Bu sene Gemlik Belediyesi tarafından ikincisi yapılan Gemlik Film Festivali jüri üyelerinden Güven Kıraç ile festivali, jüri kriterlerini ve kısa filme bakış açısını konuştuk. Kendisine  kısa filme sunduğu katkılardan dolayı teşekkürlerimi iletiyorum…

Bu yıl ikincisi yapılan Gemlik kısa film festivali ile ilgili fikrinizi alabilir
miyim? Kısa filmin her geçen gün görünür olması hakkında neler söylersiniz? Kısa film izlemeyi sever misiniz?

İlk yapılan festivalde de oradaydım, halkla buluşan panellerinden tutun gösterimleri ve seçimleriyle de sanki senelerdir yapılan köklü bir festival gibi başladı Gemlik Kısa Film Festivali.
Kısa film aslında bana hep daha zor gelir, sanatçının bir derdini, sorununu, meselesini sinema kanalıyla anlatmak peşine düştüğünde dakikalar içerisinde onu anlatma kabiliyeti, yeterliliği gerektirir. Daha efor sarf etmek ister, daha fazla bir düşünsel hazırlık süreci ister, daha fazla ders çalışmak ister.
Kısa film yarışmaları veyahut kısa filmler aslında her zaman görünürdü. Kısa film zannedilir ki uzun metraja bir geçiştir, bu bir yanılgıdır. Hayatları boyunca sadece kısa film çeken yönetmenler var. Ama elbette hayatın her şeyi çok büyük bir hıza kavuşunca, şu dönem için konuşursak, kısa filmin de daha göz önünde olması da mantık bakımından daha doğru. Özellikle takip ettiğim birkaç yönetmen de var, kısa film izlemeyi seviyorum.

Rol aldığınız kısa film var mı? 
Evet, Cemil Ağacıkoğlu’nun yönettiği “İp” adlı kısa filmde rol almıştım. Mümkün olduğunca programım elverdiğince, ve karakteri sevmişsem kesinlikle rol alıyorum zaten.

Festivallerin en büyük sorunu başlatılması ve devamının getirilmesi
sorunsalı. Bir festivalin devamlılık sağlaması için yapması gerekenler
nelerdir sizce?
Sinema aslen pahalı bir sanat, öyle iki kalas bir heves ile yapılması her şartta mümkün olamıyor maalesef. Büyük ekipler ile, pahalı malzemeler ile, alanlarında uzman insanlar ile çalışılması gerekiyor. E hal böyle olunca yapılan festivallerin de bununla örtüşüyor olması gerek. İyi bir ekip ve finansman çok önemli, sürekli upgrade olabilmesi çok önemli. Sinemayı bir prestij olarak kabul etmek ve özümsemek lazım ki, bunu ileriye taşıyabilelim.

Festival Yeşilçam oyuncusu Eşref Kolçak adına yapılıyor, bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Eşref Abi’yi ölmeden önce tanıyabildim, çok şahsına münhasır bir insandı ve kendi döneminin jönlerinden biri. En önemli noktası da bana şu geliyor, Eşref Kolçak Gemlikli. Dolayısıyla Gemlik ilçesinin de oradan çıkmış bir sanatçıya sahip çıkması ve onu onurlandırmak için bu şekilde bir festival yapıyor olması, iki tarafa da prestij katan bir durum. Nasıl ki Altın Koza FF’de Yılmaz Güney ödülü var ise, kendi topraklarından çıkmış sanatçılara sahip çıkan festivaller hakkında da böyle düşünüyorum.

 

Geçen ilki yapılan festivalde birçok Yeşilçam oyuncusu, emekçisi de yer aldı, Açıkhava’da yapılan gösterimlere halkın ilgisi büyüktü, bu tür buluşmaların iki taraf için önemi nedir?

Öncelikle sinema festivalleri tamamen mesleki buluşma organizasyonlarıdır. Orada yönetmenler, senaristler, oyuncular, sinema emekçileri bir araya gelip birbirlerini tanırlar, fikirlerini tartışırlar. Halkın ilgisinin de büyük olması pek doğal, merak ettikleri, hayranı oldukları, gözlemlemek istedikleri insanlar ile bir araya gelmek, hepimiz için tarif
edilemez bir duygu olsa gerek. Çünkü biz de, bir perde aracılığıyla dokunabildiğimiz seyircimizi karşımızda görmekten mutluluk duyuyoruz.

Festivale ikinci yılında rekor düzeyde başvuru olmuş, bu da kısa filmin bir ifade biçimi olarak genç yönetmenler arasında çok revaçta olduğunu gösteriyor, sizin bir filmi seçerken kriterleriniz neler olur?

Bu sene kadın yönetmenler çoğunlukta ve yaptıkları işlerin derinliğiyle çok dikkat çekiyorlar. Bayılarak izledim. Kısa film de daha önce dediğim gibi, daha çok çalışma ve düşünsel
mesai gerektiren bir kategori. Bir filmi değerlendirirken mutlaka öncelikle film bittiğinde bana ne hissettirdiğiyle ilgileniyorum. Ne anlatmak istediğine ve istediği şeyi anlayabildim mi ona bakıyorum. Sonrasında da daha teknik yerlere yöneliyorum. Öykündüğü yerlerin orijinalliği, oyuncu yönetimi, çerçevesi, dramatik kurgusu, ışığı, temposu..

 Son olarak neler söylersiniz?
Sinema sinemada seyredilince ancak, sinemayı yapanlar tarafından tekrarlanmak için güç kuvvet olabiliyor. Filmleri mümkün olduğunca sinemada seyredelim derim. Keşke kısa film matineleri de olsa, hepimiz için bir çeşitlilik bir nefes ferahlık olsa.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.