Banu Bozdemir

Tayfun Pirselimoğlu’nun son filmi Saç’ın çekimleri bitti… Rıza, Pus’tan sonra serinin üçüncü filmi Saç’ta Ayberk Pekcan rol aldı… Saç, bugüne kadar Ihlamurlar Altında, Yaprak Dökümü ve son olarak da Kurtlar Vadisi dizisinde Şemo karakterini canlandıran Pekcan’ın ilk sinema filmi… Saç peruk satan bir adamın hayatla yalnız ve sessiz bir çekişmesi gibi… Pekcan’la Saç’ı ve oyunculuğa bakış açısını konuştuk…

Saç’ın kadrosuna nasıl dahil oldunuz?
Bir televizyon dizisinde oynuyorum. Orada izlemiş Tayfun Bey. Aradılar, gittim görüştüm. Projeden söz etti. Kabul ettim ve birkaç içinde de çekimlere başladık zaten.
Daha önce sinema filmi teklifleri gelmiş miydi?
Sinema filmlerinde oynadım ama konuk oyuncu olarak. Ciddi roller değil. Son dönemde dizilerde daha popüler hale gelince olmaya başladı. Ama açıkçası çok istediğim işler gelmedi. İyi rollerdi ama projeler bu piyasayla ilgisi olmayan insanların yaptığı işlerdi. Çok tesadüfi oldu, ben şaşırdım Tayfun Bey’in beni bulmasına. Kurtlar Vadisi’nde Şemo karakterini oynuyorum ben.
Tayfun Pirselimoğlu’nun tarzını biliyor muydunuz?
Uzun zaman önce Hiçbiryerde’yi izlemiştim, Rıza’yı izledim. Pus’u izlemedim. Fakat tarzını biliyorum. Hiçbiryerde’den Pus’a uzanan farklılığı algılayabiliyorum. Biliyordum aslında zor bir sinema dili var. Bir şeyin zor olması iyidir, yaşamın zor olması iyi bir şey getirecektir. Zor olan düşündürür, bilinç altında çok şey bırakır. Hani toplum mühendisliği değildir bu ama sanatın herhangi bir dalında yapılıyorsa, estetik bir işte yapılıyorsa mutlaka birşeyler bıracaktır. Yani biraz açıkçası işin başında ürktüm ama işin içine girdiğimiz zaman çok daha keyifli olduğunu, televizyonda yaptığımızın çok daha önemli olmadığını gösterdi bana. Başka bir yolmuş bu. Tayfun Bey zaten resimle uğraşan, yazan, çeken birisi. Benim için çok farklı.
Sinemaya bu filmle başlamak sizce avantaj mı dezavantaj mı?
Yaşama nasıl baktığınızla ilgili. Ben hiçbir mesleğin dünyanın odak mesleği olduğunu düşünmüyorum. Oyunculuk da dünyanın en önemli işi değil. Ben bu koşulları bulup televizyon dizilerinde oynayabiliyorum. Ama sonra memlekete dönüp bir büfe çalıştırabilirim. Umurumda bile değil. Oyunculuğu seviyorum, bu işin akademik eğitimini de aldım. Tiyatro bölümü mezunuyum. Türkiye’de ve dünyada nasıl bakıldığıyla ilgili. Ben daha öyle bakamıyorum. Egolarından sıyrıldığınız ölçüde işinizi iyi yaparsınız.
Buradaki Hamdi karakterini biraz açabilir miyiz? Rıza ve Pus’taki karakterle benzeşen ve ayrışan yanları?
Aslında Rıza ve hamdi ikisi de taşralı. Şehirli ama şehrin hem içinde hem de dışında. Sokakta her an görebileceğiniz insanlardan birisi. Çok özel karakterler değil. Hamdi peruk satıcısı, insan ilişkisi sıfır noktasında. Hiç kimsesi yok, iletişim sorunu yaşıyor, birileriyle bir bağ kurma çabası içinde.
Perukçu nerede?
Tarlabaşı’nda. Kimler geliyor, nasıl çalışıyorlar diye baktık tabi. Pek fazla insanla iletişim kurulan bir işkolu değil. Rıza’dan çok farklı değil yani.
Zaten bu bir üçleme…
Evet o yüzden duyguları da birbirine çok yakın.
Tayfun Bey’in filmlerinde ölüm, suç, ceza, vicdan gibi kasvetli kavramlar bir hayli kuvvetli. Bu filmin duygusu nedir?
