Şehrin simgesi haline gelmiş olan Toronto Uluslararası Film Festivali’nin ilk yıllarından bugünlere uzanan başarısı…

Bu yıl 43’ünçüsü düzenlenen Toronto Uluslararası Film Festivali her zaman olduğu gibi bu yılda tüm coşkusu ve popülerliğiyle insanları kendine hayran bıraktı.

İlk defa 1976 yılında kurucuları Bill Marshall, Dusty Cohl ve Henk Van Der Kolk tarafından Windsor Arms Hotel’de başlatılan festival, o yıl 35,000 seyircisiyle farklı bir etki yarattı. Halbuki sadece dünyadaki film festivallerinden en iyi filmlerin derlemesini seyirciye sunmuştu. Sonrasında kim der ki 40 yıl içinde dünyanın en iyi festivallerinden biri olacak? O yıl, gecenin ilk filmi olan Cousin Cousine (1975) Ontario Place Cinesphere gösterildi. Uzun, yorucu bir çalışmanın ve yatırımın sonucunda festival bugünkü başarısını zaman içinde kazandı ve 1994 yılında adı Toronto Uluslararası Film Festivali olarak bilinir hale geldi.

Festivalin ilk yılında bazı aksilikler yaşanmasına rağmen Barbara Kopple’in belgeseli Harlan Country, U.S.A. ilk defa seyirciyle buluştuğu o yıl, büyük bir ilgiyle karşılandı ve Akademi ödülüne layık görüldü. Bu durum festival algısı için büyük bir işaretti. Festival, ikinci yılında (1978) daha çok ünlü ismi ve basını kendine çekmeyi başardı. Zamanla gelen başarısı onu diğer festivallerle rakip haline getirdi. Montreal Dünya Film Festivali (MWFF) en büyük rakiplerinden biriydi o yıllarda. Festival yöneticisi, Serge Losique Montreal Dünya Film Festivali’nin sonrasında filmleri Toronto Film Festivali’ne göndermek yerine tekrar ülkelerine göndermesi aralarındaki rekabetin işaretiydi. Ancak 1990’ların ortasında ülke basınındaki etkisi ve başarısıyla Toronto Film Festivali daha bilinir hale geldi.

Her yıl Eylül ayında başlayan ve yaklaşık 10 gün süren Toronto Uluslararası Film Festivali’ni (TIFF) diğer festivallerden ayrı kılan ise halka açık bir festival olması 1976 yılından beri. 10 gün boyunca ve binlerce ünlü ismi görme fırsatı veren festival ilk yıllarında, herkesin tanıdığı Mutlu Günler’in (Happy Days) oyuncusu Henry Winkler’in gelmesiyle bu akımı başlatmış oldu. Her yıl Rachel McAdams’tan Ryan Gosling’e ve Bratt Pitt’e kadar dünyaca ünlü Hollywood yıldızlarını festival sokağında birleştiren en güzel festivallerden biri.

Bugün, festival 2010 yılında açılan TIFF Bell Lightbox binasında gösterim yapmaya devam ediyor. Genel olarak John ve King sokağına yayılmış festival, halk için çeşitli yeme-içme ve eğlenceler sunarak Toronto için büyük yatırım kaynağı sağlıyor.

2018 Toronto Uluslararası Film Festivali’ndeki En Filmler

Her yıl yüzlerce filme ev sahipliği yapan festival, bu yıl da birbirinden iyi filmlerle büyük bir etki yarattı. İşte Toronto Uluslararası Film Festivalindeki en iyi 10 film:

  1. A Star is Born by Bradley Cooper (Imdb 8.3)
  2. Roma by Alfonso Cuarón (Imdb 8.3)
  3. Green Book by Peter Farrelly (Imdb 8)
  4. First Man by Damien Chazelle (Imdb 7.7)
  5. The Old Man& The Gun by David Lowery (Imdb 7.4)
  6. Beautiful Boy by Felix Van Groeningen (Imdb 7.3)
  7. Can You Ever Forgive Me? by Marielle Heller (Imdb 7.1)
  8. Widows by Steve McQueen (Imdb 7.1)
  9. Everybody Knows by Asghar Farhadi (Imdb 7.1)
  10. If Beale Street Could Talk by Berry Jenkins (Imdb 6.7)

 

 

1994, Mersin’in Tarsus ilçesinde doğdu. Küçük bir yerde yaşarken bile büyük hayalleri vardı uçsuz bucaksız. Yurtdışına gidecek ve oralarda okuyup kendini geliştirecekti. 2015 ve 2016 yıllarında Amerika’ya gitti. Çocukken izlediği Yeşilçam filmleri ona mutlu bir dünyayı aralarken üniversitede aldığı kültür çalışmaları dersiyle hayatın perde arkasını görmeye başladı. Her şeyin şekillendiği o yıllarda sinemaya her geçen biraz daha fazla gönül verdi. Oscar Wilde’n “Herkes bataklıkta yaşar ama bazılarımız yıldızlara bakıyor” sözünü kendine ilke edinip 2017’de bir çılgınlık yapıp umutları ve cebinde hayalleriyle Kanada’ya gitmeyi kafasına koydu. Yüksek lisans yaparak sinema dünyasını öğrenmeye kararlıydı. Bu gönül uğruna hiç düşünmediği bölümlerde okudu, hiç bilmediği işlerde çalıştı sırf Toronto’da kalmak ve sinema çalışmalarında yüksek lisans yapmak için. Bu koca dünyada tek başına mücadele ederken pes etmeye hiç niyeti yok. İçinde bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme aşkıyla daha nelere el uzatacak bilinmez ama o içindeki çocuğu her gün izlediği ve izlemek için küçük kâğıt parçalarına not aldığı filmlerle besliyor. Hayat izledikçe güzel…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.