Sinema sevdası yüzünden Eskişehir’den İstanbul’a amcasının yanına kaçan, Yeşilçam Sokağı’nda usta isimlerin yanında mesleğinin temellerini atan, Yeşilçam okulunda yetişen, oyuncu olması için çok destek görse de gönlünü kamera arkasına kaptıran, sayısız usta yönetmen ve oyuncuyla sinema tarihinin önemli yapımlarına imza atan Işık Şefi Recep Biçer’le geçmişe yolculuk yaptık. Yeşilçam döneminde samimiyetin olduğunu ifade eden Biçer “ Şimdi setler çok kalabalık dahili mekanda nerede ise nefes bile alınamıyor. Dayanışma yok, selam yok “ diyor. Çok sayıda teknik adam yetiştiren, setten sete durmadan koşturan Recep Biçer’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Meslekte kaçıncı seneniz? Ödüllü ‘Işık Şefi’ olarak, geriye dönüp baktığınızda nasıl geçti yıllarınız?

1974- 75 yılından bugüne kadar Yeşilçam ve beyazcamdaki çalışmalarım çok güzel ve hızlı geçti.    

USTALARIMDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM

Bu mesleğe nasıl gönül verdiniz? Sizin hikayeniz nerede başlıyor?

Çocukluğumda okuldan kaçıp hep sinemaya giderdim eve geldiğimde ise annem den hep dayak yerdim. Oyuncu olmak için Eskişehir’den İstanbul’a resmen kaçtım. Amcamın yanına tabii ki. Birkaç hafta Yeşilçam sokağına gidip resmen iş dilendim, çocuk olduğum için kimse beni dikkate almadı. Sonunda Mazhar Baba’nın yanında ışık elemanı olarak işe başladım. Beni aynı zamanda oyuncu yapacaktı. Ama olmadı… Ben ışığı tercih ettim. O dönem ustalarımdan çok güzel dersler aldım ve kısa zamanda şef oldum. 

İlk projeniz neydi? Bugüne kadar kimlerle çalıştınız? 

En zor ancak çok güzel çalışma yaptığım, yönetmenim Süreyya Duru’nun sansürlü filmi ‘Güneşli Bataklık’ idi. 1977’de çektik 1982 yılında vizyona girdi. Bu filmde hem ışık şefliği hem de kamera asistanlığı yapmıştım. Hatta İşçi Filmleri Festivali’nden ödül de almıştım. 80’li yıllarda görüntü yönetmenliğine başladım, birkaç yıl sonra tekrar ışık şefliğine geri dönmek zorunda kaldım çünkü o dönem fazla şef yoktu. Teknik olarak görüntü yönetmenliğinin faydasını görmüştüm. Bu sayede ışık bilgim arttı, bu yüzden hala teknolojiyi takip ediyorum. Çalıştığım İlk iki filmimi hatırlamıyorum yapım firmasını ve oyuncuları biliyorum o kadar. Üçüncü filmim Küçük Mücahit’ti. Perihan Savaş, Orçun Sonat, Sezercik oynamıştı. Benim için büyük bir deneyim olmuştu. Bugüne kadar Ömer Kavur, Atıf Yılmaz Batibeki, Şerif Gören, Zeki Ökten, Memduh Ün, Kartal Tibet, Yavuz Turgul, Tunç Okan, Orhan Oğuz, Şahin Kaygun, Natuk Bayan, İrfan Tözüm, Orhan Elmas ve Bilge Olgaç gibi usta isimlerle çalıştım. Oyunculardan da Tarık Akan, Kemal Sunal, Kadir İnanır, Şener Şen, Cüneyt Arkın, İlyas Salman, Fatma Girik, Filiz Akın, Aytaç Arman, Talat Bulut, Ayhan Işık, Türkan Şoray, Perihan Savaş, Elia Kazan gibi birçok sanatçı ile çalıştım. Ses sanatçıları dahil. Hepsini ayakta alkışlıyor ve de saygıyla anıyorum. İyi ki hayatıma girdiler.

