Ferzan Özpetek, İstanbul Kırmızısı’ndan 5 yıl sonra Türk oyuncu kadrosuyla ve Türkçe olarak çektiği, ve ilk olarak sadece İtalya’da dijital platformlarda yayınlanan İstanbul Üçlemesi: Meze-Müzik-Muhabbet ile izleyiciyi bir kez daha sofrasına davet ediyor.

Yaşamını İtalya’da sürdüren dünyaca ünlü yönetmenimiz Ferzan Özpetek, İstanbul Üçlemesi’nde karakterleri müzik eşliğinde, Türk lezzetlerinin sunulduğu bir masa etrafında topladı. En sevdiği iki şehir olan İstanbul ve Roma’yı, karakterlerinin bedenleri ve duyguları aracılığıyla beyaz perdeye yansıttı.

Çekimlerini Türk oyuncularla İstanbul ve Roma’da gerçekleştirdiği üçlemesi ile seyirci karşısına çıkan Özpetek, filminin ilk ve özel gösterimini Roma’da,  Casa del Cinema’da yaptı.

İstanbul Üçlemesi, İstanbul sokaklarını, boğazı, martıları, arabalı vapuru hikayelerinde adeta bir fon olarak kullanıyor.

İstanbul üçlemesinin ilk filmi Meze’de başrolleri Ahsen Eroğlu, Serra Yılmaz, Ayta Sözeri ve Aslı İnandık paylaşıyor. İkinci film Müzik’te Burak Yamantürk ve Yiğit Kirazcı başrolde yer alırken, üçüncü film Muhabbet’in başrolünü ise Kubilay Aka üstleniyor.

İTALYAN BASININDAN

FERZAN ÖZPETEK ÜÇLEMESİNE

ÖVGÜ DOLU SÖZLER

https://www.foodandtravelitalia.it/ozpetek-istanbul-trilogy-a-tavola-per-ritrovare-se-stessi/

https://www.moviemag.it/ozpetek-istanbul-trilogy-verita-e-coraggio-si-scoprono-a-tavola/

https://www.gamberorosso.it/notizie/a-tavola-alla-turca-con-ozpetek-il-regista-presenta-la-sua-trilogia-di-istanbul-per-netflix/

Ferzan Özpetek’in İtalya’da  büyük ilgi gören üçlemesi, İtalyan basınında da geniş yer buldu. İtalyan medyasından foodandtravelitalia, moviemag ve gamberorosso gibi önemli yayınlar Özpetek üçlemesini övgü dolu sözlerle yorumladı.

“Donatılmış bir sofra etrafında konuşulmayacak, paylaşılmayacak bir şey yoktur. Ferzan Özpetek bunu çok iyi biliyor ve filmlerinde sofrayı sıklıkla kullanıyor. Sofrayı ruhun seti, adeta her şeyin mümkün olduğu, hatta büyük gerçeklerin keşfedildiği mitolojik bir yer olarak kullanıyor.”

“Aslında üçlemenin adeta İstanbul Kırmızısı’nın bir evrimini temsil ettiği söylenebilir, Özpetek kendisinden alıntı yaparak, “ayrılıklar gözüyle sevenler içindir, kalbiyle sevenler asla ayrılmaz” diyor. Ayrılık ve melankoli teması, eserlerinin büyük ölçüde ana teması.”

“Özpetek’in sofrası, insanın oturup yemek yediği fiziksel bir yer değil sadece, aynı zamanda ruhun mekanı. Sosyalleşme fırsatı ama aynı zamanda samimi bir boyut, kişinin kendi benliğini arayışı, acıların ortaya çıkması. Yemek paylaşımı, kişinin kendi trajedilerini paylaşmanın bir metaforu.

Plutarch’ın yazdığı gibi, “birbirimizi sadece yemeye ve içmeye davet etmiyoruz, birlikte yemeye ve içmeye davet ediyoruz. İşte burada birlikte yemek yemek Özpetek sineması tarafından bir kez daha yaşam metaforuna dönüştürülüyor. Aslında kameranın masada olup bitenleri uzaktan çekerken statik olmayıp adeta misafirlerden biri olma noktasına yaklaşması, onların mimiklerini takip etmesi, yön değiştirmesi, dönmesi, masaya odaklanması anlamlı. İzlerken tüm yemeklerin tadına bakmak ve aynı zamanda bu Özpetek melankolisine kendinizi kaptırmak istiyorsunuz.”

“Üçlemenin üç kısa filminde de geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçmiş durumda. Muhabbet, üç kısa film arasında en dokunaklı ve içten olanı. Burada kahraman, yolculuk metaforunda ifade edilen melankolinin huzursuzluğunu olası tüm acılarla temsil ediyor; yolculuk kişinin geçmişindeki yerlere – ve sevgilere – doğru yalnız bir yarışa dönüşüyor: Kayıp arkadaşlar, özlenen ebeveynler, bitmeyen aşklar…”

“Gerçekler ve cesaret, sofrada keşfedilir. Ferzan Özpetek’in Türkiye’sine dönüşü, dijital kanallarda yayınlanan İstanbul Üçlemesi’nde yaşanıyor. Türkiye’de, tamamen Türk oyuncu kadrosuyla çekilmiş bu üçleme Özpetek’i, hayatını, duygularını ve onu çevreleyen insanları derinlemesine anlatıyor.”

“Özpetek’in kısa filmlerinin ana teması hayatın kabalığı ve gerçekliği karşısında gerçekleşmeyen umutlar.” “Herkesin hayatında, kalbinde veda edemediği biri vardır.”

“Ve işte karşınızda Ferzan Özpetek’i en çok anlatan üçlemenin kısası, 1976’dan bu yana İtalya’daki yaşamı. Köklerinizi unutmamanın öneminden, yalnızca göç etmiş olanların besleyebileceği o özel nostaljik melankoli…

“Bu kısa film aracılığıyla yönetmen, anılardan ve gerçekten sevdiğiniz birinden gerçekten ayrılmanın imkansızlığından bahsediyor.”

“Bu üç kısa film arasında bir birlik varsa o da sofra, yalnızca şenliğin değil, yaşama sevincinin ve anıların da kutlandığı yer. Her şeyden önce doğruluk ve cesaretin kutlandığı yer.”

“İstanbul Üçlemesi’nde yemek hem rahatlatıcı bir unsur, hem de kendinizi olduğunuz gibi göstermek, duygularınızı paylaşmak için bir teşvik. Mutfağı Türk geleneğine ait, Özpetek’in çocukluğunun mutfağı: lakerda, fasulye, haydari, tarator ve kuru cacık gibi leziz mezeler…  Ve tabii ki kaçınılmaz sarmalar.”

“Ferzan Özpetek’in nostalji, hatıra ve memleketine duyulan sevgiyle dolu eseri, yönetmen için çok değerli olan temaları ele alıyor ve bunları yenilenmiş bir olgunlukla yeniden ele alıyor.”

“Her zamanki gibi üç kısa filmini kendi otobiyografik deneyimlerinden parçalarla yayınlıyor. Burada anlatılan kısa öykülerin uyandırdığı duygular, izleyenlerin yüzlerinde melankolik bir gülümseme bırakıyor. Ve nihayet, gerçekte kim olduklarını anlatmaya hazır bir aile yemeği için hazırlanan sofraya oturmak için duyulan büyük bir istek uyandırıyor.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.