Araf’ını da tarafını da seçeceksin
Yeşim Ustaoğlu’nun yeni filmi Araf aslında sinemamızda görmeye alıştığımız bir konuyu tekrar önümüze getiriyor. Taşra şehirlerinin ve kasabalarının sıkışmış hayat hikayeleriyle karşı karşıyayız. Tabii burada önemli olan Yeşim Ustaoğlu gibi önemli bir yönetmenin bakış açısı. Zeynep Karabük’te şehirler arası yol kenarında bir konaklama tesisinde çalışan genç bir kızdır. Şehrin durağanlığı ve sıkışmışlık duygusu onun “gitme” iştahını kabartmış ve kendine bir çıkış aramaktadır. Aynı yerde çalıştığı arkadaşı Olgun ise hem duygusal hem de yaşamsal anlamda ortağıdır Zeynep’in. Ama bu birliktelik bir türlü resmileşemez. Çünkü Zehra için Olgun sıkıştığı hayatın uzantısıdır. Kaderin ona çizdiği yolun bir yansımasıdır. Olgun’un karakteri ne kadar doğru, ne kadar ona sevgi duyuyor olursa olsun en büyük handikabı budur. Olgun ise bütün anlaşmazlıklara rağmen Zeynep ile evlenip mutlu bir hayat yaşama hayallerindedir. Mahur ise kamyonuyla yolda olan, biryere bağlanamayan bir şofördür. Kamyonunun arka koltuğu yatak, uğradığı şehirdeki insanlar ise onun hayatındaki kısa misafirlerdir. Mahur Karabük’e yük getirir ve o akşamki bir düğüne konuk olarak çağırılır. Bu düğün Mahur ile Zeynep’in sonuçsuz yolculuklarının başlangıcı olur. Mahur Zeynep için yaşadığı hayattan çıkıştır. Üstelik Mahur’un sessiz yapısı aralarında bir aşk doğmasına da sebep olur. Zeynep kadınlığını ve herşeyi Mahur’a verir. Bu cesaretin altında ise yaşadığı Araf’a duyduğu nefret vardır. Filmin bütün hikayesini anlatmayalım. Ama Yeşimustaoğlu ile yaptığımız röportajda benim filmle ilgili algılarıma katılmadığını gördüm. Tabii ki yönetmen bir filmi çeker ve o gösterime çıktıktan sonra izleyicinin olur. Bu bağlamda ben size yönetmenin değil benim algılarımı anlatmakla mükellefim. Herşeyden önce Zeynep karakterini çok gerçekçi buldum. Tam bir çıkış arayan kadın karakteri vardı karşımda. Duygularını planlarına göre dengeleyen, bu planlar için büyük cesaret gösterebilen bir karakter. Zehra şoför Mahur ile bir kumar oynuyor ama bu kumarı şehirden kurutulmak için yapıyor. Olgun ile de duygusal bir ilişkisi var ama aslında Olgun’u da kullanıyor. Asla kendi çizdiği çizginin ötesine geçmesine izin vermiyor genç çocuğun. Filmin finalinde ise yaptığı erkek tercihi yine aşkla ilgili değil. Tam tersi güven ile ilgili. Kendini sevdiğini bildiği isme geri dönüyor. Ben filmi ana hatlarıyla böyle okurken yönetmen Ustaoğlu ve Zeynep karakterini canlandıran Neslihan Akgül tam tersini savunuyorlar. Zeynep karakterinin büyük bir aşk yaşadığını ve belki de Mahur’a duyduğu aşkın oradan gitmek için bir sebep yarattığını söylüyorlar. Ama ne yazık ki filmin öyküsü onların dediğini bence desteklemiyor. Hele filmde şoför karakteri Mahur’u canlandıran Özcan Deniz’in bir sahne dışında hiç diyaloğunun olmaması b.u aşkın gerçekliği hakkındaki şüphelerimi daha da arttırıyor. Bu söylediklerimden filmin oyunculuklarıyla ilgili negatif düşüncelerim olduğu çıkartılmasın. Neslihan Akgül bundan sonra ilgi ve beklentiyle izleyeceğim bir isim. Eğer doğru tercihleri dodğru duruşlarla birleştirebilirse sinemamıza yepyeni bir ismin geldiğini söyeleyebiliriz. Bu ay Adana film festivali’nde Neslihan Atagül’ü ödüle de çok yakın gördüğümü söyleyebilirim. Filmin bende keçi boynuzu tadında bir his bırakmasının sebebi olarak tamamıyla Ustaoğlu’nun tercihlerini söyleyebilirim. Bu filmde Ustaoğlu’nun karakterleri oluştururken bana yakın düştüğünü söyleyemem. Zaten böyle bir sorumluluğu da yok. Ama bu yüzden film benim algımın dışına çıktı. Seyredin bakalım buradaki aşkların samimiyetine inanacak mısınız?