Kaç film oldu? Sayısını hatırlıyor musunuz?

Çektiğim filmlerin sayısını hatırlamıyorum. Tabii ki sinema bir eserdir. 7’inci sanat yaptığımız iş. Bence dünyanın en güzel mesleğidir. Saygı, sevgi çerçevesi içerisinde yaparsan sinema bir aşktır, bir tutkudur eğer çok seversen.

PANDEMİ İZİN VERMEDİ

Son olarak Kuzey Yıldızı dizisini çektiniz. Nasıl geçti çekimleriniz? Uzun süre Ordu’da kaldınız… Şimdi sırada hangi proje var?

Kuzey Yıldızı Ersoy Güler Hoca’nın yazıp yönettiği 64 bölümlük güzel bir çalışmaydı.  Lanet pandemi izin verseydi bir sezon daha giderdik neyse direnmeye çalışıyor ve halkımız izlesin diye güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Sırada ‘Aşk Olsun’ adlı televizyon filmi var. Sonrası kısmet. Zaman ne gösterecek bakalım.

DAYANIŞMA YOK SELAM YOK

Kaç kişilik bir ekibiniz var? Yeşilçam dönemini zaman zaman arıyor musunuz?

Işık ekibi olarak sekiz kişiyiz. Zaman zaman değişebiliyor. Diğer sorunuza şöyle yanıt vermek istiyorum: Yeşilçam çok güzeldi o dönem en fazla 35-40 kişilik ekipler olurduk. Poğaça bilmezdik, oyuncu arkadaşlar dahil her sabah süper kahvaltı ederdik, tabii ki yemekler de aynı. Şimdi ise sabahları 3-4 poğaça ve meyve suyu. Bunu yadırgamıyorum setler şu an 80 kişinin üzerinde. Oyuncu ve figürasyon hariç. Şimdi setler çok kalabalık. Dahili mekanda nerede ise nefes bile alınamıyor, dayanışma yok, selam yok… Sadece sete çıkarken sorulan soru şu “Akşam ne zaman işimiz biter?” İstanbul’da çekim yapıyorsan sabah evden çıkıp servise yetişmen 1,5 saat akşam aynı dert.

ÖMER KAVUR ÇOK ÖZELDİ

Setinde çalışmaktan zevk aldığınız isimler kimlerdi? 

Yukarıda birçok yönetmen ismi yazdım hepsi ile çalışmak güzeldi. Sadece hiç bir zaman unutamayacağım Ömer Kavur var. Ağabey- kardeş gibiydik. 14 projesinin 10 tanesinde çalışma şansı buldum. Aziz Nesin Hikayeleri ve Üzgünüm Leyla hariç. Hepsi ödüllü filmlerdi. Anayurt Oteli’ni hiç unutamam 1986 yılında çektik yanılmıyorsam 1988 İstanbul Film Festivali’nde ‘En İyi Film Ödülü’nü aldı. Hiç unutmam Ömer Ağabey’im Emek Sineması sahnesine çıkıp şunu söyledi. “Bu filmi ben çekmedim, ekibim çekti ve bu aldığım para ödülünü ekibime paylaştıracağım” dedi. Zarfları hazırlayıp ekibine verdi. Saygıyla anıyorum. 

Çok anı biriktirmişsinizdir. İleride kitap haline gelir mi bu hatıralar?

Anılar bitmez… umarım bir gün kaleme alırım.

Bu mesleğe gönül vermiş, bu sektörde ilerlemek isteyen genç arkadaşlara neler önerirsiniz?

Genç arkadaşlara tavsiyem perdede ve ekranda isminiz çıkıyorsa, isminize olan saygınız var ise mesleğinizi en iyi şekilde yapmak durumundasınız. Her okuduğunuz senaryoyu, yeni aşık olduğunuz arkadaşınız gibi düşünün. Filmin başında ilişki başlar, sonunda çocuk dünyaya gelir. Seyirci de ona göre sever…

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.