Günümüz dünyasında hızına yetişemeyeceğimiz kadar görsel işitsel materyal gerek televizyon kanalları gerekse diğer kitle iletişim mecraları aracılığıyla izleyici ile buluşuyor. İçerisinde bulunduğumuz dönemde gelişen teknolojilerin ve yeni platformların dizi izleme pratiklerini dönüştürdüğüne ilişkin yaygın bir görüş olsa da televizyon ekranlarında yayınlanan dizilerde popülaritesini korumaya devam ediyor. Kimi zaman yetişemeyeceğimiz kadar çok sayıda yeni dizi başlarken, izleyiciyle bağ kuramayan, izler kitle oluşturamayan diziler aynı hızla yayından kalkıyorlar.

Sezon ortasında başlayan dizilerden bir tanesi de Hercai adlı dizi. Mart ayında ATV ekranlarından cuma akşamları izleyici ile buluşmaya başlayan ve ilk bölümünden itibaren izleyicinin dikkatini çekmeyi başaran Hercai Aslanbey ve Şadoğlu ailesi arasındaki intikam hikâyesinden doğan bir aşk hikâyesini konu alıyor. Başrollerinde Akın Akınözü (Miran Aslanbey) ve Ebru Şahin’in (Reyyan Şadoğlu), yer aldığı dizide ikiliye Ayda Aksel (Azize Aslanbey), Serhat Tutumluer  (Hazar Şadoğlu), Macit Sonkan (Nasuh Şadoğlu), Gülçin Santırcıoğlu (Sultan Aslanbey), Oya Unustası (Gönül Aslanbey), İlay Erkök (Yaren Şadoğlu) ile Tansu Taşanlar (Azad Şadoğlu)  ve daha birçok isim eşlik ediyor.

En Güzel Aşk Zor Olan mı?

Hercai adlı dizide Midyat’ın önemli ailelerinden Aslanbey ve Şadoğlu aileleri arasındaki husumet geçmişe dayanıyor. Hikâyenin Mardin de geçiyor olması nedeniyle daha önceki dizilere benzer olarak Hercai’nin de Mardin kentinin destinasyon imajına katkı sağlayacağını ve turistlerin dikkatini çekeceğini söylemek yanlış olmaz. Kente ilişkin olumlu bir imaj yaratılması şehir turizmini şüphesiz olumlu etkileyecektir.

Bunun yanı sıra dizinin söylemine baktığımızda en azından yayınlanan bölümler açısından dizide önceki örneklerine benzer olarak ataerkil dilin hâkim olduğunu ve töre kisvesi altında dayatılanların en çok kadın kimliğini baskıladığını, kurban ettiğini görüyoruz. Kendi kadın kimliğini gözetmeksizin bir kadının üzerinden intikam planları yapan ve buna ek olarak etrafındaki bütün kadınlar üzerinde baskı uygulayan babaanne karakteri dizide bunun en önemli göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Dizinin ilerleyen bölümlerinde son dönemde yayınlanan kimi dizilerde çevre sorunları, sokak hayvanları vb. konularda yaratılmaya çalışılan farkındalığa benzer olarak kadın kimliğine, kadın haklarına ilişkin bir farkındalık yaratılmasını ümit ederim.

Dizinin hikâyesine dönersek yayınlanan bölümlerden anlaşıldığı kadarıyla Miran Aslanbey’in anne ve babası Şadoğlu ailesi tarafından yıllar önce öldürülüyor ve Miran babaannesi tarafından intikam duygusuyla yetiştiriliyor. Yıllar sonra İstanbul’dan işadamı kimliği ile Midyat’a dönen Miran anne ve babasının intikamını almak için kimliğini gizleyerek Şadoğullarının öz kızları olduğunu düşündüğü Reyyan Şadoğlu ile evleniyor ve düğün gecesinin sabahında Reyyan’ı terk ediyor. Miran’ın yaptıklarına anlam veremeyen Reyyan baba evine döndüğünde namusu kirlendiği için dedesi tarafından öldürülmesine karar veriliyor. Reyyan’a diğer bir ifade ile düşmanının kızına âşık olduğunu kendisine birle itiraf edemeyen Miran ise kendi ailesini ve hatta sevmediği ama evlenmeyi kabul ettiği gerçek eşini umursamadan Reyyan’ı ölümden kurtarmak için çabalamaya başlıyor. Bütün bu bahsettiklerim ilk dört bölümde gerçekleştiği için hikâyenin içeriği geçmişteki aşiret dizilerine benzer yanlar gösterse de akış hızlı olduğu için sıkılmadan, kopmadan izlenir hale geliyor. Bununla birlikte aynı akış özellikle günümüz dünyasının değişen dönüşen ilişkileri dikkate alındığında ikili arasında birden doğan ve aynı hızla her şeyi göze alacak kadar köklenen, gelişen ilk bakışta aşkı bir parça masalımsı kılıyor.

Miran ve Reyyan’ın imkânsız görünen aşkı, aileler arası husumetin devam edecek olması, dizide çok sayıda çatışmanın ortaya çıkmasına neden olacak bireysel çıkarların fazla olması dizinin hikâyesinin uzun olacağına işaret ediyor. Bununla birlikte diziye ilişkin sosyal medya yorumları da izleyicilerin büyük bir kısmının yakın markaja aldıkları Miran ve Reyyan aşkını benimsediklerini ve hatta ikiliyi sahiplendiklerini gösterirken dizinin izlenmeye devam edeceğini işaret ediyor.

 

Ankara doğumlu olan Nergiz Karadaş, 2007 yılında Başkent Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo TV ve Sinema bölümünü bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo TV ve Sinema Anabilim dalında “Türk Sinemasında Bir Oyunculuk Analizi: Şener Şen Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini tamamladı. 2017 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema-TV Anabilim Dalı’nda “1980 Sonrası Türk Sineması’nda Zenginlik Temsilleri Üzerine Bir Alımlama Çalışması” başlıklı doktora tezini tamamlamıştır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümünde Dr Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. İki yılı aşkın bir süredir Cinedergi’de dizi kritik yazarı olan Nergiz Karadaş’ın uluslar arası ve ulusal hakemli dergilerde, kitaplarda sinema ve kültürel çalışmalar ile ilgili yazılmış makaleleri bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.