Töz belgeseli kadına karşı şiddet kurbanı bir seramik sanatçısı ve engelli bir kızı annesi Tuba’nın kendi cevherini, özünü bulma hikayesi. Çekimlerine 2017 yılında başlayan belgesel, 3,5 yıla yayılan bir süreçte tamamlanmış. Birçok festivalden ödülle dönen belgeselin yönetmeni Neşe Uğur Nohutçu’ya Töz’ü sordum.

Belgeselin dikkat çeken bir adı var? Neden Töz?

Töz’ün felsefede birçok tanımı var aslında. Töz ya da cevher, kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan, var olmak için kendinden başka hiçbir varlığa ihtiyaç duymayan şey, yapılan tanımlardan biri. Belgeselde Tuba’nın yaşadığı travmatik olaylarla baş edebilme halini izlediğimizde, ihtiyaç duyduğu tek şeyin kendi içindeki gücü, umudu, üretkenliği olduğunu görüyoruz. Bu anlamda ‘Töz’ isminin belgeselde anlatılmak istenene çok yakıştığını düşündüm.

Maalesef kadına şiddet tarih boyunca süregelen evrensel bir konu. Günümüz dünyasında da hala en modern toplumlarda bile devam ediyor. Senin konuya yaklaşımında bir kurbandan çok, o kurbanın mücadelesi ve yeniden doğuşu var. Karakterin Tuba böyle biri olduğu için mi belgesel böyle yoksa böyle bir film yapmak istediğin için mi Tuba kadına şiddeti anlatan bu belgeselin ana karakteri? Biraz karışık mı sordum ne?

Benim filmi yapma motivasyonum, her sürecine tanıklık ettiğim Tuba’nın hikayesini anlatma gerekliliğini hissetmemdi. Evet, karakter zaten güçlü bir karakter, karaktere rağmen bir film yapamazsanız. Ortada bir gerçeklik var ve siz o gerçeği tekrar inşa ediyorsunuz. Ama her insan gibi Tuba’nın bu süreçleri atlatırken çok zorlandığı, umutsuzluğa düştüğü zamanlar oldu. Bu zamanlara ait elimde çekim materyalleri de vardı ama kurguda bunları kullanmak istemedim. Yaşanan olaylar zaten çok travmatik ve izleyen herkes bu sürecin kolay atlatılmadığını fark ederek izliyor. Alt metinde bunu görüyorsunuz. Belgeselin odaklandığı yer, yaşanan süreç değil sadece, bu sürecin karakteri nereye götürdüğü, nasıl dönüştürdüğü.

Belgeselin karakteri Tuba ile yolun nasıl kesişti? Neden bu belgeseli yapmak istedin? Derdin neydi? 

Tuba benim çocukluk arkadaşım. Her sürecine tanıklık ettiğim biri. Ama belgesel yapma fikri ne zaman ortaya çıktı, ne zaman dert edindiniz derseniz; şiddet olayının ardından yaşanan mahkeme süreci sonrası. O süreç çok yıpratıcıydı. Şans eseri hayatta kaldığınız bir olay sonrası, mahkemede  yapılan bütün saldırıların kadın kimliğiniz üzerine olması, olayın kendisi kadar travmatikti. O süreç yaşanırken Tuba’nın duruşunu, kendinden, hayatından, önüne koyduğu hedeflerden, üretmekten vazgeçmeme halini görünce bunu Tuba’nın özelinde bütün kadınlara anlatmam gerekiyor diye düşündüm.

Belgesel şu ana kadar nerelerde gösterildi, seyirciden ne tür tepkiler aldın?

Belgesel  4. Kadın Yönetmenler Festivali, 22. Altın Safran Belgesel Film Festivali, 9. Kayseri Altın Çınar Film Festivali ve 13. TRT Belgesel ödülleri de dahil olmak üzere dört ödül aldı. 4. Kadın Yönetmenler Festivali kapsamında İngiltere ve Kosova ‘da gösterildi. Toronto Kadın Yönetmenler Festivali ve Makedonya Kadın Hakları Festivalinde gösterim seçkisine seçildi.

En son TRT Belgesel ödülleri kapsamından yapılan gösterimden sonra bir izleyici: “Çıkışta hüngür hüngür ağladım ama üzüntüden değil, gururdan, mutluluktan ağladım” dedi. Ortak tepki buydu aslında. Yaşanan travmatik olaylara rağmen Tuba’nın duruşunun izleyiciye gurur ve umut aşıladığını düşünüyorum.

