Ashgar Farhadi İran’ın genç yönetmenlerinden. Öne çıkan üç filminde de başarılı bir öyküleme görüyoruz, sıradan, sade ama aynı zamanda fazla açılımlı ve katmanlı. 2009 yapımı Darbareye Elly ile son filmi Past arasında bir benzerlik kurduğumu da söylemeliyim.
Yalan olgusuna ve onu sürüklediği olaylar silsilesine fazlaca kaptıran iki film çözümü de o derece sade bir şekilde hallediyor. Yönetmenin bir önceki filmi Ayrılık Altın Küre ve Oscar’a dayanan yolculuğu sonucunda hem çok izlenen bir film oldu hem de yönetmenine genç yaşta dünya çapında bir ün kazandırdı. Tabii ki bu İran sinemasının ilk başarısı değil, birçok yönetmen Cannes’dan ödüllerle döndü ve İran sinemasının naif yanını dünyaya duyurmuş oldu…
The Past’ı izleyince aklıma Abbas Kiarostami’nin son filmi Aslı Gibidir geldi. Hem usta yönetmenin ülkesinin dışında çektiği (orası İtalya’ydı) film olması dolayısıyla hem de iki filmin de ustaca kıvırdığı gerçeklik ve prova arasında kaldığı anlatımıyla… Kiarostami yol hikayeleri seven bir yönetmen olduğu için kahramanlarını güzel mekanlar eşliğinde gezdirerek mekan ve olaylara göre belirlenen muhabbetin izini sürmüştü… Farhadi’nin Fransa’da tamamen oranın koşullarına uygun olarak çektiği filmi ben de zaman zaman Stephen Frears filmleri havası yaratmadı değil, konu olarak değil elbette ortamın sunumu ve yansıyışı anlamında. The Past aslında dağınık bir evin içine atıyor kahramanlarını, hikayeyle beraber evin de toparlanmaya, zaman zaman da tekrar dağılmaya başladığını görüyoruz. Filmin birçok kolu var ve çözümlenmesi gereken birkaç soruna el atıyor. Öncelikle Ahmet ve Marie arasındaki iletişim. Marie’den boşanmak için Tahran’dan Paris’e gelen Ahmet aslında Marie’nin bundan sonra kurmak istediği hayat için ondan yardım istediği hissine kapılıyor ve sonuna kadar yardımcı olmaya çalışıyor. Marie ise üçüncü evliliğin kollarına atlamak istiyor ama Samir’le ilgili sorunları var ve büyük kızı Samir’den hiç haz etmiyor. Film Paris’in ortasında kimin güçlü olduğuna, kimin kararlarının filme yön verdiğine dair sürekli şaşırtmacalar eşliğinde ilerliyor. O yüzden arkasında durduğunuz karakter sürekli değişiyor ama sanırım çoğunluğun eşlik ettiği karakter Ahmet oluyor, olacaktır.
Her ne kadar İran sineması etkilerinden uzak gibi algılansa da örneğin filmi çocuk oyuncu yönetimindeki başarısı bir İran filmi olduğunu hatırlatıyor bir kez daha. Çocuklar üzerinden film gerçekçilik sınaması sunuyor ve bunu mükemmel biçimde başarıyor. Özellikle de Fouad çok başarılı, gerçekçi tepkiler eşliğinde filme değer katıyor. Sonuçta Geçmiş güçlü hikayesi, karakterleri, yönetimi ve oyunculuklarıyla öne çıkıyor ve etkiliyor.