Bu hafta vizyona çok önemli bir film giriyor. Hoca filmi Ermenistan’ın Hocalı köyünde yaptığı katliamı anlatıyor. Filmin oyuncuları İlgar Musayev ve Nigar Bahadırqızı “Özbekistan, Türkmenistan, Uygur, Kırgız, Azeriler’in hepsinin kalbi Türkiye’de” diyor…

Bazı filmlerin gerçekten seyretmesi zordur. Ermenistan ile Azerbaycan’da yıllardır süren savaşın en acımasız sahneleri Hocalı köyünde yaşanmıştır. Bir köydeki insanlar çoluk çocuk, yaşlı kadın denmeden katledilmiştir. Dünya’da da çok ses getiren bu katliamın filmini Azeri kardeşlerimiz yaptılar. Vahid Mustayev’in çektiği filmin başrolünde iki tane gencecik Azeri oyuncu başrolü paylaşıyor. İlgar Musayev ve Nigar Bahadır oynadıkları filmin Azeriler için öneminin farkında olduklarını, yaşananları televizyondan da seyrettiklerini onun için bu filme çok değer verdiklerini söylediler.

Senaryoyu okuduğunuzda ne düşündünüz?

İlgar Musayev: Genelde Vahid Bey (Yönetmen: Vahid Mustafayev) böyle hassas konulara çok dokunuyor, böyle senaryoları sinema filmlerini, dizileri çekiyor. Hatta Karabağ’la ilgili, savaşımızla ilgili bir film de çekmişti. Böyle bir teklif geldiğinde sevindim. Ben 1980 doğumluyum. Hocalı Katliamı olduğunda 12 yaşındaydım. Hep televizyondan seyderdik olup bitenleri. Tabii hafızalarımızda silinmeyecek izler bıraktı Hocalı Katliamı. Teklif geldiğinde bunu seve seve değerlendirdim çünkü ben de buna katkıda bulunma şansına sahip oldum. Çekimler çok zor geçti.

Çekimleri nerede yaptınız?

İlgar Musayev: Azerbaycan’ın bir çok köyünde ve farklı kentlerinde. Hava şartları kötüydü, eksi 16’nın altına düştü hava sıcaklığı. Ama ortaya iyi bir şey çıktı ve amacımıza ulaştık.

Nigar Bahadırqızı: Ben ilk kez bu rol için çağrıldığımda, tam başka bir yerden teklif almıştım. Senaryoyu okuduğumda bu rolü daha çok sevdim. Aslında bana uzak bir roldü. Sevdiği insanı özlüyor, ağlıyor… İlk önce üstesinden gelemeyeceğimi düşündüm, daha sonra Vahid Bey “Sende Allah vergisi oyunculuk var” dedi. Ben aynı zamanda tiyatro oyuncusuyum, şu anda tiyatroda görev yapıyorum. Filmlerde çok fazla rol almadım, sahne tecrübem daha fazla, sahneyi daha çok seviyorum. Ama bu film beni sinemaya bağladı. Bu film sayesinde çok tanındım, çok sevildim, çok beğenildim, çok mutlu oldum. Buraya gelebileceğini söyleseler hiç inanmazdım.

Film Azerbaycan’da vizyona girdi mi?

İlgar Musayev: Girdi, dört gün içinde 25 bin seyirci tarafından izlendi. Azerbaycan sinemasında bir durgunluk olmuştu. Son beş, altı yıldır canlandı ama bu film büyük patlama yarattı. Sadece Bakü’de dört günde 25 binin üzerinde izlendi.

Halktan nasıl tepkiler aldınız?

İlgar Musayev: Çok güzel tepkiler aldık. Televizyonlarda programlar yapıldı.

Nigar Bahadırqızı: Ben tiyatrocu olarak o kadar tanınmadım, sadece tiyatroseverler tanıyordu beni ama bu filmden sonra Bakü’de herkes tanımaya başladı. 25 yaşında bu kadar tanınmak benim için büyük bir başarı oldu.

Projeyi kabul ederken içinizde biraz korku oldu mu?

İlgar Musayev: Tabii korku vardı. Ucuna kadar geldiğim halde kaybedebilirdim de kısmet kazandım. Ben daha önce Türk, Rus ve İran filmlerinde, Azerbaycan’daki savaş filmlerinde çok rol aldım. Nedense hepsinde de ölüyordum. Bu senaryoyu okudum, çok güzeldi. Son karar tabii yönetmenin ama şükürler olsun Allahım’a güzel oldu.

Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz filmden önce?

İlgar Musayev: Bu filmden önce yönetmenin beş filminde oynamıştım. Hazırlık sürecinde spor yapmamız gerekiyordu, zayıflamamız lazımdı.

Nigar Bahadırqızı: Benim de zayıflamam lazımdı. Vahid Bey beni zayıflattı. Film çekilirken yemek getirildiğinde “Ona hiç bir şey vermeyin” diyordu. Beni zayıflattı. Bende kompleks, heyecan hiç olmadı. Kendine güvenen bir oyuncuyum ben.

Azerbaycan ve Türkiye kardeş ülkeler ama sinemada bu beraberliğin fazla etkisi olmadığını görüyoruz. Çok az ortak yapım var, oradaki oyuncular burada, buradaki oyuncular orada çok az iş yapıyor. Neden böyle?

İlgar Musayev: Doğru söylediniz. Bunun gelişmesi lazım. Geçen yıl Mahmut ile Meryem filmi çekildi. Türkiye Azerbaycan ortak yapımı. Küçük de olsa orada rol aldım. Ortak yapımların daha fazla olmasını isterim.

Nigar Bahadırqızı: Ben de öyle. Türk filmlerini izliyoruz. Ortak işler yapılsa çok güzel olur.

Türk sinemasındaki oyuncular dışarıya açılmakta problem yaşıyorlar, aynı şey sizler için de geçerli. Dünyada yalnızlaştırıldığınızı düşünüyor musunuz?

İlgar Musayev: Hakikaten bizim için yollar o kadar da açık değil. Amerika’ya, ya da başka ülkelere gitmek…

Nigar Bahadırqızı: Ben gideceğim.

İlgar Musayev: Hepimizin hayali… Türk dünyası içerisinde Özbekistan, Türkmenistan, Uygur, Kırgız, Azeriler’in hepsinin kalbi Türkiye’de, İstanbul’da. Ve bence kendi amacıma ulaştım ben. Nihayet buraya da geldim, rol aldığım filmin burada galası oldu, bu büyük bir şey benim için. İnşallah devamının olmasını isterim ve sevgiyle de yaparım. Aynısını buradan gelen oyuncular için orada yaparım, onları ağırlarım.

Nigar Bahadırqızı: Geçen yıl herşeyin iyi olacağına inandım zaten. Tam olarak kendimi sanata verdim. Bir yılın içinde çok çalıştım, filmler, tiyatro… Yılın sonunda bana bir haber geldi. Kültür Bakanlığı tarafından Yılın En İyi Genç İstidatlı oyuncusu seçildim. Ben şok yaşadım nasıl olabilir diye. İlk başladığımda her şey iyi olacak demiştim. İyi oldu. Hoca Azerbaycan’da patladı, herkes gördü, herkes tanıdı, yılın sonunda böyle güzel bir haber geldi ve 2013’e girdik. 2013’te de hep iyi haberler alıyorum.

Dünya sinemasının en sağlam temeli olanlarından birisi Sovyet sineması, Rus sineması. Azerbaycan’ın da bundan etkilenmiş olması gerekir. Bunun size katkısı ne oldu?

İlgar Musayev: Azerbaycan’da sanat eğitimi çok eskilere dayanıyor, hatta bizim bazı sanatçılar burada gelip öğretmenlik yapıyor. Bu nedenle fikir alışverişi olduğunda bakıyorum bizim bilgilerimiz biraz daha fazla, ama tabii ki saygımız var, arkadaşlar çok güzel oynuyorlar. Ben de tiyatroda çalışıyorum ve tiyatroda çalıştığımız zaman Moskova, Rusya, Ukrayna ve bir çok ülkede gösterilerimiz oluyor. Festivallere katılıyoruz. Orada daha başka amaçlar oluyor, insanlar bildiklerini paylaşıyorlar

Nigar Bahadırqızı: Tiyatro kolektif bir sanat, sinema ise tek kişinin sanatı. Tiyatroda tek bir kişi tanınmaz.

