Korku ve şiddetin dini kanadı!
Banu Bozdemir
Biz de Şeytanın İni diye çevrilen Red State ilk başta bir korku filmi izlenimi uyandırıyor, bizi böyle bir mayaya hazırlıyor. Yani aslında filmin içinde kaskatı kesildiğimiz anlara sürükleniyoruz ama bunlar korkudan değil bir nevi farklı bir dehşet duygusundan!
Film yoğun bir eşcinsel karşıtı grubun protestosuyla başlıyor. Ve seks yapmak için kıvranan ergenlerle! Bunların bir yerde karşı karşıya geleceğini hissediyorsunuz ama film tahmininizden daha ağır bir karşılaştırma anı ve hali sunuyor bize!
Ben kendi adıma filmi çok başarılı bulduğumu, eşcinsellik ve dini bu kadar çapraz ateşte karşı karşıya getiren, bu anlamda başka bir film izlemediğimi itiraf etmeliyim. Üç gencin tuzak bir aşk daveti almalarıyla başlayan olaylar zinciri tam bir kaosa uzanıyor. Filmin geçtiği yer bir kasaba olmasına rağmen, bu kadar koca bir çarpıklığı o kadar rahat kuşanıyor ki dehşetengiz bir duyguda izliyorsunuz filmi.
Dini kendilerinden bile çok sahiplenmiş bir grup, günahkar ilan ettikleri insanlara had bildirme derdine düşüyor. Baba, peder gibi dini kavramlarla sahiplendikleri bu aşırı muhafazar vaiz adamın peşinde helak olan grup, çocukların önünde işkence yapıp, bunu normal, hatta gülünesi bir olay gibi yansıtmaktan geri durmuyor. Din yolunda girilen her yol mubah hesabı!
Film şiddet dozu yüksek filmlerden. Ve bu şiddet organize gibi gözüküp sonrasında daha da karmaşıklaşan bir hal alıyor. Aslında varlıkları bilinen bu dinci grubun silahlı bir katil çetesine dönüşmesi saniyeler alıyor. İnsan ister istemez aşırı dinci Müslümanları akla getiriyor. Şekilsel olarak inanılmaz farklar var. Tabii bunların da sadelik ve bakımsızlık anlamında bir tarzları var ama kurbanlarını seçme, onları çağırma ve işkence etme yöntemleri seri katil titizliğinden farklı değil. Tek farkı ölümü mutlulukla bir tören halinde yapmaları!
Filmin gittikçe yükselen şiddetinin yanında ona katılmaya çalışan bireysel hikayeler de var elbet! Eşcinsel ve çoklu sevişmeyi sapkınlık sayan ve bu yolda tam bir işkence sapkını olan insanların davaya inanış biçimlerini, vaizin kitlesini ayakta tutmak için verdiği akılcı ve vicdani mücadeleyi gördükçe aslında meselenin derinliğini daha iyi kavramak mümkün. Film bir yandan da herkesin cezasını bir anda ve peşin keserek bütün hükümleri yerle bir ediyor.
90’lı yıllarda yükselişe geçen Amerikan bağımsız sinemasına Tezgahtarlar (Clerks) serisi ile adını yazdıran Kevin Smith’in son işi olan yapım, yurt dışındaki eleştirmenler tarafından pek beğenilmemekle birlikte – her gün karşımıza çıkabilecek gerçek hikayelerin sinemaya uyarlanması açısından takdir toplamış görünüyor.
Filmin başrollerini yakın zamanın genç oyuncularından Michael Angarano, Nicholas Braun, Ronnie Connell, Kaylee DeFer ve usta aktör Michael Parks paylaşıyor…