62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden birkaç ödülle dönen Hasan Tolga Pulat imzalı Parçalı Yıllar filmi, sinemamızda biraz da yalnız bırakılmış bir dönemi anlatıyor, erkek bir karakter üzerinden anlatsa da asıl yarayı alan kadınları da es geçmiyor. Kendisine sorularımı yönelttim!

Merhaba Hasan Tolga, öncelikle seks filmleri dönemini filme çekmek nereden aklına geldi, özellikle de sinema adına söylenecek pek söz kalmamışken, herkesin gittiği yoldan gitmeden, bir parantez açarak bu filmi çekmek nasıl hissettirdi?

Ben lise yıllarımın başında tamamen farkında olmadan tanıştım bu dönem filmleriyle. Türk sinemasında izlediğim ve sevdiğim bir çok ünlü oyuncunun bu filmlerde oynadılkarını görünce çok şaşırmıştım. Sonra bu filmleri sinemada izlemeye başladım ve erotik film dönemi benim gençlik yıllarımda hatırladığım anılara dönüştü. Yıllar sonra sinema okumaya başladığımda bu dönemi daha detaylı incelemeye başladım. Bir ülke sineması neden beş sene gibi bir süre boyunca sadece erotik filmler çekmiş. Dünyanın başka hiçbir ülke sinemasında böyle bir dönem yok. Çok bize özgü nedenleri olmalıydı diye düşündüm. Çok önemli oyuncular ne sebeple bu filmlerde yer almış ve en önemlisi neden herkes böyle bir dönem hiç yaşanmamış gibi davranmaya çalışmış. Bu sorular önceleri sadece sinemaya meraklı birisi olarak dikkatimi çekti. Bu dönemle ilgili bir hikaye yaratma fikri yoktu aklımda. Sonra bu dönemin oluşmasına sebep olan ekonomik, siyasi ve kültürel nedenleri anladıkça yaşadığım ülkenin psikolojisini daha iyi anlayacağımı farkettim. Bu dönemle ilgili bir şeyler yapmam gerektiği üniversite son yıllarımda iyice aklımın içini meşgul eti. Ama anlatacak çok hikaye vardı ve nerden başlamalıydım? Bunu bulmak ve hikayeyi oluşturmak yirmi yıla yakın bir zamanımı aldı. Bu filmi çekmek, yıllardır kafamın içinde gezen tüm fikirlerimi seyirciyle dertleşme fırsatı sundu bana. Bu sebeple artık biraz daha kendimi ifade edebilmiş hissediyorum. Zaten sinema okumayı da bu yüzden istemiştim. Fikirlerimi, hislerimi daha geniş kitlelerle paylaşabilmek. Hem sinemamızın fazla konuşulmayan bir dönemine göz atmak hem de çok kişisel bir yolculuğa çıkmak benim için mutluluk verici.

Aytekin Aktaş (Aydemir Akbaş öykünmesi sanırım) karakteri üzerinden bir sistem eleştirisi yapıyorsun, aslında her döneme uyarlanabilecek, Şener Şen’in filmi Namuslu’daki bir repliği gibi Namusluymuş meğer namussuz gibi bir karakter Aytekin… Sen fon olarak o dönemi seçiyorsun ama eleştiri bütün dönemlere uyarlanabilir gibi?

Filmde gerçek isimleri kullanamayacağımı biliyordum. O sebeple çağrışımlı isimler koydum karakterlere. Ama aslında her karakter o dönemde kamera önünde ya da arkasında bir şekilde bu filmlerde yer almış herkesin toplamı gibi. Tek bir kişiye atfedilmiş replikler ya da olaylar yok. O dönem bir çok olayın, anının ve karakterin bir ortalaması hikaye. Hayat herkesin bir şekilde haklı olduğu bir paradoks bence. Hikayeyi başkasından dinlediğimizde bambaşka bir haklılık çıkıyor ortaya. Bu yüzden Aytekin bir erotik film yıldızına dönüşürken karşılaştığı herkes ve her argüman kendi içinde haklılık içeriyor. Herkes doğru ve herkes haklı. Bu sebeple kim namussuz kim namuslu hayatın içinde bende her zaman fazlasıyla netleşemeyen değerler. Hikaye, bir kişinin kişi olabilmesi ve daha da önemlisi olduğu kişi kalabilmesi üzerine bir eleştiri. İnsanın edindiği doğrularıyla hayatın ve toplumun gerçekleri her dönemde çatışıyor. Bu sebeple hikaye her döneme uyarlanabilir.

