Zeitgeist Hareketi – Aktivist Rehberi/The Zeitgeist Movement – Orientation Presentation

Bu sayımızda Zeitgeist Hareketi-Aktivist Rehberi’ni konu edineceğiz. Bu köşenin isim babası olan Zeitgeist ilk filminden itibaren bir değişim geçirdi. İkinci film olan Zeitgeist Addendum ile Venüs Projesi arasındaki bağ izleyiciye gösterildi. Bu sayımızda tanıtacağımız Zeitgeist Hareketi-Aktivist Rehberi ile aslında Zeitgeist’ın Venüs Projesi’nin bir maskesi olduğu ortaya çıktı. Tam da bu noktada bir kızgınlık yaşıyorum. İlk Zeitgeist’ın toplumsal bir hareket olup underground bir tarzla aydınlanma yaratacağını düşünmüştüm. Benim aydınlanma dediğim ise insanların dönemimizi sorgulamaya başlamasıydı. Kendi adıma yaşayacağım en büyük devrim bu olurdu. İnsanların her şeyi sorgulaması. Fakat bu dev anlam geldi geldi Venüs Projesi’nin dar ve ütopik sınırlarına sıkıştı.

Belki önemli bir şans kaçırıldı bu anlamda. Çünkü Zeitgeist’ın dönemimiz ile ilgili birçok doğru önermesi vardı. Sistemin orasından burasından değil özünden ve tümden hatalı olduğunu bir resim gibi önümüze seriyordu. Hatta resim değil, yaşanan bir film gibi demeliydim. Üstelik bütün bozulmuşluğun bir kaç isme veya döneme ait olmadığını insanın varoluşundan beri süregelen yapılanmadan kaynaklandığını anlatıyordu. Para sistemi, bütün ideolojiler ve din olgusunu kendi doğruları içinde anlatıyordu. Kimi izleyiciler veya bu köşeyi okuyanlar “herkesin bildiği şeyleri anlatıyor” diye küçümsedi Zeitgeist’ı ama bilmek değil dile getirmek önemli. Bunun bilincinde bir hareketti Zeitgeist. Gerçekten sınıfsal yapılanmayı eleştiren tek sınıflar üstü hareket olma hissi vermişti. Bu yazıda Zeitgeist ve söylediklerini tekrar anlatmayacağım. Çünkü 2008 Mayıs ve Aralık sayılarımızda Zeitgeist, Zeitgeist Addendum filmlerini tanıtmıştık. İzlemeyenlerin mutlaka bu filmleri izlemesini öneririm. Çünkü dönemimizi anlamak adına size soru sorduracak yapımlardır.

Bu satırlardan itibaren bu filmleri izlemiş ve Zeitgeist hakkında bilgisi olanlara sesleniyorum. Venüs Projesi’nin temeli şu iki satırda anlatılmaktadır. “İnsanlar anormal davranışın sebebinin çevresel faktörler olduğuna inandılar, durum parasal sitemi kullanan toplumların hepsinde aynı idi. Çözüm zaten geçerliliğini yitirmek üzere olan “parasal bazlı ekonomi” sistemini “kaynak bazlı ekonomik sistem” ile değiştirmekti.

Kaynak bazlı ekonomi sistemi insanlığın refahı ve hayatını sürdürmesi için gerekli olan kaynağı ve insan gücü ile yapılabilen bütün işlerin, otomatikleştirilmiş sistem (otomasyon) ile değiştirileceğini vaat eder. Bu sistem, şiddet, bozulma, hırs (açgözlülük) ve sömürü gibi insan davranışlarının, “çevresel faktörler” sebebiyle çoğalmasının önlenmesinde etkili olacaktır.