Hoca filmine giderken görüntüler açısından sert bir film bekliyordum fakat tam tersi naif bir filmle karşılaştım. Çok büyük bir dramı, üstüne fazla gitmeyerek, biraz küçülterek bir aşk hikayesi üzerinden veriyor film. Çok fazla ceset, kan revan görmüyoruz. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

İlgar Musayev: Aslında doğru söylüyorsunuz. Hocalı Katliamı’nda çok insanlar öldü, hatta sekiz aile dünya üzerinden tamamen silindi. Annesi, babası, dedesi, amcası kimsesi kalmadı. Ama filmde dediğiniz gibi öyle kan görünmüyor. Aslında bu trajedide yönetmenin büyük ağabeyi rahmetli Cengiz Mestafayev, milli kahramanımız çekmişti o görüntüleri. Katliamın sabahı gidip erkenden çekmiş getirdi bize gösterdi, Azerbaycan’dan yayınlandı dünyaya. Onun akşamı gittiler cenazeleri götürmeye o süre içinde Ermeniler gelmiş, ak sakallı bir ihtiyar kurşunlanmış yatıyordu, gelip onun kafa derisini yüzmüşler. Böyle ikinci bir vahşet yaşanmış. Ölüler üzerinde ikinci bir vahşet olmuş. Biz aslında ne onu, ne ikinciyi gösterdik. Amacımız güzel çatışma sahneleri, patlamalar değildi, biz savaşı reklam etmedik. Savaşın verebileceği zararı gösterdik. Biz hiç bir devletle savaşı arzulamayız. Ne kadar aileler yıkılıyor, ne kadar sevgililer ayrılıyor tahmin bile edemeyiz. Filmdeki aşıkların belki ne kadar güzel çocukları olacaktı ama olmadı.

Nigar Bahadırqızı: Filmde ölmeden önce “Senden güzel anne olabilirdi” diyor. Günel nasıl bir hayat yaşayacak bundan sonra. Düşündüğünde insanın tüyleri diken diken oluyor. Nasıl bir hayat yaşayacak, sevdiği insan yok, herşeyini yitirdi. Toyu oldu, düğünü oldu bu insanın. Herkes biliyor.

İlgar Musayev: Hiç dokunmadan bile düğünün sabahı büyük bir hediye, kocasının cenazesi.

Nigar Bahadırqızı: Çok ağır bir şey bu. Bunu taşımak zor, yıllar geçse de zor.

Filmi henüz seyretmemiş seyirciler için rollerinizden biraz bahseder misiniz?

Nigar Bahadırqızı: Günel seven genç bir kız. Neden sevdiğinin yanında olmadığını anlamaya çalışıyor. “Savaşa gitti, savaşı daha mı çok seviyor?” diye düşünüyor. Seven her kızın yüreğinde bu olabilir. Ben Nigar olarak ömrümün sonuna kadar o insanı affetmem. “Herşey iyi olabilirdi, sen gittin de ne oldu?” Günel de baştan böyle düşünüyor ama sonunda cenaze geldiğinde “O senin neyin” diye sorduklarında “O benim erim, eşim” diyor.

İlgar Musayev: Benim canlandırdığım karakter Alekber. Vatani görevini yapan bir asker, bir kasabayı korumak için gönderilmiş ve aynı zamanda sevgilisi Bakü’de. Nişanlanmışlar, düğün zamanı bile belli. Görevde olduğu kasaba saldırıya uğruyor. Herkesi, arkadaşlarını bırakıp gitsin mi düğüne, karısına mı sahip çıksın? Ama burayı da bırakamıyor görevli. 30-40 askere kumandanlık yapıyor. Burada da günahsız çocuklar, kadınlar var, saldırıya uğrayacaklar. Kararı onun kalbi veriyor.

Bu film Türkiye dışında nerelerde gösterildi?

İlgar Musayev: Mısır’da Kahire’de gösterildi, Londra’da, Amsterdam’da, Washington’da gösterildi. Önümüzdeki günlerde Kıbrıs’ta gösterilecek.

Oralarda nasıl karşılanmış?

Nigar Bahadırqızı: Çok iyi karşılanmış aynı Türkiye’de olduğu gibi. Ben oralarda olmasam da videoları izledim, herkes ağlıyordu.

İlgar Musayev: Gençler telefon açıyor. İnternetten bağlantı kuruyor. Dünyanın farklı ülkelerinden Türk soylu gençler üniversitelerde gösterilmesini talep ediyorlar ve bizimkiler de “Tabii ki gösterebiliriz” cevabını veriyorlar.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.