“Kız Kardeşler” ve “Bağlılık – Aslı” bu yılın en çok konuşulan filmlerinden oldu. Bu iki filmde de çok önemli, kilit rolleri canlandırıyorsun. Başlamadan önce okuyucularımız biraz seni tanısın istiyorum. Bize kendinden bahsedebilir misin?  

1997’de İstanbul’da doğdum. 8 yaşımda oyunculuğa tiyatroyla başladım. Zamanla kamera önüne kaydım ve oyunculuğu işim olarak hayatımın merkezine almaya karar verdim. İlk olarak Av Mevsimi filmiyle sinemayla tanıştım sonrasında Nefesim Kesilene Kadar filmiyle Altın Koza, Sadri Alışık ve Uçan Süpürge film festivallerinden ‘Umut Veren Kadın Oyuncu’ ödüllerini aldım. 2015-2019 yıllarında Kadir Has Üniversitesi oyunculuk bölümünde okudum ve geçtiğimiz Haziran’da mezun oldum. 2018 yılında Kız Kardeşler ve 2019’da Bağlılık Aslı filmlerinde oynadım. Kız Kardeşler filmiyle İstanbul Film Festivali ve Uluslararası Batum Film Festivali’nden en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandım.

 Altın Koza Film Festivali’nde “Nefesim Kesilene Kadar” filmiyle umut veren genç kadın oyuncu ödülü aldığında böylesine önemli filmlerde önemli rollerde olacağını hissetmiş miydin? Kariyer planlaması yaparken nelere dikkat ediyor, kimlerden yardım alıyorsun?

Aslında kariyerimin böyle gelişeceğini çok da ön görmemiştim. Ödül aldıktan sonra bir süre beni heyecanlandıran işler pek gelmedi açıkçası o yüzden gerçekten içinde yer almak istediğim bir işin gelmesini bekledim. Aslında kariyer planlamamı da böyle yapıyorum. Beğendiğim yönetmenlerin ve beni besleyecek karakterlerin olduğu işleri kabul ediyorum. Bu parametreler doğrultusunda işi tarttığımda beni geliştireceğine ve severek yapacağım bir iş olduğuna ikna olduğumda, kabul ediyorum.

Emin Alper’in “Kız Kardeşler” filmini kabul etme nedenlerini öğrenebilir miyiz? Taşrayla bir geçmişin bir ilişkin oldu mu şimdiye dek yoksa bol bol gözlem yaparak, filmler izleyerek mi hazırlandın bu role?

Ben Emin Alper’i zaten çok beğenerek takip ediyordum ayrıca Nurhan karakteri oldukça derin ve zengin bir karakterdi o yüzden kabul etme kararım çok hızlı oldu.

Taşrayla ilgili çok bir deneyimim yoktu aslında. Ben İstanbul’da doğdum büyüdüm keza annem ve babam da İstanbul’da doğup büyümüşler. O yüzden taşra yaşamı hakkında neredeyse hiçbir deneyimim yok. O yüzden bol bol izledim, dinledim, hayal etmeye çalıştım. Şive konusunda babamızı oynayan Müfit Kayacan ve yönetmenimiz Emin Alper çok yardımcı oldular aynı zamanda onların yaşadıklarından ve tecrübelerinden de faydalandım.

Ayrıca çekim mekanımızın kaldığımız yere 1,5 saat uzaklıkta olması, dağa çıktığımızda her şeyden soyutlanmış bir atmosfere girmemiz, sarp kayalıkların yarattığı his ve çekim yaptığımız köydeki daha birçok fiziki koşul, karakterime hazırlığımın büyük bir parçası oldu.

Emin Alper sinemamızda taşrayı iyi tasvirleyen, önemli bir yönetmen. Set ortamı nasıldı?

Aslında coğrafik olarak zor koşullarda çalıştık. Her gün 1,5 saat gidiş, 1,5 saat dönüş olmak üzere günde toplam 3 saat yol gittik set için. Tepeye çıktığımızda iklim koşulları zorlayıcıydı ama tüm bunlara rağmen çekim öncesi yaptığımız provaların yardımıyla ve Emin Alper’in setteki pozitif ve motive edici tutumu sayesinde tüm bu zorlukların üstesinden keyifle geldik.

Kanımca, Semih Kaplanoğlu ülke sineması için önemli yönetmenlerden biri. Böylesine usta bir isimle çalışmak seni heyecanlandırdı mı? Sette nasıl biri Kaplanoğlu?

Tabii ki çok heyecanlandım. Semih Kaplanoğlu oldukça tecrübeli ve yaptığı işlerin başarısını aldığı uluslararası ödüllerle kanıtlamış bir yönetmen. Tecrübesinin de getirdiği kendinden emin bir tavrı var sette, ne görmek istediğini çok iyi biliyor ve büyük bir ciddiyetle istediğini alabilmek için çalışıyor. Benim için Semih Kaplanoğlu’yla çalışmak büyük bir tecrübeydi.