Filmde çok güzel anlar olduğu kadar, çok fazla anlatıya boğup uzun uzadıya anlattığın yerler de mevcut, biraz daha kısaltmayı düşünmedin mi. Biraz filmin enerjisini düşüren, uzun diyaloglar ve anlatıma seyirciyi koparan yerler var. Ne düşünüyorsun?

Filmin standart film süresi algısından biraz uzun olması tasarladığım bir durum değildi. Ama Türkiye’de neredeyse hiç anlatılmamış bir dönemi nedenleri ve sonuçlarıyla anlatıp bu dönemin içindeki bir karakterinde psikolojisini derinleştirmek için doğru sürenin bu olduğuna karar verdim film bittiğinde. Amacım hiçbir zaman bir gişe filmi yapmak ya da fazlasıyla seyirci dostu olmak değildi. Bu sebeple duygu sömürüsüne kaçacak ya da işi sulandıracak her türlü numaradan kaçınmaya çalıştım. Dürüst bir film yapmaktı amacım. Ticari kaygımız neredeyse hiç dikkate almadığımız bir şeydi. Bu konuda yapımcılarımız Tuncay Kaymaz’a ve Tayfun Burus’a da yeniden teşekkür ederim. Beni özgür bıraktılar. Yer yer fazla bilgi veren sahne var gibi algılanabilir ama bu dönemle ilgili böylesine özgür bir film tasarlayabilme fırsatım oluştuysa bunu bir belge niteliğine de dönüştürmek istedim. Evet bazen drama dışındaymış gibi hissettiren bilgi içerikli diyaloglar ya da anlar olabilir kabul ediyorum. Ama onlarda bir dönemin anlatılmazsa içimde kalırdı kısımları.

Filmi bir erkek karakter üzerinden anlatıyorsun, tiyatrocu olduğu için bu işi tamamen ailevi kaygılarla alıyor ve hiçbir zaman feleğin çemberinden geçmiş olmuyor, bir gün mutlaka tiyatroya döneceğini, idealistliğini hissettiriyor bize. Bu dönemin asıl mağdurları kadınlar sanırım, filmde kadınlar da mesleğe daha fazla adaptasyon, sahiplenme var. Burada biraz tezatlık var gibi geldi bana, ya da sen bu şekilde mi anlatmayı uygun gördün?

Bu dönem herkes için belirli psikolojik ve ekonomik zorluklar içeriyordu. Erkek ya da kadın olarak bakmadım hiç bi zaman durumun vehametine. Kadınların çoğu neredeyse hiç oyunculuk eğitimi ya da kariyeri olmayan isimlerdi. Filmin içindeki kadınlar bu filmlerde oynamayı bir kurtuluş olarak görüyorlar evet çünkü geldikleri hayatlar daha da kötü yaşam koşullarına ve psikolojik baskılara aitti. Zaten kadınlara ait repliklerin çoğu gerçek kadın oyuncuların okuduğum röportajlarından repliğe dönüşmüş sözler. Benim hikayem erotik film döneminin bittikten sonraki psikolojisini anlatmıyor. Henüz dönem yaşanırken karakterlerin psikolojilerine odaklanıyor. Bu sebeple filmin içindeki kadın karakterler o anı kurtarmak ve bunu yaparken de birazda olsa önemli olduklarını hissetmek için bu filmlere sığınıyorlar. Tabiki sektörün gerçeği bu değil. Bunu yapımcı Aslan karakterinin söylemlerinde görüyoruz film boyunca. Ya da biliyoruz ki dönem bitiğinde asıl trajediyi bu filmlerde oynamış kadınlar yaşadı. Onlara olan saygım filmin içinde hissediliyor diye düşünüyorum. Ama film dönemin yaşandığı zamanlara ait. Sonrasına değil. Böyle değerlendirilmeli. Belki bir zaman sonra ben ya da isterim ki başkaları bu dönemi yeniden yeniden yorumlasın ve kadın karakterlere çok daha fazla alan açsın.

