‘Bozkır’ dizisinin güzel ve başarılı oyuncusu Bige Önal projeleri kabul etmesindeki en önemli kriterini şöyle açıkladı: Hikayenin samimiyetini hissedebiliyorsam bu beni çok etkiliyor. Çünkü yaptığım işi doğal üzerinden kurmaya çalışan biriyim.

 

Online TV izleme pazarında önemli bir yere sahip BluTV’nin yeni dizisi ‘Bozkır’ sürükleyici konusu ve güçlü oyuncu kadrosuyla dikkatleri üzerine çekiyor. Gerilim-polisiye türündeki ‘Bozkır’da güzel oyuncu Bige Önal’ın yanı sıra ekranın ve beyazperdenin sevilen oyuncularından Yiğit Özşener, Ekin Koç, Nur Fettahoğlu, Altan Erkekli ve Merve Çağıran da başrolü üstleniyor. Dijital platformun derdi olanlar, bir şey anlatmak isteyenler için önemli bir olanak olduğunu ifade eden Bige Önal, Bozkır’da Doktor Tülay karakterini canlandırıyor. ‘Elde Var Hayat’, ‘Benim Adım Gültepe’ ve ‘Maral: En Güzel Hikayem’ gibi dizilerde rol alan, Türkiye’nin ünlü mankenlerinden Mine Baysan ve Galatasaray’ın eski futbolcusu Erhan Önal kızı olan başarılı oyuncu Önal ile Bozkır’ı, oyunculuk kariyerini ve genetik güzelliğini ‘Cinedergi’ okuyucuları için konuştuk.

Yeni projeniz hayırlı uğurlu olsun. ‘Bozkır’ dizisinde neden yer almak istediniz?

Çok teşekkürler. Senaryonun dili, anlattığı ve dikkat çekmek istediği konular çok ilgimi çekti, beni çok heyecanlandırdı. En başından beri “Ben bu işin içinde yer almak istiyorum, bu sözü söyleyenlerden biri olmak istiyorum” dedim.

Dijital platformda seyirciyle buluşan bu özel yapımlar için neler söylemek istersiniz?

Bence derdi olanlar, bir şey anlatmak isteyenler için dijital platform çok önemli bir olanak. Eğer doğru kullanabilirseniz, doğru kanalı bulabilirseniz etkisinin çok büyük olabileceğine inanıyorum. Dijital platformu gerçekten iyi anlamış ve ona iyi ayak uyduran işler oldu. Daha çok yeni bir yapı ve her yapılan iş aslında dijitalin önünü biraz daha açıyor, doğru yapıldığı takdirde tabii. “Doğru”dan kastım da dijitali araç olarak kullanabilmekten geçiyor. Dijitalde olmuş olmak için yapmamaktan sanırım.

Gerilim ve polisiye türündeki ‘Bozkır’da Doktor Tülay karakterini canlandırıyorsunuz. Sürpriz bir karakter herhalde…

Karakterin kendisi çok sürprizli olmasa da seyirciyi şaşırtan durumların içinde yer alıyor diyebilirimJ

Doktor Tülay İstanbul dışında yaşadığı için mutsuz. Martı sesini hatta İstanbul’un nemini bile özlüyor. Siz de İstanbul sevdalılarından mısınız? Yoksa elinizdekilerle yetinir misiniz?

Ben İstanbul’a çok aşıktım. Seyahate gittiğimde evimi değil İstanbul’u özlerdim. Geldiğimde yaptığım ilk iş İstanbul’u görebilmek için Eminönü’nde bütün eski İstanbul’u gören bir nokta var hep oraya gitmek olurdu. Ama maalesef artık aynı şeyleri hissetmiyorum, hatta uzaklaştığımda nefes alıyorum. İstanbul için bu iki uç duyguyu yaşamış olmak çok acı.

Bir proje teklif edildiğinde ve siz de kabul ettikten sonra nasıl bir süreç başlıyor?

Sabah akşam hep kafamda oynayacağı karakter dolanmaya başlıyor. Onu tanımaya çalışıyorum. Nelere sinirlenir, nelere üzülür, travmaları neler gibi… Onu iyi tanıdığım zaman içselleştirebiliyorum.

Yakınlarınızdan özellikle Aras (Bulut İynemli) Bey’den destek alır mısınız? Sorar mısınız?

Tabii. Aras’la karşılıklı şekilde karakterlerimizle, yaratılmaya çalışılan dünyayla ilgili çok derinlikli tartışmalarımız oluyor.

Çok fazla setten sete koşan bir oyuncu değilsiniz. Teklif edilen projeleri kabul etmenizdeki kriterleriniz neler?

