Kerem Akça

Kaynağını 60’lı yıllardan alan istismar filmleri, son yıllarda korku türündeki yaratıcılık sorununu fırsat bilerek yeniden patladı.

Son 5-6 yılda korku türünde yaratıcılık sorunu yaşanmaya başladı. Zira 1999’da Altıncı His’in getirdiği ivme de yetmedi ve yapımcılar veya yaratıcılar yeni şeyler aramaya başladılar. Testere (Saw) ve Otel (Hostel) ile birlikte ise 60’ların çöp filmlerinde gördüğümüz ve sonradan estetize edildiğine tanık olduğumuz ‘istismar filmi’ türü yeniden gündeme geldi.

İstismar filmlerinin sinema tarihindeki konumuna baktığımızda, üç çıkış noktası görüyoruz. Bunlardan birincisi istismar filmleri, ikincisi cinsel istismar filmleri, üçüncüsü ise siyahi istismar filmleri. Birincisinin babalığını Herschell Gordon Lewis, ikincisinin liderliğini Russ Meyer yaparken, üçüncüsünün çıkışı ise Melvin Van Peebles’la olmuştur. En kısa tanımıyla; 1960’lı yıllar ABD’sinde her şeye muhalif olunan Vietnam Savaşı döneminde, sisteme karşı olarak doğmuştur istismar filmleri.

Kan istismarı filmlerinin babası olan ve ilk çıkışını Blood Feast (1963) ile yaptıktan sonra kendini en önemli eseri Two Thousand Maniacs! (1964) yoluyla kabul ettiren Lewis, günümüz sinemasının esin kaynakları arasındadır. O zamanlar bağımsız bir yönetmen olan Lewis, Cassavetes’in de verdiği cesaretle izleyiciye ve sansür kuruluna ters gelecek işlere imza atmıştır. Onun filmlerinde genelde oluk oluk kan aktığını ve bunun üzerine gidildiğini görürürüz. Yani bu, zaman zaman şiddete bile yol açmaz. Asıl amacı izleyiciyi suistismal etmek ve sansür düzenini yıkmaktır. Bu doğrultuda da Lewis’den İtalyan korku filmi yönetmenleri Dario Argento ve Lucio Fulci, İspanyol Jess Franco ve daha nicesi etkilenip zamanla kült mertebesine erişmeyi başarmışlardır.

Tabii 70’lerin yükselen slasher eğiliminde de ideolojik etki yapmıştır Lewis. Zira onun filmleri alttan alta Amerika’nın güneyinin korkutuculuğunu da anlatır ve derin politika yapar. Zaten Wes Craven’ın The Last House on The Left’inin (1972) de istismar filmi olmasına karşın daha çok ‘güneyden gelen tehlike’ye dikkat çekerek öne çıkması da bu durumu kanıtlıyor elbette.

Günümüze baktığımızda ise Eli Roth’un filmlerinde, Testere (Saw) serisinde ve Dehşet Gezegeni’nde (Planet Terror) derin bir Lewis etkisi görebiliyoruz. Bunların tamamı kanı, şiddeti istismar etmek için kullanan yapımlar. Kanın oluk oluk akmasını zaman zaman estetize etmeleri de biraz Dario Argento ile aynı kulvara yerleşmelerini sağlıyor Özellikle Dehşet Gezegeni’nin gore bir zombi komedisi olarak kanı ve şiddeti yapaylaştırarak estetize edilmesi (hatta çizgi roman estetiği kullanması), filmn istismar filmleri açısından bir kilometre taşı olmasını sağlıyor. Testere serisinde de yine Argento’nun giallo filmlerinin etkisini görebiliyoruz. Öyle ki seri, ilk başlarda istismar filmlerinin son yıllardaki kaderi olan tür kırmalarının içine girme mantığını tamamen taşıyor. Fakat zamanla kan dozajını yükseltip polisiye türünün baskınlığını azaltıyor. Bu da filmleri istismar ederek prim yapar hale getiriyor, aynen Otel (Hostel) serisinde olduğu gibi. Otel’in ise istismar filmi görünümlü bir kara film olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü aslında bir çetenin uygulamalarını ve dünyayı sömürmesini ele alıyor film. Yani Eli Roth da sırtını istismar kaynağına dayarken farklı bir şeyler çıkarıyor temelde. Kısacası Lewis’in yolunu açtığı türün, günümüzde beklenmedik yollara saptığını ve farklı yönetmenler tarafından ilginç yorumlarla görselleştirildiğini görebiliyoruz. Bu sebeple de son yıllardaki patlamanın faydalı ve yenilikçi olduğunu söyleyebiliriz.