Filmi bir erkek karakter üzerinden anlatmak kendi doğrularımı da para uğruna esnettiğim bir dönemde kaleme almaya başladığım için bir tercihti. Hayali sinema olan, oyunculuk olan ve belirli bir eğitim seviyesindeki insanlar için bu filmlerde oynamak neler hissettirdi. Bir oğlum var. Onun büyümesine yardımcı oluyorum. Hayatı anlamasına.. Kendim inanmadığım şeyleri para için yapıyorken ona nasıl inandıklarının peşinden gitmesi adına öğütler verecektim. Ahlakı, doğruyu nasıl öğretecektim. Kendim ne zaman kendime sahip çıkabilecektim. Hayatın gerçekleri benim bahanelerime mi dönüşmüştü? Bahaneler üretmeyi ne zaman bırakacaktım? Bunun gibi kendime sorduğum sorular arttıkça Aytekin hikayenin tüm öznesi oldu. Ve kendimle yüzleştiğim bir karaktere dönüştü. Olduğum, olmak istediğim ve sonunda muhtemel olacağım kişiyi senaryolaştırdım. O yüzden benim için çok kişisel bir hikaye. Bir erkeğin gözünden bu döneme bakma sebebim buydu.

0000000000000000000000000000000000

Mesela Kıbrıs’tan gelen kadın striptizcinin hikayesi bir yerde kesiliyor, bu da kadının adı yok cümlesini söyletiyor bize, belki sen bu şekilde hem döneme hem günümüze gönderme yapmak istedin?

 Aslında final sahnesinde Alev karakterinin trajik sonuna dair bir haber görünüyor ama bu biraz gözden kaçıyor gibi. Belki daha net altını çizmeliydim. Kadının adı yok cümlesinin çok benzerini film içinde aslında bir çok kez duyuyoruz. Hatta bizzat kadın karakterlerin ağzından işittiğimiz anlarda var. Ama tabi anlatmak istediğim hikaye ve film süresi içinde fazla yer kaplayamıyorlar.

Yetkin Dikinciler başından beri aklınızda olan bir oyuncu muydu? Rolü hakkıyla sırtlanıyor ve biraz teatral kalıyor. Aslında filmin dış mekanlara fazlaca taşamayan yapısı gereği bir tiyatral yanı da hakim, burada bir uyum söz konusu. Bu konuda neler söylersin?

O dönemin ekonomik ve politik iklimini görmek adına tabiki dış mekan kullanımları çok daha zenginleştirebilirdi filmi ama ben hep Aytekin’in yakınında kalmak istedim. Diğer meselelerle ve psikolojilerle ilgilenmek istemedim. Tabi bunun yanında kısıtlı bütçe durumu da zaten istesemde elvermeyebilirdi. Biz bir dönem filmini bağımsız kalarak yapmaya çalıştık. Filmin yapım sürecini ekonomik olarak büyütmek için çeşitli ortaklıklara girilebilinirdi. Ama bu beraberinde ticari kaygıyı getirirdi. Çünkü her türlü gişe numarasına açık bir projeydi. Anlatmak istediğimiz hikayenin önüne ticari kaygılar girsin istemedik. Ne olursa olsun sonuna kadar bağımsız kalmak istedik. Bu sebeple belki de dış mekan çekimlerine ayrılabilecek bir bütçemizin olmayışını dert etmedik. Ama ben zaten senaryoyu ilk başlarda yazarken de dış mekan yazmadım, eksikliğini de hissetmedim. Bir tiyatral taraf hissi veriyorsa da bu bahsettiğiniz gibi hem karakterlere hem hikayeye yakışmış olabilir.

Bu filmle Bilge Şen’i yeniden keşfettik, ödül gecesinde yaptığı konuşmada çok iyiydi, oyunculuğuna bayıldık. O trajik noktaları ne de güzel gözümüze sokuyor… Aslında bir kadın oyuncu değişmeyen algıyı güzel bir şekilde anlattı, onunla yolunuz nasıl kesişti?