Öncelikle okurken hikayenin samimiyetini hissedebiliyorsam bu beni çok etkiliyor. Çünkü yaptığım işi doğal üzerinden kurmaya çalışan biriyim. Anlatılan hikayenin değindiği veya değinmek istediği konular da benim için çok önemli bir yerde duruyor. Ürettiğimiz işleri topluma üretiyoruz ve bu süreçte eğer kendi düşünce ve fikirlerimizi seyirciye geçirebiliyorsak, yeni bir vizyon açabiliyorsak o zaman çok zevkli oluyor işte. Sonrasında, karakterlerin derinlikleri de tabii ki çok belirleyici oluyor. Her işte hepsi olmak zorunda gibi bir yerden yaklaşmıyorum elbette, ama bulabildiğime yakın işleri tercih etmeye çalışıyorum.J

Ünlü bir ailenin ferdi olmanın avantajlarını ve dezavantajlarını gördünüz mü?

Samimi olmak gerekirse benim üzerimde bu konunun hiçbir etkisi olmadı; ne artısı ne eksisi. Çünkü ailem bu konuyu hiçbir zaman çok önemsemedi, beni de öyle yetiştirdiler. Yaptığın işi kendi ilkelerine göre ve içine sinerek yaptıktan sonra işin bu kısmının bir öneminin olmadığını bilerek büyüdüm.

Oyunculuk dışında özel merakınız var mı? Sanatın başka kollarıyla ilgileniyor musunuz?

Evet tabii. Ben sinema okudum, oyuncuydum ve sinema okumaya, kamera arkasını görmeye karar verdim. Ve oyunculuğun yanında kamera arkasını da ihmal etmemeye gayret gösteriyorum. Yapım ve kamera arkasında çok deneyimim var, vakit ayırmaya çalışıyorum.

TV ve beyazperdede yapılan işleri beğeniyor her şey çok iyi şahane mi diyorsunuz? Eleştirdiğiniz ya da görmek istediğiniz neler var?

Beğendiğim çok fazla iş var. Tabii ki eleştirdiğim işler de oluyor. Ama yenilikçi ve aslında bütün söyleşi boyunca anlatmak istediğim şey eğer ortada samimi bir şey varsa ve yeni bir şeyi için çabalıyorsa, ne kadar eleştirilecek tarafı olsa da saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu sektör aslında her yandan birbirini besliyor, bunu unutmamamız gerekiyor.

Mesela kadın hikayeleri yeterli mi?

Kadın hikayeleri diye sınırlamazsak, birçok anlatmak istediğimiz konuyu aslında istediğimiz özgürlükte anlatamadığımızı düşünüyorum. İşte bu yüzden dijitalin çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Sizin anlatmak istediğiniz öyküleriniz var mı? Olsa neler olurdu?

Var, yazım aşamasındalar J Umarım bir gün sonlandırırım ve sizlere ulaşır.

Çok güzelsiniz. Kendinize nasıl bakıyorsunuz? Sağlığınıza nasıl dikkat ediyorsunuz?

Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz. Yediklerimi dengelemeye çalışıyorum, sağlığımı çok bozacak besinler tüketmiyorum. Spor yapıyorum, hobilerim var onlar da beni çok besliyor bence.

Bu hayatta sizi neler çok güldürüyor nelere gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz?

Ah bu soru çok zor. Güldüğüm şeyleri saymakla bitmez J Ama çaresizlik beni çok duygulandırıyor, çaresiz bir varlığa yardım edemiyorsam o beni gözyaşlarına boğar. Veya haksızlık, önüne geçemediğim bir haksızlık da beni çaresiz hissettiriyor, o zaman da gözyaşlarımı tutamayabilirim.

Sektörde genç ve başarılı oyuncu sayısı bir hayli fazla. Bir rekabet olduğunu düşünüyor musunuz?

Bir rekabet elbette ki var ama genç, başarılı oyuncu başlığının altında da çok ayrılıyoruz bence. Herkesin kendine seçtiği bir kariyer yolu var, herkesinki kendine özel diye düşünüyorum. Yaptığımız veya yapmadığımız seçimler, yaşayış biçimimiz ve donanımımız bunun en belirleyici yanları oluyor. Herkes kendi yolunda ilerliyor yani aslında.

Set dışında kendinizi nasıl dinlendirirsiniz? Mesela yemek yapar mısınız? evinizin düzeniyle kendiniz mi ilgilenirsiniz?

Evet, boş vaktim olduğunda mutfakta olmaktan çok hoşlanıyorum. Ama seyahat etmek ve daha önce görmediğim yerleri görmek bana çok büyük bir haz veriyor, beni en dinlendiren şey olduğunu söyleyebilirim.

Oyuncu olmak isteyen genç arkadaşlara neler söylemek istersiniz?

İnandığınız bir şey varsa, yoldaki engeller ne kadar zorlayıcı olursa olsun onun peşinden gitmeye devam edin. Ve bu sürede kendinize yatırım yapmaya.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.