Tabii bu eğilimden geçmişte olduğu gibi Avrupa sineması da payını aldı. Zira 2000’li yıllarda yükselişe geçen Fransız korku sinemasının ana kaynaklarının ikisinden biri kan dozu. Gore sahneler ve şiddet eğilimleri, filmlerin ana iskeletini oluşturuyor. Özellikle Şeytan (Sheitan), İçerde (A l’interieur), Sınır(da) (Frontier(es)) ve Martrys; bu eğilimi yineleyen ve kanı olabilecek en yüksek düzeyde istismar etmek için çabalayan filmler. Yani korku mantıklarını, ilk olarak istismar etme üzerine kuruyorlar. Ardından ise bu iskeleti farklı bir estetikle buluşturuyorlar. Zira onların asıl amacı Teksas Katliamı gibi 70’lerin korku filmlerinin el kamerası ile yakaladığı gerçekliği yeniden canlandırmak.

Peki günümüzde Russ Meyer’in cinsel istismar filmleri kendilerine yer buluyorlar mı? Aslında belli bir eğilim başlattıkları söylenemez. Ancak Tarantino’nun Ölüm Geçirmez’i esasen bir cinsel istismar filmi. Yenilik açısından ise bazı şeyler yapıyor kendi çapında. Daha çok istismar filmi mantığını yapıbozucu bir iskelete kavuşturuyor. Yani Godardiyen bir yapı var aslında burada. Bu açıdan da alt türe belli bir yol açtığı söylenebilir. Ancak devamının gelip gelmeyeceği tartışma konusu. Tabii bu ekolün daha çok Walerian Borowcyzk gibi Avrupalı sinemacılar tarafından ödünç alındığını veya 70’lerde I Spit On Your Grave gibi Amerikan filmlerinde kullanıldığını görebiliyoruz.

Siyahi istismar filmleri ise aslında Afro-Amerikan yönetmenlerin ve onların öykülerinin A sınıfına transfer olmasıyla tamamen ortadan kalktı gibi. Bu sebeple de bir süre dirilmeleri zor gözüküyor. Zira Spike Lee ve John Singleton gibi isimlerin 80’lerin sonunda yarattığı ivme ile 20 senedir rafa kalkmış durumdalar.

İstismar filmlerinin geleceğine baktığımızda ise Grindhouse’ın belli bir yol açacağını düşünmüyoruz. Ancak kan odaklı istismar filmlerinin Amerikan korku sinemasının ana malzemesi olmaya devam edeceğine şüphemiz yok. Öyle ki Testere serisi bu ay beşinci filmine kavuşuyor ve sürekli de gişe rakamlarını katlıyor. Fransız korku sinemasının yükselişte olması ise iki ülke arasında bir paralellik eğilimine işaret ediyor. Tabii Dehşetin Gözleri (Cabin Fever) ve Lanetli Topraklar (The Ruins) gibi katilini beklenmedik şekilde konumlandıran (neredeyse katilsiz!) ilginç istismar filmleri de görmek hoş bizce. Zira belli ki günümüz korku sineması artık istismar sinemasını farklı, özgün ve melez (tür kırması) iskeletlere sokarak sonuç almaya çalışacak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.