 

Bu metin bir doğruyu yanlış bir kaynakla sebeplendirmekten ibarettir. İnsan davranışları asla sadece çevre etkisiyle ifade edilemez. Fakir bir mahallede daha çok suç işleneceği tabii ki doğrudur. Ama suç işleme kavramı sadece bununla açıklanamaz. Adama sorarlar Che Guevera bir doktorun oğluyken, üst tabaka bir sınıfın içinde zengin bir hayat sürmek varken niye Bolivya ormanlarında vurularak öldürüldü? Bütün peygamberlerin niçin fakir sınıftan geldiğine inanılır. Veya fakir mahallelerde doğmuş büyümüş birçok arkadaşı çetelere kurban olmuş ama kendisi düzgün bir hayat yaşamayı becermiş insan evladına ne diyeceksiniz diye. Bunun tersi için de birçok örnek verebiliriz. Zengin zümrenin entelektüel çevrede büyümüş çocuklarının hepsi iyi veya kötü olarak kategorize edilebilir mi?

Gelelim otomatikleştirilmiş sistem ile neyin kast edildiğine. Zeitgeist Hareketi – Aktivist Rehberi’nde de söylendiği gibi artık bilgisayarlı robotlar ve teknoloji insan emeğinin yerini almakta. Tarım veya sanayide bu görülmekte. Venüs Projesi’ne göre burada tam bir teslimiyet gerekmekte. Çünkü ilerlemenin ve teknolojinin karşısında durulamaz. Tam tersi yeni düzenin işlerliği siber bir bilgisayara bırakılacak. Bütün üretim bu yeni teknoloji tarafından yapılacak. Peki, insanoğlu ne yapacak? Bunun cevabı nedir? Bol seks, felsefe, güzel sanatlar ya sonra? Bir bilimkurgu filminin insanlığını kaybetmiş toplumunu tanımlıyorsunuz, bunun farkında mısınız?

En önemli konu ise bütün bu projenin hayata nasıl geçeceği yani gerçekleştirilme şansı nedir? Proje sanki dünyanın sahibi olan bir diktatör tarafından yazılmış. Bütün dünyaya ve sistemlere sahip bir otorite. Çünkü bu hükme sahip olmayan hiç kimse böyle bir devrimi yaratamaz. Böylesi bir devrim, devrime ihtiyaç duyan kalabalıklar tarafından desteklenerek hayata geçirilebilir. Üstelik bu kalabalıkların hepsinin cüzdanı da şişkin değil. Yani fakir ve aklı çalışan insanlardan bahsediyoruz. Böyle bir sistemin yaratıcısı olan Jacque Fresco Türkiye’ye gelip bir panele katıldığında bu paneli dinlemek için 800 TL vermek zorundaysak bu projenin ortağı nasıl olacağız? Böyle bir proje geniş kitlelere nasıl ulaşacak? Yoksa internetten yayınlanan Zeitgeist filmleri buna yeter mi sanıyorsunuz. Parası olmayanlar filmi seyretsin, parası olanlar projeye katılsın mı diyorsunuz? Yeni şehirlerden bahsediliyor Venüs Projesi’nde. Geri dönüşümlü ve doğal kaynaklardan yararlanan yeni bir teknoloji. Mükemmel bir fikir. İyi de bu teknolojiyi nasıl inşa edeceksiniz. Dinlemek için 800 TL’yi verenler bu şehirlerin de parasını öderler. Peki, bu faturayı ödeyemeyecek olanlar. Hani diyorlar ya günümüzdeki sistem paraya dayalı bir sistem onun için mecburuz böyle yapmaya. Siteden parayla kitapta satarız, panellerdeki dinleyicilerden para da alırız. Çünkü biz de bu sistemin içinde var olarak devrimimizi yapabiliriz. Eh bu şehirleri bütün sistemi yıkmadan yapmaya çalıştığınıza göre bu teknolojinin parasını ödeyebilenlerle yapacaksınız. Yani içimizdeki devrime, Zeitgeist’a karşı bir devrimle. Devrime, karşı devrim. Doğmamış çocuğun idam sehpası.

 

 

1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.