Filmin sonunda müthiş bir katarsis var. Engelli kızını tek başına büyüten boşanmış bir kadının sonrasında sevgilisi tarafından bıçaklanmış bir kadının… en sonunda hayata dönme gücünü ve aşkı bulması, yeniden evlenmesi mucize gibi. İzleyici olarak acayip mutlu oluyorsun. Sen neler hissettin bütün çekimler ve kurgu boyunca. Nasıl bir etki bıraktı sende Töz?

‘Töz’ün bendeki yeri her zaman çok ayrı olacak. Yıllarca sektöre belgesel çeken bir yönetmen olarak bu kadar yakından tanıdığım bir insanın hikayesini daha kolay anlatabilirim sandım ama öyle olmadı. Çok zorlandım açıkçası. Başka belgesel projelerinde normalde röportaj yapacağım kişiyle röportaj konusu hakkında hiç konuşmam. Laf ağızdan bir kez çıkar çünkü ve insan ikinci defa aynı duygu ve heyecanla anlatamaz. Ama Tuba’da bunu yapabilmem imkansızdı. Zaten konuştuğumuz konuları kameraya ve orada bulunan ekibe tekrar anlatması gerekiyordu. Başlarda zorlandık. Kayıttan çıkıp şimdi bunu almayalım sonra alırız dediğimiz çok zaman oldu. Ama sürecin uzun bir zamana yayılması, ekip arkadaşlarımla Tuba’nın bu süreç içinde birbirlerini tanıması röportaj kısmını çözmemizi sağladı.

Çekimler bittikten sonra yedi ay kurgu masasına oturamadım. Tam olmayacak duygusunu çok yaşadım. Bildiğim, gördüğüm Tuba’yı perdeye aynı şekilde aktarabilecek miydim? Çok katmalı bir hikaye vardı ortada. Bu kaygıyla oturamadığım kurgu masasına, 4. Kadın Yönetmenler Festivali’nin başvuru ilanını görünce ‘artık bitirmeliyim.’ diyerek oturdum ve 5 gün içinde filmi bitirdim. Buradan Kadın Yönetmenler Festivali’ne de teşekkür etmek istiyorum, belgeseli bitirmemde itici güç oldukları için.

Sana sorulmasını istediğin bir soruyu yazıp cevaplar mısın ?

Soru değil ama belki son bir laf olabilir. Biz kadınlara üretmek çok yakışıyor. Üretmekten hiçbir zaman vazgeçmemeliyiz.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV-Sinema mezunu. Aynı alanda, aynı üniversitede Doktora’ya devam ediyor. Profesyonel yaşamı 1992-99 yıları arasında VTR Araştırma Yapım-Yönetim Şirketinde geçer. 1999’dan günümüze TRT İstanbul Televizyonunda prodüktör ve belgesel yönetmeni olarak çalışmaktadır. 1992’den bu yana başta belgesel yapımlar olmak üzere pek çok haber, kültür, reklam ve tanıtım projesine Araştırmacı, Prodüktör, Yönetmen, Editör ve Danışman olarak imza atar. Dönüşüm, Fan-Atik, Şehir İnsanları, Alamnya Alamanya, Multikulti Haberler belgesellerinden bazılarıdır. PRİX Europa, Al Jazeera, Altın Portakal, Malatya, Oscar Türkiye Seçici Jürisi gibi bir birçok ulusal ve uluslararası film festivalinde jüri üyesi olur, ödüller alır. İ.Ü. Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, Radyo-TV Yayıncılığı Bölümünde ders verir (2001-02). Avrupa Konseyinin “ayrımcılığa karşı sesini yükselt” kampanyasında uzman olarak yer alır (2010). Avrupa Konseyi, TRT ve Bahçeşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen Avrupa Medya Buluşmasının koordinatörlüğünü yapar (2010). Güneydoğu Avrupa Yayın Birliği (SEE PMS), Ortak Yapımlar Grubunda editör olarak bulunur (2011-2013) Avrupa Yayın Birliği(EBU) Kültürlerarası ve Çeşitlilik Grubunda bir sezon başkanlık yapan Korver (2011-13) 8 yıl oyunca bu grupta prodüktör, yönetmen ve editör olarak çalışır. Bazı kitap ve dergilerde makaleleri, denemeleri ve röportajları yayınlanır. Bir sezon başkanlığını da yaptığı Belgesel Sinemacılar Birliğinin kurucu ve aktif üyelerindendir. Festivallerde ve üniversitelerde Belgesel Sinema Atölyeleri yapmaktadır. Gazeteciler Cemiyeti üyesidir. Neyyse (www.neyyse.com) adlı bloğunda ve Cinedergi'de belgeselci adlı köşesinde (www.cinedergi.com) yazmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.