Kendi çapında problemleri olan, ünlü şarkıcı Jackson Maine alkolik bir adamdır. Bu durum karşısında dezavantajlı bir hayat süren Maine, tesadüf eseri Ally ile tanışır ve birbirlerine tutkulu şekilde uyum sağlayan bir çift olma yolunda adımlar atarlar. Oldukça uyumlu bir çift olarak birlikteliklerine devam ederler fakat bu süreç hem kişiliklerini hem de kariyerlerini baştan aşağı şekillendirecek bir durum halini alır. Klişe romantik filmlerin kurgu tuzağına düşmeyen film sonu tahmin edilebilir olmadan kesitlerle devam eder halde.

Hollywood sineması, sinemanın doğuşundan bu yana “uyarlama” işleri çok sık bir şekilde karşımıza çıkarmakta. Hatta bu durum günümüz popüler sinemasında oldukça laçkalaştırılmış bir halde ki, aynı hikayeyi yıl içerisinden birkaç defa görmek nasip oluyor. Sadece 2014 yılında çekilen Hercules, The Legend of Hercules, Hercules Reborn gibi üç hikaye bile buna bir örnek sayılabilir. Genellikle aksiyon, fantastik, bilim-kurgu ya da korku türünde yapılan bu uyarlamalar sinemanın çekim teknikleri geliştikçe yeniden yorumlanıyor ve popüler kültürde yeni bir imge oluşturarak kitle çekmeyi başarıyor. A Star is Born filmi ise tür olarak klişe kabul edilen gişe filmlerinin aksine bir dram uyarlaması. Fakat ilk film 1932’den bu yana 5. Kez vizyona uyarlanmış olması bir başka dikkat çekici unsur…

Bradley Cooper’in ilk yönetmenlik deneyimi olan A Star is Born, 5.kez gördüğümüz bir hikayeyi günümüz şartlarına entegre ederek modernize edilmiş ve güncel bir canlılık kazandırılmış. Bu canlılık realizm ile birleştirilerek duygu aktarımını başarıyla sağlamış. Gerek konser sahneleri, gerek sahne arkası mekanları oldukça başarılı kullanılarak filmi yapaylıktan bir hayli uzaklaştırmış. İzlerken tıpkı Bohemian Rhapsody ya da Müslüm gibi güncel biyografik öykülerden birisini izliyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Tabi Sezen Aksu’nun Minik Serçe’yi de eklemesek olmaz…

Oyunculuklar ise bu konuyu destekler nitelikte. Lady Gaga’yı Robert Rodriguez’in filmlerinde yan rol olarak bilirdik ve Razzie Ödülleri’ne aday olacak kadar vasat performanslar sergileyen birisiydi. Fakat bu filmde oldukça iyi bir iş çıkarmış ve doğallığıyla başarılı bir performans sergilemiş. Canlandırdığı karakterin güçlü bi sese sahip olmasından mıdır bilinmez Gaga tercih edilmiş fakat bu rolün üstesinden gelmiş. Bradley Cooper ve Sam Elliot da altları çizilmesi gereken isimler. Tabi filmin iyi olabilmesi için sadece oyuncular yetmiyor. Görüntü yönetmenliği ve sanat yönetmenliği de değinilmesi gereken bir husus. Yakın plan kamera çekimleri çok şey anlatıyor. Karakterlerin mimikleri ve duygularının okunması için repliklere gerek bile duyulmuyor.

Bu sene 8 dalda Oscar’a aday olan A Star is Born, müzik kategorisinde bir hayli iddialı duruyor. Zira filmin şarkıları oldukça kaliteli ve senaryo ile çok uyumlu. Oldukça başarılı şarkılara sahip bir yapım. Lady Gaga’nın sesini biliyorduk tabi fakat Bradley Cooper da aşağı kalır değil…

Filmdeki mesajlara gelecek olursak üstünde durulması gereken önemli bir konu var. Özellikle günümüzde popüler kültürün geleneksel yapıyı ve özgün müziği bitirmesi, sanatın niteliğini dönüştüren bir durum. Küreselleşme ile hayatımıza giren serbest piyasa durumu sinema başta olmak üzere müzik, resim gibi birçok sanat alanını tahrip etmiş ve metalaştırmıştır. Müziğin gündelik hayattaki yeri artık piyasanın bir parçası olmuş bir “ürün” halini almıştır. A Star is Born ya da çevirim adı olan Bir Yıldız Doğuyor, günümüz dünyasında bir yıldızın doğuşunun mümkünatını güzel bir dille ele almış. Parlayan bir yıldız olan Ally’nin önce ve sonraki hallerinde yaşadığı dönüşümün özet olarak ele alınması ise filmin sayılı kusurlarından denebilir. Bu tutarsızlığı Can Ulkay’ın Müslüm filminde de görmüştük. Filmin yer yer melodramatik sahneleri ise duyguyu yoğunlaştırma niyetindeyken yapaylaştırıyor.

En İyi Ses Miksajı ve En iyi Uyarlama Senaryo dalında iddialı olan yapım Oscar’dan eli boş dönmeyecek gibi gözüküyor. Ülkemizde yalnızca 60 bin kişi tarafından izlenen film yaklaşık 1 milyon TL civarı gelir elde etmiş.

Filme notum 8/10

 

 

3 Temmuz 1996 yılında Bodrum’da doğdum. Sinemaya olan merakım ilk olarak oyunculuk ve tiyatro ile başladı. Ortaokul yıllarımda televizyonda yayınlanan Çok Güzel Hareketler Bunlar adlı program, tiyatro skeçleri yazmama ve okulda oynamamda etkili oldu. Liseye geçtikten sonra yazdığım tiyatro skeçleri yerini film senaryolarına bıraktı. Her gün film izleyerek sinemalar.com da amatör yorumlar yazmaya başladım. Uşak Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü okumaya başladım ve sinemanın toplumsal boyutlarını incelemeye başladım. Lisans Bitirme Tezi’mi “Sinemada Amerikan Milliyetçiliği: Süper Kahraman Filmleri Üzerine Değerlendirme” çerçevesinde ele aldım. Yüksek lisansa hazırlanmaktayım ve yüksek lisans tezimi, yaşadığım yer Bodrum’un geçmişten günümüze kültürel ve sinema mekanı açısından dönüşümü üzerine yazmayı hedefliyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.