Barda 2 filmi ve Aşka Mahkum dizisinde rol alan Ejder Özkarslıgil ile konuştuk, Barda 2 filminde aynı isimli bir karaktere hayat veren bu çelişkili karakteri oynamayı sevdiğini söyleyen oyuncu; Aşka Mahkum’da da kendi içinde bir yapı kuran inşaat mühendisine hayat veriyor…
Barda 2 filminde yer almak sizin için nasıl bir deneyimdi?
“Barda 2”de yer almak benim için oldukça güzel bir deneyimdi. Çok iyi isimlerle çalıştım, sette sağlam bir ekip ruhu vardı. Oynadığım karakter, masumun çığlığını içselleştiren; dışarıdan güce yaltaklanıyor gibi görünen ama aslında o gücün altındaki zemini yavaş yavaş çeken biri. Derdi büyük, ama sesi düşük bir karakter. Ve ben bu çelişkiyi oynamayı çok sevdim.
Bu filmde canlandırdığınız karakterin sizi en çok zorlayan yönü ne oldu?
Canlandırdığım karakterin ismi de Ejder’di. Kendi adımla bir karaktere hayat vermek ilk başta tuhaf bir rastlantı gibi gelse de, sette bununla uğraşmadım. O artık bambaşka biriydi. İçinde adaletle ilgili büyük bir çatışma var. Sahici bir vicdanı taşıyor ama onu görünür kılmıyor. Haykırmıyor, anlatmıyor. İçten içe yanan bir kömür gibi… Bu içsel yanmayı sessiz bir öfkeye dönüştürmek kolay değildi. Duyguyu bağırmadan, anlatmadan ama izleyiciye geçirerek oynamak; işte bu, bir oyuncuyu belki de en çok zorlayan ama aynı zamanda en tatmin edici şeydir bence.
“Aşka Mahkum” dizisi uluslararası bir proje olarak dikkat çekiyor. Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Senaryoyu okuduğumda zaten çok heyecanlanmıştım. Kemal karakteri beni anında içine çekti. İnşaat mühendisi bir çocuk ama onun inşa ettiği şeyler sadece binalar değil; kendi içinde de bir mücadele, bir yapı kuruyor. Yapımcılarımızla yaptığımız ilk görüşmede güzel bir sinerji yakaladık. Karakterin özellikle vicdanı ve cesareti çok etkiledi beni. Uluslararası platformda yayınlanacak olması da ayrı bir heyecan oluşturdu. Sonuçta hikâyemizin farklı coğrafyalarda da karşılık bulacak olması güzel bir duygu.
Yurt dışında yayınlanacak bir dizide başrol olmak kariyerinizde nasıl bir etkide bulundu?
Açıkçası kariyerimde bana yeni kapılar açan bir durum oldu. Başrolünde olduğum bir işin başka ülkelerde de izleniyor olması güzel hissettirdi. Bu işin hikayesinin farklı kültürlerde de bir yer bulması, oyunculuğun gerçekten evrensel bir dili olduğunu hatırlatıyor. Beni daha çok motive etti, hepsi bu.
Dizide canlandırdığınız karakterin en sevdiğiniz yönü neydi?
Kemal’in adalet duygusu beni en çok çeken şey oldu. Ama bu adalet duygusu yasalardan değil, içten gelen bir vicdandan besleniyor. Direnci politik olduğu kadar insani de. En çok da şu yönü beni etkiledi: Cesareti öfkesinden değil, sevgisinden alıyor. Bu çok ince bir ayrım, ama karakterin bütün omurgası orada yatıyor.

Hem sinema hem de dizi projelerinde yer alan biri olarak aralarında nasıl farklar görüyorsunuz?
Sinema, başı ve sonu belli bir yolculuk gibi… Karakterin nereden başlayıp nereye gideceğini, hangi dönüşlerden geçeceğini en baştan biliyorsun. O yüzden ruhunu o çerçeveye göre hazırlayabiliyorsun. Dizi ise daha farklı; uzun bir yolculuk gibi ama harita olmadan0.0 Her bölümde karakter evriliyor, değişiyor, seni de şaşırtabiliyor. Bir sonraki adımı sen bile bilmiyorsun bazen. Bu da oyunculuk açısından ayrı bir canlılık, ayrı bir refleks gerektiriyor.
Gaziantep’te büyümek sanat anlayışınızı nasıl etkiledi?
Gaziantep’in kültürü, dili ve ruhu çok güçlüdür. Her taşında bir iz, her sokağında anlatılmamış bir hikâye vardır. Orada büyümek bana aidiyeti ve sözün kıymetini öğretti. Sezgilerimi güçlendirdi ki oyunculuk da büyük ölçüde sezgiyle ilgilidir.
Oyunculuğun yanı sıra profesyonel anlamda ilgilendiğiniz başka sanat dalları var mı?
Profesyonel demem belki doğru olmaz ama müzik hayatımda hep vardı. Piyano çalıyorum, kendi kendime şarkılar söylüyorum. Bazen sadece çalmak bile yetiyor; bir sahneye hazırlanırken bile piyano başında zaman geçirmek bana iyi geliyor. Bir gün bir projede, bir sahnede müzikle iç içe olmayı isterim. Belki bir şarkı söylerim, belki o duyguyu doğrudan notalarla veririm.

Oyunculuk kariyerinizde sizi en çok etkileyen isimler kimler?
Keanu Reeves’i gerçekten çok beğeniyorum. Oyunculuğu sade ama çok etkileyici. Gösterişsiz ama derin. Hem bir yıldız hem de sokakta yürüyen sıradan biri gibi. Bu duruşu seviyorum.
Uluslararası projelerde yer almak sizi farklı kültürlerle nasıl bir araya getiriyor?
Kültürler değişiyor ama duygular aynı kalıyor. Farklı ülkelerden, farklı dillerden izleyicilerle aynı sahnede buluşmak çok ilginç bir deneyim. Aynı duyguyu paylaşmak, bir hikâyenin dünyanın başka bir köşesinde de karşılık bulduğunu görmek… Oyunculuğun aslında ne kadar ortak bir dil olduğunu da hatırlatıyor insana.
Önümüzdeki dönemde nasıl projelerde yer almak istiyorsunuz?
Gerçekten her oyuncunun hayali, unutulmaz bir karakteri canlandırmaktır. Ben de yeni projelerde, akılda kalacak, duygusu izleyicide iz bırakacak karakterlerin peşindeyim.
Fotoğrafçılar: Amjad Al Kassoum, Usame Neal























