Zeynep Uslu
Başlık: İnsanı dünyanın en büyük gücü haline getiren meziyetler, onu parçası olduğu doğanın hakimi ilan ederken hangi yollardan geçtiğini merak etmemek elde değil. Mağara adamından metropol insanına evrilen bu güçlü yaratık dünyanın saklı bölgelerinde keşfedilen yeni insan topluluklarına imrenerek bakıyor. İşte o zaman aslı soru geliyor, “mağarada daha mı mutluyduk”?
Dünyanın ve insanoğlunun geleceği üstüne yapılan felaket filmlerini yazmıştık. İnsanın yıkıcılığına bakıp, gelecek için daha güzel bir dünya hayal etmek elbette zor. Yine de kafamıza bir soru takılıyor. “Hep böyle miydik?” İnsanı dünyanın en büyük gücü haline getiren meziyetler, onu parçası olduğu doğanın hakimi ilan ederken hangi yollardan geçtiğini merak etmemek elde değil. Mağara adamından metropol insanına evrilen bu güçlü yaratık dünyanın saklı bölgelerinde keşfedilen yeni insan topluluklarına imrenerek bakıyor. İşte o zaman aslı soru geliyor, “mağarada daha mı mutluyduk”?
İlkel insan, felsefi yanıyla da mizahi yanıyla da sinemanın keyifli konularından birisi. Hayal gücümüzü bugünün alışkanlıkları ve bakış açısının dışına taşıyan çalışmalardan, günlük alışkanlıklarımızı çağlar öncesine uyarlayan mizahi yorumlara kadar pek çok film yapıldı. Geçmişe duyulan merak ve bilinmez olanın gizemi bir araya gelince, insanlığın acemilik dönemine dair sonsuz malzeme ortaya çıkıyor. Bakış açısı ne olursa olsun insanlığın ortak tarihine yapılan bu geziler oldukça eğlenceli. İşte bazıları…
Ateşin Peşinde (La Guerre Du Feu) / 1981
Jean Jacques Annaud’nun, bilim adamı titizliğinde çalışarak çektiği film insanın evriminde en önemli unsurlardan biri olan ateşin peşinde bir yolculuk hikayesi. Sahip oldukları ateşi kaybeden neandartel bir kabilenin üç üyesi ateşi bulmak için yola çıkar. Farklı gelişim süreçlerinde bulunan kabilelerle karşılaşan ve hayatta kalmaya çalışan üç kafadar sadece ateşi yakmayı değil aşktan eğlenceye kadar pek çok insani değeri de keşfedecektir. Ateşin Peşinde ile Annaud’un sinema dilindeki ustalığının bir kanıtı daha çıkıyor karşımıza.
Son Neandartel İnsan (Ao, Le Dernier Neandertal) / 2010
“Ateşin Peşinde” ile pek çok benzer noktası bulunan “Son Neandartel İnsan”, kabilesi ve yeni doğan bebeği homo sapiensler tarafından yok edilen neandertal Ao’nun hayatta kalma hikayesini izliyoruz. Yalnız kalan Ao, yıllar önce ayrıldığı kardeşini bulmak için yola çıkar. Esir düştüğü bir kabilede kendi çocuğu olarak benimsediği bir bebek ve onun homo sapiens annesiyle arayışını sürdürürken türünün son örneği olduğunu fark edecek ve yeni ailesiyle birlikte varlığını sürdürmeye çalışacaktır.
A.r.o.g / 2009
G.O.R.A filminin devamı olarak çekilen A.R.O.G’da Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Arif, zaman makinesiyle yontma taş devrine dönüyor. İlkel toplumun Türk usulü komedisi olan A.R.O.G bütçesi ve efektleriyle sinemamızın önemli dönüm noktalarından birinde yer alıyor. Evine dönmek için çabalayan Arif, birbirine düşman iki kabilenin arasında gidip gelirken kabilelerin hızla çağ atlaması için çalışmalara başlar. Yönetmenliğini Ali Taner Balacı ve Cem Yılmaz’ın yaptığı filmin kadrosunda Cem Yılmaz, Ozan Güven, Özkan Uğur, Nil Karaibrahimgil, Özge Özberk yer alıyor.
RRRrrr! / 2004
Taş devrinde şampuanı bulmuş olan temiz saçlılar ile onlardan şampuanı çalmaya çalışan kirli saçlılar arasındaki savaş sürerken, insanoğlunun ilk cinayeti işlenir. Özgün olmasa da ilkel çağ esprilerinin gerilim filmi mizahıyla birleştiği bir absürt komedi filmi “RRRrrr!”.
Fi Tarihi ( Year One) / 2009
Jack Black ve Michael Cera’nın iki beceriksiz kabile üyesini canlandırdıkları bu absürt komedi hikayesi sıçramalı bir zaman düzeni üzerine kurulmuş skeçler şeklinde ilerletiyor. İlkel kabilelerinde tutunamayan Zed ve Oh kabilelerini terk edip dünyanın yaşadıkları ormanın sonunda bitmediğini keşfediyorlar. Köylerini terk ettiklerinde ilk şahit oldukları şey Kabil’in Habil’i öldürmesiyken, ertesi gün İbrahim’in İsmail’i kurban edişini engelliyorlar. Mel Brooks ve Monty Python çağrışımlı film komedisini hikayeden daha çok iyi yazılmış diyaloglar ve Jack Black-Michael Cera ikilisin oyun performansı üzerinden kuruyor.
MÖ 10 000 (10 000 BC) / 2008
Film dağda ölü annesine sarılmış bir halde bulunan küçük bir kızın kabileye gelmesiyle başlar. Büyücü ona baktığında hem felaket hem kabilenin kurtuluşunu görür. Üzerinden yıllar geçer ve felaket kehaneti gerçekleşir. Köy piramitlerin yapımı için işçi toplayan askerlerce basılır. Ve büyücü tarafından kutsanmış kız kaçırılır. Kurtuluş kehanetini ise ona aşık olan ve köyde korkağın oğlu diye anılan bir genç gerçekleştirecektir. “MÖ 10 000”, hikayesiyle çok başarılı olmasa da rejisi ve görüntüleriyle izlenmeye değer bir tarih öncesi filmi.
Taş Devri ( The Flintstones) / 1994
80’ler ve 90’larda çocuk olanlar için nostaljik değeri yüksek bir film Taş Devri. Aslında modern bir Amerikan ailesini, iş ve arkadaşlık ilişkilerini anlatır film. Onu Taş Devri yapan, her şeyin taştan ya da hayvan ve taşların kombine edilmesiyle hazırlanmış ilginç eşyalardan oluşmasıdır. Çizgi filmin (ve muhteşem dublaj adaptasyonunun) tadı damağımızda kalmıştır elbet, yine de Brian Levant’ın elinden çıkan film izlenmeyi hak ediyor.
Mağara Ayısı Klanı (The Clan Of Cavebear) / 1986
Jean M. Auel’in aynı isimli romanından uyarlanan “Mağara Ayısı Klanı”, diğer filmlere nazaran farklı bir bakış açısı sunuyor. Yine neandartel bir topluluğun yaşamı üstüne kurulu olan film, kadının kabiledeki yeri ve gelenekler üstünde durmasıyla ayrılıyor. Kabilenin şifacısı tarafından bulunan homo sapiens “Ayla” kabileye kabul edilir ve orada yetişir. Ayla, farklı olmanın zorluklarını yaşarken, gelenek ve tabuları da sarsacak değişiklikler yaratır.