Temelleri 1960’larda atılan internet 1990’da Tim Berners Lee’nin World Wide Web’i sunmasıyla günümüzün modern halini almaya başladı. İnternet dünyası insanoğluna daha önce hiç sahip olmadığı hızlı iletişimi sunarken varolan tüketim alışkanlıklarını da hızlıca değiştirmeye başladı.
BÜŞRA UĞRAL
Gelişen teknolojiyle birlikte tüketim toplumu ifadesi küresellik kazandı ve her saniye insanların ceplerine ulaşabilen reklamlar dolayısıyla üretilen her içerik hızlıca tüketilmeye başlandı. Snapchat, Twitter ve Instagram gibi anlık olarak insanların kendilerini dünyaya duyurmasına olanak sağlayan sosyal medya platformları pazarlama sektöründeki arz ve talep dengelerini bir bakıma yeniden yarattı. Sosyal medyanın insanlara sağladığı büyük kitlelere ulaşma şansı arza göre talep oluşturmanın önünü açtı.
Sosyal medya ve genel olarak internet dünyası insanlara bu şansı verirken, bireylerin sınırsız içerik ve bilgiye ulaşmasını engellemek için erişim engelleri ortaya çıktı. İnternet bireylerin sanal olarak coğrafya sınırlarına maruz kalmadığı siber ve sınırları olmayan bir dünyayken sanal sınırlar çizildi ve internetteki sınırsız içeriğe olan sınırsız erişim durdurulmaya çalışıldı.
Siber dünyada bu sınırların çizilmesine sebep olan internet protokol (IP) adresi her internet servis sağlayıcısı tarafından internete bağlanılan cihaza verilen ve bu cihazın internet üzerinde tanımlanmasına yardımcı olan bir seri rakamdan oluşmaktadır. IP değiştirme programı VPN yani Sanal Özel Ağ programlarının kullanımının artmasındaki birincil sebeplerden biri de siber dünyadaki erişim engellerini ve siber sınırları aşmaktır.
Günümüzde coğrafi konuma bağlı olarak bir bireyin maruz kaldığı sınırlamalar düşünülenden çok daha fazlasıdır. İstediği ülkeye istediği zaman istediği şekilde kolayca gidemeyen biz bireyler, siber dünyada da bu sınırlamalara maruz kalıyoruz. Sosyal medya platformlarının yanı sıra Netflix, HBO ve benzeri içerik platformlarında dahi ülkelere göre gösterilen içeriklerle yetinmek zorunda kalırken bazen bu içeriklere bulunduğumuz coğrafya dolayısıyla erişemiyoruz bile.
Siber dünyanın coğrafik sınırlamaları üzerinden gerçekleştirilen reklam manipülasyonu ve bireylerin etkileşimini arttırmak için internet devlerinin analiz etmek üzere topladığı kişisel veri ve bilgiler internet özgürlüğünün kısıtlayan diğer faktörlerden.
Dünyanın en büyük ve en çok kullanılan arama motoru olan Google her ne kadar gayri resmi bir şekilde ‘’Don’t be Evil’’ yani ‘’Kötü Olma’’ mottosunu edinmiş olsa da Google’ın daha iyi reklam deneyimleri sunabilmek amacıyla arama motorunun haricinde oluşturduğu ekosistem bir bireyin internette gezinmek için kullandığı cihazın konum servisleri açık olmasa dahi konumunu, gelecekte yapabileceği çevrimiçi satın alımları, tatile gitmeyi planladığı yerleri, yaşını, cinsiyetini, mesleğini, hobilerini ve daha birçok kişisel veri ve bilgiyi o kişinin internet aktivitesi üzerinden analiz edip ortaya rahatlıkla çıkarabiliyor.
Çevrimiçi reklamlar üzerinden gerçekleştirilen manipülasyon coğrafi konum ile ilişkili olarak gerçekleştiriliyor. İnternet kullanıcılarına sadece fiziki olarak bulundukları coğrafi sınırlamalar çevresinde içerikler sunuluyor. Bundan yüzyıllar önce İbn-i Haldun’un söylediği ‘’Coğrafya Kaderdir’’ sözünün siber dünyaya olan izdüşümü fiziki dünyadaki yankısından da farklı değil. Fiziki coğrafik determinizmde iklim, toplum, ırk, siyasi görüşler ve benzeri faktörler nasıl insanların hayatlarındaki hadiseleri ve direkt olarak hayatlarını etkiliyorsa; siber coğrafik determinizmde de siber iklim, siber toplum, siber manipülasyon insanların siber varlıklarını ve dolayısıyla özgürlüklerini etkiliyor.
Siber coğrafyanın kader olması ve olmaması yine bireylere bağlı bir seçimdir. Siber dünyada sanal olarak coğrafi sınırları aşmak ve fiziki coğrafyaya göre uygulanan siber manipülasyondan kaçmak dijital dünya hakkında bilinçli olmak ile mümkündür. Aksi takdirde, sınırları olmayan bir dünyaya sınırlar koyan insanoğlu, bildiği ve tanıdığı siber coğrafyanın kaderini yaşamaya mahkum olacaktır.