“Bağlılık-Aslı” filmindeki Gülnihal’i canlandırırken hangi donelerden faydalandın? Gülnihal nasıl çıktı ortaya?

 Gülnihal’i çözmek için anneliği çözmek çok önemliydi. Filme kadar hiç bebeklerle bir tecrübem olmamıştı o yüzden filmimizde oynayan Almila bebekle bolca prova yaptım. Anne olmak ne demektir, bebekle anne arasında nasıl bir bağ olur gibi başlıkları inceledim.

Sence Nurhan ile Gülnihal arasında ne gibi benzerlikler var?

Temelde ikisi de bakıcı. Başka birinin çocuğuna bakmakla ilgili çok farklı hisleri olsa da içinde bulundukları durumlar benzer. İkisi de çok istemeseler de daha iyi bir hayat, daha iyi bir gelecek için çocuk bakmak durumundalar.

Senin için tiyatronun da ayrı bir yeri var. Oyunculuk konusunda sahneler mi yoksa setler mi seni daha çok beslemekte?

İkisinin de yeri ayrı bende. Tiyatroda daha fazla deneme imkanı olduğu için deneyimlerimden öğrenme imkanım daha fazla oluyor. Setlerde ise usta yönetmenlerle karakterler üzerine çalışmak ve pratik çözümler üretmek oyunculuğu oldukça besleyici bence.

Bir oyuncu olarak son dönem Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsun? Dünya çapında gerektiği yeri bulabildi mi sence?

Bence iyi filmler yapılıyor tabi ki çok daha fazla olabilir çünkü Türkiye’de birçok yetenekli yönetmen ve oyuncu var. Ben Türkiye sinemasının dünya çapında bir yeri olduğunu da düşünüyorum. Uluslararası festivallerde ülkemizi temsil eden, hatta ödüllerle dönen çokça yönetmen var. Gelecekte de başarımızın artarak devam edeceğine inanıyorum.

Artık kalıplaşmış bir festival filmi / gişe filmi tartışması mevcut. Sen bu yakıştırmalar hakkında ne düşünüyorsun?

Aslında maalesef böyle bir ayrım yapmak durumunda kalıyoruz sanırım. Gişe filmleri daha fazla seyirciye ulaşabilmek için iş yapması garanti olan temaları işliyor ve işlediğini gördükçe çok benzer konuları ele almaya devam ediyor. Aynı şekilde daha popüler oyuncular tercih ediliyor. Bir süre sonra da gişe filmleri kısır bir döngüye giriyor maalesef. Ama bağımsız filmlerin kaygıları daha farklı. Başka hikayeler anlatıyorlar, başka oyuncularla çalışıyorlar. Bu yüzden arada bir fark var evet.

Hayalindeki rol nedir?

Güzel yazılmış, canlandırılmayı bekleyen tüm roller.

Bundan sonraki projeler hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?

Ağustos ayında Serkan Keskin ile Ziya Demirel’in ilk uzun metrajı Ela ile Hilmi ve Ali filminde başrolleri canlandırdık. Önümüzdeki dönemde ise kesinleşmiş bir projem yok.

 

1979, İstanbul doğumlu. 2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Malzeme Mühendisliği’nden yüksek lisansla mezun olmasına rağmen, üniversite yıllarında yaptığı sinema kulübü başkanlığı sayesinde, geleceğini ve mesleğini sinema-tv üzerine kurmaya karar verdi. Çeşitli kısa film, belgesel çalışmalarıyla işe koyulan ve Yıldız Kısa Film Festivali'nin kurucularından olan Fırat Sayıcı, yurt çapında çeşitli kısa film festivallerinde de jüri üyeliği yaptı, kısa film üzerine workshoplar düzenledi. 2008’de Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünden mezun olan Fırat Sayıcı, Selçuk Üniversitesi Radyo-Televizyon-Sinema Bölümünde yüksek lisans ve doktora öğrenimini tamamladı. SİYAD üyesidir. TRT'de metin yazarı olarak başladığı televizyon macerasında birçok kanalda çeşitli programlarda görev aldı, sinema programları yaptı. Kurduğu Mad Informatics Ajansı’yla sinema-tv ve eğlence sektörüne PR ve sosyal medya hizmeti vermeye başlamıştır. "Türk Sinemasında Gerçekçilik" ve "Yeni Başlamayanlar İçin Sinema" adında iki sinema kitabı yayınlanmıştır. Esenyurt Üniversitesi Radyo Tv. ve Sinema bölümünde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.