedeni ise “hat sanatı”nın elin hiç kaldırılmadan bir kerede yazılmasıyla ilişkili, zira bu tekniği biçimsel ve içerik olarak Nokta’nın estetiği haline getiren Zaim’in “tek plan”ı kullanış amacı ziyadesiyle takdire şayan. Tek bir çekimde gerçekleştirilmeyen Nokta, Hitchcock’un Rope’unun başlattığı “sahnelerin tek plan bir çekimden oluşuyormuş gibi ustaca bağlandığı” filmlerden.

La Casa Muda (2010)

Gustavo Hernandez’in ilk filmi olan La Casa Muda, sıradan bir korku – gerilim hikayesini 78 dakikalık bir tek plan çekimiyle farklı olarak pazarlıyordu. 6 bin dolar gibi epey düşük bir bütçe, bir ev, birkaç kişi ve el lambası ışığı ile kotarılan filmin “tek plan” iddiası da aslında biraz sıkıntılı, zira 50. dakika civarlarında görüntü bir süre siyah ekrana düşüyor, bu da inandırıcılığı ve iddiayı zedeleyen bir durum. 71. dakikada bitmesine rağmen araya jenerik ve fotoğrafların bulunduğu 3 dakika giriyor, daha sonra ise film 5 dakika daha tek planla devam ediyor. Bu durumda baştan sonra tek plan film sayılması kuşkulu olsa da “korku” türünde tek örnek olması sebebiyle listede bulunmayı hak ediyor. Hollywood tarafından haklarının satın alınıp 2011’de The Silent House adıyla re-make’inin çekildiğini de belirtelim.

Manakamana (2013)

Stephanie Spray ve Pacho Velez’in yönettiği 118 dakikalık bir belgesel olan Manakamana, adını Nepal’de bulunan Hindu tapınağından alıyor. Oldukça yüksek bir tepede bulunan ve ulaşımı bir tek teleferik vasıtasıyla gerçekleşen tapınağa yapılan 11 yolculuğu, teleferiğin içerisine yerleştirilen kamera sayesinde izliyoruz. Her biri yaklaşık 9 dakika süren yolculuklarda sadece insanların oturuşlarını izlemek büyük sabır gerektirse de, festival gösterimlerinde seyirciler salonu akın akın terk etse de filmin tuhaf bir çekiciliği olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ayrıca tek planı baştan sona sabit kamera olarak kullanan tek film olmasıyla da sinema tarihine adını yazdırıyor.

Mahi va Gorbeh (2013)

İranlı yönetmen Shahram Mokri’nin ikinci filmi olan Mahi va Gorbeh, koca bir ormanı odak noktasına alarak 134 dakika boyunca sadece tek bir çekim ekseninde zaman ve mekan olgusuyla oynuyor, geriyor, şaşırtıyor, duygulandırıyor, türler arasında dolaşıyor, hatta çekimi bozmadan içinde flashback bile barındırıyor! Günümüz İran sineması yönetmenlerinin mesaj odaklı yapısından uzak olarak sinemanın biçimiyle ilgilenen Mokri, görüp göreceğiniz en ilginç “teen-slasher”a imza atmış olabilir! Mahi va Gorbeh’in re-make için hakları Hollywood tarafından satın alındı bile.

Birdman (2014)

Alejandro Gonzalez Inarritu’nun son harikası olan ve 87. Oscar ödüllerinden “En İyi Film” dahil olmak üzere dört ödülle ayrılan Birdman, 20 milyon dolarlık bütçesi ve Michael Keaton, Edward Norton, Emma Stone, Naomi Watts, Zach Galifianakis gibi oyuncuları bünyesinde barındırmasıyla “tek planda çekilen filmler” içerisindeki en yüksek bütçeli, profesyonel ve popüler film olarak hafızalarda yer ediyor. Tamamı tek planda çekilmeyip, uzun plan sekansların birbirine profesyonelce bağlanarak 120 dakikalık tek çekim hissiyatı yaratan film, içinde fantastik sahneler barındırmasına rağmen bu inandırıcılığı sağlayarak dahiyane bir iş başarıyor.

Victoria (2015)

Alman yönetmen Sebastian Schipper’in yönettiği Victoria, 64. Berlin Film Festivali’nde yarışıp “en iyi görüntü yönetmeni” ödülü aldı ve henüz izleme şansımız olmadı. Nisan ayında 34. İstanbul Film Festivali kapsamında ülkemizde izleme şansı bulacağımız filmin bir barda başlayıp Berlin sokaklarına yayılan, 140 dakika boyunca tek çekimde gerçekleştirilen bir soygun hikayesi anlattığı söyleniyor. Berlin’den gelen övgülerle birlikte meraklanıyoruz, zira Victoria 130 dakikalık Mahi va Gorbeh’i de geçerek tek planda çekilen en uzun süreli film unvanını şimdilik kapmış bulunmakta.

Halil İbrahim Sağlam

 

20 Temmuz 1989 yılında İstanbul'da doğdu. Sinemayla 16 yaşında ilgilenmeye başladı ve usta Yeşilçam yönetmenlerinden ders alarak kendini geliştirdi. Kısa metraj filmler yönetti ve senaryolarını yazdı. İstanbul Arel Üniversitesi’nin ve Erciyes Üniversitesi’nin “Sinema ve Televizyon” bölümlerinden mezun oldu. 2011’den bu yana sinema yazarlığı yapıyor. Güney Kore sinemasına ve polisiye romanlara özel bir ilgisi var. İlk uzun metrajlı filmini çekebilmek ve polisiye türündeki ilk romanını yayımlatabilmek için çalışmalarını sürdürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.