Aramızda Kalsın ile çoğumuzun hayatına girdi… Arife bir anda evimizin, mahallemizin gamzeli, eşofmanlı kızı oluverdi. Uğur Yücel ve Binnur Kaya gibi usta oyuncuların yanında samimiyeti ve oyunculuğuyla dikkatleri üzerine çeken Aramızda Kalsın’ın Arife’si Gamze Karaduman, Cine Dergi okurları için Gizem Kaboğlu ile buluştu.

Cihangir’de bir akşamüstü gerçekleşen söyleşiyle izleyicilerin daha yakından tanıyacağı genç oyuncu Gamze Karaduman ve samimi sohbeti ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

Bu zamana kadar nerelerdeydiniz, nerede kaldınız?

Okuyordum. Babam oyuncu olmamı çok istiyordu, onun yönlendirmesiyle Arsen Gürzap ve Can Gürzap’ın Dialog Akademi’sinde oyunculuk eğitimi aldım. Eğitimin ardından Bıçak Sırtı’nda evin hizmetçisi olarak ekrana geldim. Sonra Mimar Sinan Üniversitesi’ni kazandım, bu arada Güldünya dizisinde birkaç bölüm oynadım. Okulum bittikten sonra da Aramız Kalsın’a katıldım.

İnternette fotoğraflarınıza baktığımda saç şekli ve rengi farklı bir Gamze gördüm. İmaj değişikliğinin nedeni dizi mi?

Evet, bazen “Saçınız da 80’lerden kalma” gibi yorumlar yazıyorlar. Saçım dizi için değişti, uzun ve bal köpüğü rengindeydi. Dizi için kakül kesildi. İyi ki de değişti, rol için güzel oldu.

Arife’nin Hüsne’ye benzerliği de konuşuluyor…

Güzide Hanım (Güzide Balcı – Aramızda Kalsın’ın Yapım koordinatörü) ile görüştüğümüzde “Bence Hüsne’nin Arife’ye sinir olması Arife’nin Hüsne’ye çok benzemesiyle alakalı” dedi ve bunu işlememin iyi olabileceğini belirtti. Ben de dramaturjik olarak baktığımda, ikisinin arasındaki ilişkinin gerginliği bu benzerlikten kaynaklanabilir. Mimiklerdeki benzerlik bilinçli bir karar, ben de Güzide Hanım’ın yorumuna hak vererek Arife rolünde Hüsne’ye öykünmeye çalışıyorum.

Bir gece ünlü olmak böyle bir şey olsa gerek…

Ben galiba bunun çok farkında değilim. Bunun kibir barındırdığı düşünülmesin, bu kadar ayıklamasını yapmadım bu durumun siz söyleyince ben de farkına varıyorum.

Sokakta tanıyanlar oluyor mu?

Sokağa hiç çıkmıyorum. (Gülüşmeler) Sokağa çıkmadığım için de bilemiyorum. Arife ile çok eğleniyorum, işimi yapıyorum ve çevresini çok takip edemiyorum onun. Etkilerini çok takip etmek çok ilgimi de çekmiyor. Farkında değilim, “gerçekten böyle mi aks etti” diyebilecek noktadayım.

“OYUNCULUKTA EN BÜYÜK KABİLİYET SAMİMİYET”

Aramızda Kalsın neden bu kadar sevildi sizce?

Türkiye’nin en samimi iki oyuncusu var: Uğur Yücel ve Binnur Kaya… Ekranda samimiyet çok önemli ve bu bence en büyük kabiliyet. Keza Caner (Caner Cindoruk) olağanüstü güzel bakan bir adam ve iyi bir oyuncu ve Gökçe (Gökçe Bahardır) de çok yetenekli bir kadın. Senaryo da çok önemli. Aramızda Kalsın’ın yapı taşları çok sağlam.

Bir de bu hikaye çok bizden…

Evet, okulda biz Ayşe, Fatma olmadan Ophelia oluyorduk. Hayriye’yi oynamadan Juliet’i oynuyorduk. Çocukluğumdan beri mahallemde gördüğüm şeyleri oyunculukta bir kusayım, sonra oraya diğerlerine geçerim diyorum. Bu eğitim içinde eleştireceğim bir şey değil, zaten eğitimin başında Batı’ya dönük bir eğitim alacağımız söyleniyor ancak diziye bakarsak başarının tam olarak nedeni bu… Aramızda Kalsın tam bir Türk dizisi. Aileden yaşanan aşka kadar çok bizden bir hikaye… İnsanların görmek istediği şeyin kendi komedisi olduğunu düşünüyorum.

Birçok izleyicinin dizideki favorisi Arife, sizin en sevdiğiniz karakter hangisi?

Hiç düşünmemiştim bunu … (Gülüyor) Hüsne, kesinlikle Hüsne.

“SETİN İLK GÜNÜ AĞLADIM”

Sette ilk gün desem…

Çok güzel bir soru… İlk sahnem Uğur Abi (Uğur Yücel) ile ve baba kızı oynuyorduk. “Yok ben yapamayacağım galiba” dedim ve bir süre ağladım. İlk gün rolden ve setten çok korktum. İlk gün korkunçtu, sıfır özgüvenle başladım. Arife’ye olan sevgimle işe asıldım.

