1. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma Filmlerinden Anıl Gelberi’nin ilk uzun metraj filmi Plaza 1980’li yıllarda Şener Şen’in, Kemal Sunal’ın ya da İlyas Salman’ın modern yozlaşmış şehirdeki naif karakteri oynadıkları filmleri anımsatıyor. Özellikle Züğürt Ağa’yı. Elbette Züğürt Ağa’nın epik yapısıyla izleyiciye sadece karakter odaklı değil değişen şartlara dair oldukça geniş kapsamlı bir öykü sunduğunu hatırlamak kaydıyla.

Plaza filminde, tüm karakterlerin ucundan kıyısından suça bulaştığı atmosferin içerisinde Emre bilinçsiz biçimde salınırken aslında kendisinin de -binanın sahibi olmayan birine mekanı kullanmak için para teklif eden- diğerleri gibi olduğundan bihaber bir karakter. Çünkü üç seferinde de ısrarla binanın sahibi değil güvenlik görevlisi olduğunu vurgulamasına rağmen kendisine teklif edilen parayı kabul ediyor. Adeta kendi ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Kendi doğruları varsa bile o doğrulardan vazgeçmesi için kısa bir süre yeterli oluyor. Üstelik teklifini kabul ettiği son grup mafya ! Emre her ne kadar roman okuduğunu görsek, tarihi sevdiğini duysak da hayata dair amaçsız ve ilgisiz, nasıl vakit geçirebileceğini dahi kendisinden önceki güvenlik görevlisine soran, vardiya arkadaşıyla iletişim kurmayan bir karakter. Eğlenmediği halde pavyona giden, neden gittiğini de sorgulamayan biri. Anayurt Oteli’nin karakteri Zebercet’i de anımsatan bir tür yabancılaşma içinde. Nitekim Plaza’da Emre’nin televizyonda Anayurt Oteli’ni izlediği bir sahne de var.

Emre’nin ilgisizliğini, salınır halini en çok da içinde olduğu işlevsiz atıl durumdaki plaza temsil ediyor gibi. Film boyunca Emre ile özdeşleşmemizin ardından siyah beyaz güvenlik kamerası görüntülerini izlediğimiz kısa sürede öyküye yabancılaşırız. Dışarıdan yabancı bir gözle baktığımızda gelen gidenle el sıkışan biridir karşımızdaki. Emre, Gamzem rumuzlu kız arkadaşıyla iş yerinde birlikte olması dahil olmak üzere yaptığı her şeyde sorumluluk sahibidir kısaca suçludur.

Filmin sonunda aslında izlediğimizin bir üçüncü sayfa haberi olduğunu da fark ederiz. Film Emre karakterinin aslında son derece sıradan biri olduğunu göstermekte oldukça başarılı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sinema Ana Bilim Dalı'nda Yüksek Lisans ve Doktorasını tamamladı. 2001 yılından buyana birçok mecrada sinema yazıları yayınlandı. Türk Sineması'nda Rumlar'ı yazdı, Sinema ve Diğer Disiplinler kitabını derledi, Ümit Ünal: Işık Gölge Oyunları'nı hazırladı, Sinema ve Toplumsal Cinsiyet: Türk Sinemasında Ev Emek Cinsiyet ve İktidar İlişkileri adlı son kitabı 2022'de Nika Yayınevi tarafından basıldı 2011'den buyana Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesidir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.