Nightcrawler – Gece Vurgunu Haberde etik tartışmaları, İletişim Fakültelerinde en çok üzerinde durulan konulardan biridir. Eksikliğinden midir bilinmez, iletişim öğrencilerinin en sık duyduğu kavramlardan bir tanesidir haberde etik.
Hocalar derslere girer ve uzun uzun etik nutukları çekerler. Hatta mezuniyet yeminine bile girmiştir bu ifade. Ancak sektöre çıkınca sektörün kendi doğal şartları ile daha fazla mücadele edemeyen mezunlar, bir yerden sonra “doğal şartlara” kendilerini uydurmak zorunda hissederler. Sektör de zaten yalnızca İletişim Fakültesi öğrencilerinin çalıştığı yer değildir, başkaca disiplinlerden gelenler de vardır. Bazen hiçbir disiplinden gelmenize bile gerek olmayabilir. Girişken, hırslı, bağlantıları olan, araştırmacı, risk alan biriyseniz iyi bir haberci olmanızın önünde hiçbir engel yoktur. Önemli olan bu vasıfları nasıl ve ne yönde kullandığınız.
Yukarıdaki paragrafın sonunda söylediğimi görsel olarak tecrübe edeceğimiz, Nightcrawler (Gece Vurgunu) filmi, 28 Kasım’da vizyona girdi. Yönetmenliği Dan Gilroy’un yaptığı(senaryosu da kendisine ait), film, haberde etik tartışmasını yeniden alevlendirecek gibi duruyor. Film, 55 yaşındaki yönetmen Dan Gilroy’un ilk uzun metrajlı filmi. Biz Dan Gilroy’u daha çok senaryosunu yazdığı Düşüş(2006), Çelik Yumruklar (2011), Bourne’un Mirası (2012) filmlerinden hatırlıyoruz. Filmin başrollerinde Jake Gyllenhall (Lou Bloom), Rene Russo (Nina Romina) ve Riz Ahmed (Rick) var.
Filmde Lou Bloom, zaman zaman hırsızlık yaptığı eşyaları satarak geçinen tehlikeli bir ezik olarak karşımızda. İş görüşmesinde, kapılar “ahlaksız” olduğu için yüzüne kapanan Lou, artık ahlaklı kalarak iş sahibi olamayacağına kendini ikna etmiştir, zaten bunun için de çok yatkındır. Sanki birinin kendisine bunu söylemesini ister ve bu da olur. Peki, ne yapacaktır? Ahlaklı olmanın hiçbir karşılığının olmadığı iş nedir? Bunun için çok fazla zaman da kaybetmez kahramanımız. Arabasıyla eve dönerken bir kazaya şahit olur, kaza yerinde serbest çalışan bir habercinin çektiği görüntüleri satmak için yaptığı pazarlığa şahit olur. Bir tarafta canının kurtarılması için bekleyen biri bir taraftan ona yardım eden polisler diğer taraftansa, bu olayı paraya tahvil eden “haberci”. Habercinin daha filmin başında hiçbir ahlaki kuralı bulunmayan biri olarak kodlanması inanılmaz sarsıcı. Sizi hem bir izleyici olarak hem de sektöre iş gücü yetiştiren bir akademisyen olarak boşluğa düşürmeyi daha ilk baştan başarıyor. Ahlaksızlık bu işin fıtratında var gibi bir ön kabule zorluyor.
Lou pazarlığa şahit olduktan sonra artık haberci olmaya karar verir. Çünkü hiçbir bağlayıcı normu yok. İlk iş olarak kendine bir kamera alır. Basit bir handy cam’dir aldığı kamera. Bununla Los Angeles’ın sokaklarını, geceleri arşınlamaya başlar. Zaten temiz ve şeffaf bir iş olsa geceleri neden yapılsın? Diye sürekli izleyicinin kendi kendine sorular sormasını sağlar. Bu bir anlamda izleyiciyi de aktif kılan bir zorlamadır. Ancak aynı zamanda nasıl motive edeceğine de kendi karar veren bir zorlama. Bir ironi var gibi. Hem sizi aktif kılıyor ama aynı zamanda size kendi belirlediği sınırlar çerçevesinde hareket imkânı tanıyor. Siz izliyor ve sonunda filmin sordurmak istediği soruyu soruyorsunuz kendinize.