İnternette “Arife için eşimi boşarım” gibi esprili bir dil kullanılmaya başlandı. Peki, ben yalnızca sizinle arkadaş olmak istesem, nasıl biri olmam gerekir?

Samimiyet ve sevgi çok önemli. Sevgi fedakarlık olarak öğretildi bana, bunu görmek ve iyi niyeti hissetmek çok önemli. Bu yüzden çevremde çok fazla arkadaşım yok, yıllardır görüştüğüm iki kız arkadaşım var. Bir de çok konuşmaktan hoşlanmıyorum. Boş konuşamıyorum, uzun süredir de boş düşünceyi durdurmaya çalışıyorum, meditasyon uyguluyorum kendime.

Peki sizin de izlerken keşke arkadaşı olsam diye düşündüğünüz biri oldu mu hiç?

Gerçekten şunu yaşadım, o isim benim için Binnur Kaya’ydı. Ekrana her çıktığında Binnur Kaya ile aramda çok güzel bir enerji hissediyordum. Sette de konuştukça onu kendime çok benzettim. Zamanla birbirimize kalbimizi açtık ve şimdi onu tanıdığım olduğu için çok mutluyum.

Çocukluğunuza dönelim dediğimde nasıl bir aile hayatı gözünüzün önüne geliyor?

Aklıma gelen üç katlı, bahçesi büyük, yüksek tavanlı bir ev, yeşillik ve deniz… Sokakta koşarak, düşerek, ağlayak büyüm. Çok mutlu, özgür ve dolu dolu bir çocukluk geçirdim.

Aramızda Kalsın’da tesadüflerle oluşan ilişkileri görüyoruz. Yanlış terlik hediye etmek de bunun bir parçası, Yadigar ile Civan’ın yıllar sonra karşılaması da… Tesadüflere inanır mısınız?

Aşkın gelişimi, oyunları, kuralları bellidir. Bir yerde bir enerji oluştuysa muhakkak bir şey olur, tesadüf de bunun bir parçası. Tesadüfler, sürprizler vardır. Benim yenemediğim ama kabullendiğim bir can sıkıntım var ve tesadüfleri, sürprizleri bekleyerek mutlu oluyorum.

Hayatınızda beklediğiniz ve gerçekleşen en büyük sürpriz nedir?

Arife’yi oynamak… Çok istedim ve oynuyorum.

“FLÖRT ORTADAN KALMALI”

Biraz sosyal medya paylaşımlarına gelelim. Paylaşımlarına baktığımda hayatı yüksek frekansta yaşadığını hissediyorum. “Flört ortadan kalkmalı” diye bir tweet atmışsın mesela…

Evet, flörtten hoşlanmıyorum. Artık ortadan kalkmalı diye düşünüyorum.

Neden?

Herkes açık olmalı birbirine. Oyundan hoşlanmıyorum. Oynanan her şey bana çok romantik geliyor ve klişe buluyorum. Halbuki biliyorum, gelişecek süreç o kadar açık ama o kadar mesai harcanıyor ki. Hayat enerjinin yüzde seksenini zaten yıllardır yaşanan, bilinen bir süreç için harcıyorsun. Ben böyle olamıyorum, hayatımın merkezine bir insanı koyamam.

Peki bunun alternatifi ne olabilir? Yanına gidip açık açık konuşuyor musunuz?

Evet, “Çok yakışıklısın veya güzelsin konuşalım mı, ben seni tanımak istiyorum” gibi bir süreç olmalı. Romantizmden hoşlanmıyorum, bence bir geçiş sürecindeyiz ben de bu süreç içinde kafası karışanlardanım. Kafa karışıklığını aşmaya da flörtü reddederek başladım.

Açık sözlü olunca karşı taraftan nasıl bir yanıt geliyor?

Hiç romantik bulunmuyor ve başka bir sınıfa dahil ettiriliyorsun. Öyle bir sınıflandırmaya da karşıyım. Amerikan kafasına dönüyor iş, halbuki kastettiğim öyle bir şey de değil.

“Aşk, kadının mutfağa geçip erkeğe yemek yapmasıdır bu kadar, ben aşık olsam öyle davranırdım” diye bir tweet paylaşmışsınız, aşık olduğuınuzda hangi yemeği yaparsınız?

Bir kadının güzel bir yemek yapıp sevdiği adama o yemeği yedirdiği an aşktır. İyi yemekler yedikçe, yemek konusunda vasat olduğumu anladım. İmam bayıldı yapardım eskiden, şimdi onu da iyi yapamadığımı düşünüyorum ama aşk yaptırır. O yemeği yaptığın süreç, gelip yediği an, bence çok değerli.

Blogunuzdan bir fotoğraf buldum, altına “Bir gün altına not düşmek üzere bırakıyorum” yazmışsınız. Onun altına not düşmek için beklediğiniz nedir?

Hatırlıyorum fotoğrafı, henüz onun altına not düşmek için hazır değilim. Bir hayalim var, 35 yaşına geldiğimde Ege’ye yerleşme hayalim var. O hayalim gerçekleştiğinde o fotoğraf da yerini bulur herhalde. Bir kayığım olduğunda, sabahları kalkıp yüzebildiğimde, balık tutabildiğimde, bir köyde yaşadığımda hayalim gerçek olacak. Fotoğraf o anı bekliyor.

Söyleşi: Gizem Kaboğlu

www.twitter.com/gizemkaboglu

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.