Rıza’yla öyküler çok çok farklı ama ben duygu olarak yalnızlık diyebilirim. Hamdi evli biri değil ama evli bir kadını istiyor. O aşk mıdır, tutku mudur? Öleceğini bilen, iletişim sorunu yaşayan ama genelde kadınlarla bağ kurmaya çalışan bir adam. Meryem diye bir kadın var.
Sonunda kadın için öldürme duygusu da gelişecek sanırım. Çünkü diğer filmlerde de birisi için birilerini öldürme hali var.
Evet. Bunu çok uzun konuşamadık filmden sonra. Materyalist bir açıdan bakıp ruh çözülmesi mi yapıyor, yoksa dogmatik bakıp aşk, suç ve ceza’yı mı anlatıyor. Biraz yönetmenle konşulması gereken konular. Benim gördüğümle onun gördüğü çok farklıdır.
Bana göre oyuncu da bir filmi anlatabilir, sonuçta anlatılanı yansıtan odur.
Sinemada oyuncunun söyleyeceği çok şey olduğunu düşünmüyorum ben. Senaryoyu yazan, çeken kendisi. Sonuçta yazarken rejiyi yapıyor. Size ölçülmüş, biçilmiş üzerinize giymeniz gereken bir şey kalıyor.
Filmdeki diyalog durumu nasıl? Genelde diyaloglar azdır tayfun Bey’in filmlerinde…
Bir senaryoda çok fazla diyaloğun olması o filmin çok iyi olacağını göstermez. Çok uzun bakışların olması… Komediyle dram arasında çok ince bir çizgi vardır ya. Ben öyle bir şey yaşamadım. Her şeyi kararında ve içini doldurarak verirseniz bütün olarak da bir estetiği varsa, o hazzı alabiliyorsa karşınızdaki o tamamdır. Ben de güvendim ve rahatsız olmadım.
Saç vizyona girmezse, sadece festivalleri dolaşırsa bunun bir handikap olduğunu düşünür müsünüz?
Ben gişe filmi olmadığını ve az kopyayla gireceğini biliyorum. Bir handikap olarak görmüyorum. Zaten televizyonda reyting yapan dizilerde oynuyorum. Zaten bir dizinin reyting rakamına hiçbir sinema filmi erişemez. Ekonomik nedenlerden dolayı ben de birçok aktör gibi dizilerde oynuyorum. Ekmek yediğimiz diziler için böyle konuşmak çok doğru değil ama asıl amacımız sinema.
Oyuncu olmaya nasıl adım attınız?
Çok küçük yaşlardan beri oyunculuk yapıyorum. Lisede tiyatroya başladım. Mersin Belediye Tiyatrosu ve sonrasında özel gruplarda devam etti. İşçilik, memurluk, eğitmenlik ekonomik kaygılardan ötürü belli bir dönem yaptığım işler oldu. Televizyona geçişim 2002’dir.
Uzun soluklu bir dizide oynuyorsunuz… Nasıl gidiyor?
Geçen yıl çok yoğundu. Bu yıl ara ara çalışıyorum. Ihlamurlar Altında’da kabadayı ama eski kabadayı ekolünden gelen doğru bir adamdı. Yaprak Dökümü’nde daha sinsi ve içten pazarlıklı, kötü olabilen mafyöz bir karakterdi. Bu kırsal kökenli lümpen bir devrimci eskisi. Şemo adı. Muro’nun daha sonra gelen devrimci arkadaşı. Versiyon olarak hepsi farklı birbirinden. Ama bir karakterde başarılı olduysanız yapımcı ve yönetmen başka bir projesinde sizi benzer bir rolde görmek istiyor.
Peki Şemo’nun Muro gibi bir dikkat çekme hali olabilir mi?
Olmaz. Şemo adına film yapılmaz. Bazı karakterler vardır kahraman olur hatta fenomen olur ona yapılır. Biti kapandı. Şemo özellikleri gereği popüler izleyicinin onaylamayacağı, çok özümsemeyeceği bir karakter. Şemo’dan film olmaz. Saç’la bambaşka, apayrı, oyunculuk tekniği olarak da başka bir yerdeyim. İzlendiği zaman anlayacaklardır.
Bu filmden sonra neler olur sizce?
İzlensin bakalım, bağımsız sinemacılarla çalışmak isterim. Ben çok keyif aldım, biraz yorucu diye düşünsek de… Ben galiba en zorlarından biriyle başladım.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.