Ötekileştirmenin başka bir boyutu; Teslimiyet
Vizyona Aralık 2010’da girmesine ve maalesef çok az kişiye ulaşmasına rağmen oldukça cesur bir içeriğe sahip “Teslimiyet” filminin festival serüveni devam ediyor. Son olarak 22.Ankara Uluslararası Film Festivali’nde izleyici ile buluşan yapım, festival izleyicisinden olumlu tepkiler aldı.
Zeynep Özcan ve Emre Yalgın’ın birlikte kaleme aldıkları senaryoyu Emre Yalgın yönetti. Kanbolat Görkem Arslan, Didem Soylu, Seyhan Arman, Ayta Sözeri, Buse Kılıçkaya ve konuk oyuncu olarak Özay Fecht’in rol aldıkları filmin konusu kısaca şöyle… Sanem beraber yaşadığı üç travestiyle birlikte fahişelik yaparak hayatını kazanmaktadır. Ancak yaşadığı hayattan mutlu değildir. Bir kahramanın çıkıp onu bu hayattan kurtarmasını beklerken, mahalleye yeni taşınan Gökhan’ı görür ve çocukça oyunlarla onun ilgisini çekmeyi başarır. İkili arasında suskun bir ilişki başlar. Oturduğu ev beklenmedik olaylarla sarsılırken, Sanem Gökhan’ın yanına sığınmak zorunda kalır. Ve Gökhan’ın Sanem’in kimliğini, Sanem’in ise Gökhan’ın güvenilirliğini sorguladığı bir yolculuk başlar.
Türk sinemasında eşine az rastladığımız bir “öteki” örneği var karşımızda. Genel anlamda LBGT (Lezbiyen, gay, transgender) bireylerinin, özelde ise travesti ve transseksüellerin zorlu hayatlarına odaklanan “Teslimiyet”, bir avuç seks işçisinin yaşadıklarına mercek tutuyor. Filmin ana hikayesi bir yandan akıp giderken, bir yandan da her daim dışlanmaya çalışılan bu bireylere toplumun bakış açısını yansıtmaya çalışıyor. Hem de toplumun her kesiminden güçlü örneklemeler yaparak. Öyle ki, uzun zamandır kaybettiği oğlunu bir kadın olarak karşısında gören bir anneden tutun da, normalde LGBT’leri aşağılayan, kendi erkekliğine laf söyletmeyen, ancak fırsat buldukça LGBT bireyleriyle cinsel birleşmenin peşinde koşan ikiyüzlü adamlara kadar. Ötekileştirmenin sadece siyasi ya da maddi düzeyde olmadığını, cinsel tercihlerinden dolayı, bir insanın çok daha hızlı ötekileştirildiği gerçeğini çarpıyor seyircinin yüzüne. Genç yaşlarına rağmen bu sorunları anlatma yolunu sinemayla tercih eden Zeynep Özcan ve Emre Yalgın, yanlarına gerçek transseksüelleri de alarak yola çıkmışlar. Bu noktada da kamera önü deneyimi olmayan transseksüel oyuncuları da, filmin gerçekçiliğe katkılarından dolayı kutlamak gerek.
Elbette ki, iyi bir bütçeyle teknik anlamda daha iyi olanaklar elde edinilebilinirmiş. Filmin sonlarına doğru senaryoda aksayan, uzayan, tekrarlanan öğeler de yok değil. Ancak bu tarz ufak sorunlar, “Teslimiyet” filminin önemini -özellikle Türk sinema tarihine baktığınızda- kesinlikle azaltmıyor. Bu ekipten, Türk sinemasının çeşitlenmesi adına bu tarz cesur filmler bekliyoruz.