Kıyamet Gecesi – Vanishing on 7th Street / Yönetmen: Brad Anderson

Bir gece aniden… Geriye elbiseleri kalarak vücutları ortadan kaybolan insanlar! Tüm bir kenti giderek artan oranda kaplayan karanlık ve tesadüfen ışık kaynaklarına yakın olup birbirlerini bulan bir avuç insanın kurtulma çabaları! Hepsi bu! İlginç korku – gerilim hikâyelerine(“Makinist” – “Sibirya Ekspresi”) meraklı yönetmen Brad Anderson, belleğimizin dışında direkt sezgilerimizle kent çıkışına ilerleyeceğimiz ve gölgelerden sakınacağımız bir gece sunuyor bizlere. Karanlık tarafından emilen insanoğlu için yine de umut besleyebileceğimiz, fakat bütüne baktığımızda oldukça moral bozucu. Unutmayın ki, bir gece, dünyanın tüm bilgilerinin açıklamakta kifayetsiz kalacağı bir sonla karşılaşabiliriz. Anderson, bu sonun provasını abartısız bir üslupla gerçekleştiriyor.

 

Kutsal Savaşçı – Priest / Yönetmen: Scott Charles Stewart

Koreli sanatçı Min-Woo Hyung’un ‘manwha’ serisinden uyarlanmış, ‘western’ janrını bilim kurgu ve gotik korku ile harmanlayan, bir ‘kıyamet sonrası’ aksiyonu. İnsanların vampirlerle savaşımında üstünlük ve onların ‘yeraltına’/ ‘kovan’larına çekilmelerini sağlayan ‘savaşçı rahiplerin’, şimdi, ağır sanayinin kirli / karanlık atmosfere mahkûm ettiği duvarlarla korunan kentte dinsel yöneticilerce ‘pasif’ bir konuma itilmeleri, Vietnam Savaşı’ndan dönen askerlerin dramlarıyla koşut. Paul Bettany, vampirlerce ‘dönüştürülmüş’ eski arkadaşının liderliğinde yeniden güçlenen ve büyük bir saldırıya hazırlanan vampir ırkının kaçırdığı kızını kurtarmak için otoriteye karşı çıkıp savaşçı ruhunu yeniden ortaya çıkaran rahip performansında, hem “The Da Vinci Code”, hem de “Legion”daki rollerini anımsatıyor. Set, araç, silah tasarımlarıyla dikkat çeken, ‘PG-13’ sınıflandırmasını hedeflediği için sertliğini törpülemiş ve duyma –koku alma duyuları gelişmiş kör vampir ırkını oldukça güdük bırakmak da temel zaafı olan “Priest”, bir ‘film türleri dayanışması’ adeta.

 

 

Başka Bir Yerde – Somewhere / Yönetemen: Sofia Coppola

Sofia Coppola, çocukluk anılarının izlerini taşıyan bu ‘kalabalıklar içinde yapayalnızlık’ sendromunda, ünlü erkek oyuncunun, bir süreliğine yaşamına giren 11 yaşındaki kızı nedeniyle, hızlı ve bomboş hayatını anlamlandırmaya doğru evrilmesini anlatıyor. Şöhretli ve maddi olarak her şeye sahip olsanız da ‘insan hissetmek’ için yüreğin doygunlaşması gerektiğini, birbirlerine hem uzak, hem de çok yakın baba –kızı oynayan Stephen Dorff ile Elle Fanning’in kimyasal uyumunun desteğiyle filminin özüne işliyor.

 

 

 

Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde – Pirates of the Caribbean: On Stranger Tides / Yönetmen: Rob Marshall

Korsan sözcüğü ‘her manada’ tecavüzkâr bir çekicilik taşısa da aslında, yaş sınıflandırmasında “PG-13” sertifikası alacak şekilde çekilmesi zorunlu bir Disney filminden büyük sinefillerin alacağı zevkler sınırlı tabii. Yine de, Johhny Depp’in ‘unisex’ duran giysileri içindeki ‘esnek’ Jack Sparrow yorumundan… Penelope Cruz’un, yer aldığı her filmi olduğu gibi buradaki hikâyeyi de ‘ateşleyen’ dişiliğinden… Tanrı’nın özel olarak yarattığı ‘tehlikeli’ denizkızlarının büyüsünden ve içlerinden birinin yakışıklı İngiliz Sam Claflin’in karakteri Philip’le yaşadığı özverili aşktan… İki Oscar ödüllü yapım tasarımcısı John Myhre imzalı, hayalle gerçeği birleştiren tasarımlardan… Aksiyonu capcanlı hissettiren ses düzenlemelerinden… Sinemanın en popüler tema müziklerinden birini gümbür gümbür dinlemekten ötürü mutlu olmuş biçimde ayrılacaksınız salondan. Bir de IMAX 3D izlerseniz mutluluğunuz katlanır.

 

Aşırıcılar – Kari-gurashi no Arietti / Yönetmen: Hiromasa Yonebayashi

İngiliz yazar Mary Norton’un (1903 -1992) çocuk kitabı “The Borrowers “, ABD ve İngiliz televizyon dizileriyle bir sinema filminden sonra, çok değerli bir feylesof olan animasyon ustası Hayao Miyazaki’nin Keiko Niwa ile yazdığı uyarlama senaryodan çekilmiş bu Studio Ghibli yapımıyla karşımızda. 12 yaşında kalp rahatsızlığı olan Shô’nun, ameliyat öncesi dinlenmesi için getirildiği ailesinin kırdaki evindeki bodrumda yaşayan on santim boyundaki küçük insanlarla, daha doğrusu üç kişilik bir aileyle karşılaşıp, bunlardan 12 yaşındaki Arietty’le dostluk kurmasını öykülüyor. Olaylar zinciri, evin yaşlı hizmetçisinin aileyi yakalamak için kurduğu tuzaklarla Shô’nun engelleme çabaları arasında heyecanlı bir hal alırken, hikâye de, dostluk, onur, saflık, ‘ötekine ve yaşama hakkına saygı’ , aile içi dayanışmanın önemi, tanımadıklarımızı sabırla anlamaya çalışmanın değeri gibi evrensel / insani temaları ihtiva ediyor. Diğer Miyazaki filmleri gibi, üst düzey bir olgunluk ve sevgi yapıtı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.