Nezahat abla karakteri benim yazarken çok eğlendiğim bi karakterdi. Hikayenin en dürüst, üst aklı gibiydi. Çok önemliydi onu oynayacak oyuncu benim için. Filmin castını yaparken hem arkadaşım hem de filmde de rol alan Derya Şensoy fazlasıyla yardımcı oluyordu bize. Nezahat abla karakterini düşünürken annesi Derya Baykal, Bilge ablayı önermiş. Bende çok heycanlandım onun isimini duyunca. Bilge hanım zaten çok sevdiğim bir oyuncuydu. Enerjisi oynadığı filmlerden seyirciye büyük bir coşkuyla geçen bir isimdi. Derya hanım Bilge ablaya senaryoyu gönderdi ve Bilge abla da seve seve oynadı. Çok eğlendik çekimlerde. Filme inanılmaz bir sıcaklık ve enerji kattı. Altın Portakal kazanması, yaptığı ödül konuşması benim de gurur duyduğum anlardan biri oldu.

İlkin Tüfekçi ve Mine Çayıroğlu dönemin iki ayrı kadın karakterine bürünen kişiler olmuş. İkisi de hayata tutunma derdinde, o tezatlık ve birliktelik de güzel konmuş ortaya. Onların yaklaşımı nasıl oldu bu filmde rol almaya?

Mine hanımı, filmin uygulayıcı yapımcısı Bekir Dadaş önermişti. Bekir benim hem üniversiteden sınıf arkadaşımdı hem de bu filmin oluşmasında sırt sırta verdiğim bir isimdi. Mine hanımla çalışmıştı o ve hikayeye yakışacağını düşündü. Bende ismi ilk duyduğum andan itibaren büyük bir heyecan duydum. Çok saygı duyduğum bir isimdi kendisi. Hem oyuncu olarak yeteneği ve deneyimi hem de hayattaki duruşu itibariyle Asuman karakteri için biçilmiş kaftandı. Senaryoyu beğendi, bize inandı ve çok sahiplendi hikayeyi. Mutluyum çalışabildiğim için. İlkin benim çok eskiden tanıdığım ve yeteneğini zaten bildiğim bir arkadaşımdı. Hem dışa dönük hem de içe kapanık karakterleri çok doğal bir şekilde oynama yeteneği var. Alev karakteri de iki kişi gibi. Hem gerçek adı olan Sevgi’nin masumluğunu taşıyor hem de Alev isminin verdiği wamp tavrı. O da projeyi çok sahiplendi ve çok içten bir performans sergiledi.

İyi ki bu filmi çektin, biraz sinemada farklı bir hava aldık gerçekten de… Tepkiler nasıl o anlamda seyirciden gelen?

Seyirci çok sıcak ve samimi bir şekilde kucakladı filmi. Tabiki eleştiriler, öneriler alıyoruz filmle ilgili ama genel anlamda bu filmi yapma sebebimizin içtenliğini kavradı seyirci. Kendi hayatlarıyla paralellikler kurdu. Birkaç kez izlemeye gelen seyirciler var. Tıpkı hayatın kendisi gibi güleceğini sandıkları yerde hüzünlenmelerini sağlamak, hüzün içindeyken birden kahkahalarını patlatmak onlara da iyi geldi. Hayat şaşırtıcıdır çünkü. Filmde hüzün ve kahkahayı beklemedikleri anda onlara vererek şaşırttı onları. Filmi, hayatın kendisi gibi hissetmeleri paha biçilemez bir duygu benim için.

Bundan sonra neler var, yoğun bir gündemin olduğunu biliyorum…

Filmin festival süreci devam ediyor. Tv ve dijital platformlara görüştüğüm projeler var. Yeniden sinema filmi çekebilmek için geliştirdiğim hikayelerim var. Şimdilik üretim süreci devam ediyor. Umarım en kısa zamanda yeni bir hikaye ile seyirci karşısına çıkabilirim.

Ve son olarak neler söylemek istersin?

Filme ve fikirlerime yer ayırdığınız için teşekkür ederim. Umarım geniş bir kitleye ulaşabilir ‘Parçalı Yıllar’. Ve bu film sayesinde çok az konuşulan bir dönem daha geniş seslere sahip olur.

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.