“Rüzgar Yükseliyor” (Kaze tachinu / The Wind Rises), animasyonların babası ve insana dair temiz kalan ne varsa, işte onun ustası Hayao Miyazaki’nin hüzünlü jübilesi, ne yazık ki…

Hayal gücünü resmeden, çizgiye can veren, hem çocuklara, hem de hep çocuk kalanlara masallar anlatmayı seven Miyazaki, umarız hepimizi üzen bu kararından vazgeçer, yine ve yeniden geri döner. Çünkü bir masalcı, asla emekli olmaz, olamaz.

Bilgelik, kolay erişilebilecek bir mertebe değildir. Birikim gerek, deneyim gerek, emek gerek. Ve elbette, yaratıcı bir yetenek demek… Miyazaki Usta, el işi, göz nuru çizgi karakterlere, tam 51 yıl hayat verdi. Rengârenk düşlerini, el çizimlerine döktü, sonra iyilik ve güzellikle harmanlayıp, beyazperdeye yansıttı, rüyalarını paylaşabilelim diye… “Ruhların Kaçışı”, “Prenses Mononoke”, “Yürüyen Şato”, “Gökteki Kale”, “Komşum Totoro”, “Rüzgârlı Vadi”, “Küçük Deniz Kızı Ponyo”… Hepsi birbirinden güzel, bir kez izlemek de yetmez, elinin altında duracak, ihtiyaç anında oynatılacak.

Miyazaki’nin, kankası ve ortağı Isao Takahata ile birlikte kotardıkları “Heidi”yi ise tüm Türkiye tanır. Evet, Miyazaki Usta, öncelikle büyük bir çevre dostudur ve İkinci Dünya Savaşı’ndan yaralanarak çıkmış bir milletin evladı olarak doğal bir savaş karşıtıdır. “Çocuklara, umut yok, kaçın kurtarın kendinizi, diyen filmler yapmayacağım.”… İşte, Hayao Miyazaki’yi en iyi anlatan cümle budur.

O, birçok yüzüğü parmaklarında taşır, bir animasyonun hem çizeri, hem metin yazarı, hem de yapımcı ve yönetmenidir. Aileyi savunan, öğretici olan ancak bunu insanın kafasına kakmayan, cesarete övgüler yollayan, korkuyu yerin dibine postalayan, sadakat ve fedakârlığı ön plana çıkaran… Kısaca; animasyonun bilge efendisi, basit ama akıcı bir dili kuşanarak bizleri yüreğimizden yakalamayı çoktandır başarıyor.

Miyazaki’nin uçma tutkusu ve uçaklara olan sevdası, eserlerinde hep ortaya çıkar, işte Rüzgar Yükseliyor, güzel uçaklar tasarlamayı düşleyen Jiro’nun öyküsüdür. Bizim Jiro, miyoptur, pilot olması imkânsızdır. 1923 Kanto Depremi, Büyük Buhran, verem salgını ve Japonya’nın II. Dünya Savaşı’na girişi… O, Japonya’nın tarihiyle büyür, düşlerinden vazgeçmeyecek kadar inatçıdır, hem uçak tasarımcısı olur, hem de sırılsıklam âşık…

Alper Turgut, Adana’da doğdu, üniversitede gazetecilik okudu. Uzun seneler, çeşitli gazetelerde çalıştı, farklı alanlarda görev yaptı, sendikacılıkla uğraştı. Sonra bir gün (Haziran 2006), şans eseri, çocukluk aşkı sinemaya bulaştı, işte o tarihten beridir, filmler üzerine düşünmeyi, konuşmayı ve yazmayı sürdürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.