İzleyici sorgulamalara devam ederken Lou da haber peşindedir, kendisine para kazandıracak haberin. İşte ilk fırsat, değerlendirirse eline iyi para geçebilir. Bir an polisin arkasından dolanıp yerde silahla vurulan kişinin kanlar içinde kalan boynunu yakın planda görüntüler. Habere konu olan kişiler genelde ya Asyalı ya da Meksikalıdır. Görüntüleri yine kendisi kadar hırslı olan, orta yaşın üzerinde ancak halen kendini ispata çalışan Nina’nın kanalına satar. Lou ve Nina arasındaki ilişki profesyonel bir ilişki olarak başlar ancak Lou’nun yaşlı kadınlara duyduğu zaaf, bununla yetinmesinin önüne geçecektir. Böyle de olur, Lou ve Nina arasındaki ilişki marazlı bir ilişkiye döner. Nina kariyerinin devamı için daha iyi haberleri ekrana çıkarmak zorundadır. İki yılda bir sözleşme imzalamaktadır ve iki yılın sonuna gelmek üzeredir. Sözleşmenin yenilenmesinin şiddetin, kanın, suçun, acının gösterilmesinden geçtiğine inanır. Denklemi kendi kafasında böyle kurmuştur ve buna uygun haberler peşindedir. Lou, Nina’nın bu zaafının farkındadır. Ona istediği türden haberler getirir ve karşılığında her seferinde daha fazla para alır. Ancak bir yerden sonra oyunun kurallarını da koymaya başlar Lou. Artık yalnızca para değil Nina’nın bedenine de sahip olmak ister. Bunun pazarlığını yapar. Pazarlık yaparken Nina’ya sunduğu şeyler, öyle inandırıcıdır ki artık Nina itiraz bile edemez. Nina, Lou’nun iki katı yaşına sahiptir. Ancak hırsı onu alt eder ve kanalda devam etmek için Lou’nun isteklerine göz yummak zorunda kalır.
Lou ile Nina birbirlerinin tamamlayan değil birbirlerinin devamı şeklindedirler. Yani Lou yaşlandığında Nina gibi olacak ama arkasından yeni Lou’lar gelecek ve süreç sürekli böyle devam edecek. Şöyle bir denklem var filmde: Eğer haberci olmak istiyorsan hırslı olman gerekiyor. Bu varsa para da kazanırsın iyi işler de çıkarırsın. Ancak hırsın kontrolünün mümkün olmadığını her iki kahramanımız da görmüyorlar. Öyle ki daha fazla para kazanmak için Lou haberi bulan değil inşa eden kişi olmaya da başlıyor. Nina da kamunun sağlıklı haber almasını değil daha çok dikkat çeken haberleri ekrana çıkarıyor. Her ikisinin de bu hırsını dengeleyecek ve /veya önleyecek her hangi bir mekanizma bulunmuyor. Film bu anlamda kötümser kalıyor. İzleyicilere öğrenilmiş bir çaresizlik aşılıyor. Bir anlamda “yapacak bir şey yok keyif almaya bakın” der gibi. Eğer para kazanmak istiyorsanız ve yerinizi korumak istiyorsanız sıra dışı işler çıkarmak zorundasınız. Bunu yaparken her şey mübah, çekinmeye gerek yok, yeter ki çıkardığın iş dikkat çeksin. Bu bakımdan film gayet dünyevi, bir dayanak ve çözümden yoksun, “Zaten Tanrı da öldü, dolayısıyla tüm bunları cezalandıracak ve hesap soracak üst bir varlık yok” der gibi. O zaman düzeni yaratacak olan insanın kendisi: Hiç kimseye hesap vermeden ama herkese zarar vermeyi göze alarak.
Tün bu söylenenleri özetleyecek olursak: Film haber yapım sürecine çok sert eleştiriler gönderen, izleyiciyi tedirgin eden ve medya içerikleri karşısında savunmasız olduğuna dair kanıyı güçlendirecek görüntülere ve diyaloglara sahip. Bir eleştirmen olarak filmi analiz edebilmek için görüntü aralarına ve diyalog aralarına bakmanıza bile gerek yok. Film doğrudan hem gösteriyor hem de söylüyor. Filmin haberciliği, habercileri, habere uluşmayı, haberin sunulduğu mecrayı zaman zaman karikatürleştirdiğini ifade etmek mümkün. Ancak bazı şeyler var ki medya tecrübesi olanların kolay kolay gülüp geçemeyecekleri türden.
Madem öyle hırsla nereye kadar Lou?
Murat Soydan / musoydan@yahoo.com