Fantastik karanlık!
Banu Bozdemir
Senaryoda Guillermo del Toro ismini görünce bir filmin öncesinden heyecan duymamak mümkün mü? Pan’ın Labirenti, Hellboy gibi yapımlara yönetmen olarak büyülü dokunuşlar getiren bu adamın ‘Karanlıktan Korkma’ diyecek kadar fantastik bir senaryoya imza atması beklenirdi elbette. Ama bir yandan da filmin taa 1973’lerden gelen özgün bir öyküsü var. Yani film bir televizyon dizisinden uyarlama. Bu durumda senaryo da del Toro tarafından düzenlemiş oluyor ama del toro’ya uyumu ancak bu kadar olur bir sanaryonun!
Filmin merkezinde yine bir çocuk var ve karanlık bir anlatım. Filmi tüm gerilim öğelerinden arındırarak izlersek hayal gücüne sığınmış ya da gerçek olduklarını bildiğimiz fantastik yaratıkların bir kızla olan zorlu iletişimi olarak adlandırabiliriz filmi. Film küçük ve öfkeli yaratıkların önce küçük kızla kurdukları iyi niyet ilişkileriyle başlıyor ve sonrasında boyut değiştiriyor. Filmin genel akışını çok beğenmeme rağmen Sally’e yapılan işkenceleri uzatmak için yardımları biraz geç ulaştıran anlatımı tabii ki zorlayıcı buldum.
Büyük ve gizemli ev klasiğinden, annesinden uzak ve sorunlu kız çocuğuna kadar birçok ayrıntıyı kaçırmayan film, görselliğin derin dehlizlerinde belli başlı bir gerilim yaşatmayı başarıyor. Eski usul bir anlatımla ilerleyen ve yaratıklar dışında başka bir efekte sığınmayan film küçük kızın üvey anne ve babasıyla olan ilişkisinde kalıpları bir kenara bırakıyor, gerçeklik ve hayal gücü üzerinden kişilik analizlerine soyunuyor. O yüzden filmdeki mantık hatalarını çoğu kez görmezden gelmek en iyisi!
Sonuçta başta da dediğim gibi film fazlaca gerilim unsuru barındırmasına rağmen korkunun merkezini çocuk merkezli varsayarak bir yandan da kırmaya ve fantastik bir çizgiye çekmeye çalışıyor. Klasik kalıpları kullandığı içinde bir hayli başarılı oluyor bana göre.
Son zamanlarda senarist ve yapımcılığa soyunan del Toro ki Peter Jackson’ın Hobbit’lerinin senaryosu da kendisine ait. Bu kez yönetmenliği ilk filmini çeken Troy Nixen’e emanet etmiş ve belli ki Nixen’e güvenmiş. Zira neredeyse tek mekanda geçen ve tüm klasik anlatım kalıplarını kuşanmasına rağmen soluksuz izlenen bir film var karşımızda. Katie Holmes’u başarılı bulduğum filmde Guy Pearce nedense çok da tatmin edici bir oyunculuk çıkartamıyor ama Sally’i canlandıran Bailee Madison dört dörtlük bir oyunculuk sergiliyor. Birçok yerde (basın bülteni) Sally’nin 14 yaşında olduğu yazılmış ama Sally en fazla on yaşında bir çocuk bana göre.