Yine son dönemlerin ödül rekortmeni kısa filmlerinden biri olan Sirayet’in yönetmeni Nuri Cihan Özdoğan bu ay konuğum. İyi okumalar…

Öncelikle biraz kendinden bahseder misin?

1990 Kadirli doğumluyum, 1996 yılından beri Adana’da yaşıyorum. Makine Mühendisiyim. Mühendis olarak çalışma hayatım devam ediyor. Mühendislik alanında sürdürmekte olduğum yüksek lisans eğitimime bu yaz itibari ile son verip kendimi akademik anlamda da sinema üzerine beslemeye karar verdim. Ortaokul yıllarımdan beri hiçbir yerde yayınlamadığım hikâyeler yazarım. Bu hikâyeleri, sinema sanatı (şimdilik kısa filmlerim) aracılığı ile insanlarla paylaşmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyorum.

Senin için kısa filmin tanımı nedir?

Kısa film, bir cümledir bence. Bu cümle bir önerme de olabilir bir soru cümlesi de olabilir. Filmlerimiz aracılığı ile insanlara ya da kendi kendimize yönelttiğimiz o cümle, filmi üretmemiz konusunda vazgeçmememizi sağlayan en önemli motivasyon kaynağımızdır. Kısa filmin en güzel yanı da bu cümleyi sunarken tek sansür olgusunun yönetmenin kendisinin olmasıdır.

Biraz Sirayet’ten ve onu çekme nedenlerinden bahseder misin?

Sinema sanatının izleyiciye bilgi vermektense bir soru işareti armağan etmesi gerektiği düşüncesindeyim. Filmlerimi üretirken kendime sorduğum sorulardan yola çıkmaya çalışıyorum. Uzun zamandır kendime sorduğum ve izleyicinin aklında oluşturmayı amaçladığım “Gerçek kör kim, kendilerine söylenenlere masum bir şekilde inanlar mı yoksa kendi çıkarları doğrultusunda kör taklidi yapanlar mı?” sorusu, Sirayet filmimizin oluşumunda bana motivasyon kaynağı olan soru cümlesidir. İzleyicinin filmin açılışında konumlandırıldığı yer (görme engelli işçilerle tek sıraya girmiş bir şekilde fabrikanın içine gireriz) ve filmin sonunda bazı gerçekleri öğrendiği ayna, izleyicinin toplumsal körleşmenin bir parçası olduğu gerçeği ile yüzleşmesini sağlamak için kullandığım yöntemlerdir. Toplumsal körleşmeyi ve bu körleşmeden çıkar sağlayanları incelediğimiz filmimizde görme engelli bir grup işçinin çalıştırıldığı bir kaçakçılık olayı anlatılmaktadır. Filmi daha ilgi çekici ve gerçekçi hale getirme düşüncesinden yola çıkarak kaçakçılık olayını içinde bulunduğumuz coğrafyanın yakın geçmişinden beslenerek Irak Savaşı ve Saddam’ın altınları ile ilişkilendirdim. Görme engelli işçilerin arasında görme engelli taklidi yaparak tüm olan bitene tanık olan birinin bulunması ile izleyiciyi filmde tutacak gerilimi sağlamayı hedefledim.

Çekimlerini Adana’da gerçekleştirdiğimiz filmimizin setinde hem kamera önünde hem kamera arkasında profesyonellerle amatörlerin çok güzel bir şekilde harmanlandığı bir ortam vardı. Şanslı bir yönetmen olarak çok güzel bir ekiple çalıştığımızın altını çizmeliyim. Kamera önünde Kemal Burak Alper ve Engin Yüksel gibi oyuncularla çalışmanın lüksünü yaşadım resmen. Tamamen kişisel bir meseleden yola çıkarak ürettiğimiz filmimiz şu ana kadar yirmi beş farklı ülkede, elliden fazla film festivalinde seyirci ile buluştu ve çeşitli ödüller kazandı. Filmimizin festival yolculuğu devam etmektedir.

Sence hızla gelişen teknolojinin, kısa filme ne gibi katkıları olabilir? Neler götürür?

Hızla gelişen dijital teknoloji sonucu film üretiminin ucuzlaması, hız kazanması ve üretilen filmlerin izleyici ile buluşmasının kolaylaşması açısından ben çok olumlu buluyorum. Film üretme aşamasında, film selüloidi harcama endişemiz olmadığı için fazlaca tekrar alma veya varyasyon çekimlerinde daha cesur davranma olanağı buluyoruz ve en büyük rakibimiz zamana karşı dijital teknoloji sayesinde çok önemli bir avantaja sahip oluyoruz. Dijital teknoloji sayesinde evimizde orta halli bir bilgisayarda kurgu yapmak mümkün hale geldi. Film üretiminin en önemli noktalarından biri de filmimizi izleyiciye ulaştırabilmektir. Dünyanın çeşitli yerlerindeki festivallere ulaşabilmenin veya filmimizi insanlara ulaştırabilmenin de gelişen teknoloji ile mümkün olduğunu unutmamamız gerekir. Bunların yanı sıra film üretimine dair bilgi edinme açısından da teknolojiyi kullanmak mümkün. Şüphesiz ki dijital teknolojinin yaygınlaşması ile film üretiminin ucuzlaması, sinema üzerine okuma yapmamış, sinema kuramı nedir, psikoloji nedir bilmeyen kişilerin film denemelerine imkân vermektedir. Ben bu denemeleri de olumlu buluyorum çünkü ürettikleri şeyin bir film değil bir video olduğunu görenlerden bir kısmı, eleştirilere veya kendilerine tahammülü olmadığı için vazgeçecekler, bir kısmı ise film üretmek için bazı manevi donanımlara sahip olmak gerektiğini keşfedecek ve film üretmenin bir yolunu bulacaklardır. Muhtemelen bu durumdan en çok muzdarip olanlar film festivallerindeki ön jürilerdir çünkü iyi kısa filmleri seçebilmek için birçok kısa video veya kısa film denemesi izlemek zorunda kaldıklarını tahmin etmek zor değil. Tabi işin teknik boyutlarının yanı sıra sinema sanatının da diğer sanatlarda olduğu gibi asıl hedefinin insanların duygularına dokunmak olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Film üretebilmenin asıl tılsımının; insanı ve hayatın mizah anlayışını anlama çabasında saklı olduğunu düşünüyorum.

Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli ve yabancı yönetmenler kimler?

Yerli yönetmenlerden Alper Çağlar’ın vizyonunun ülke sinemamız açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yavuz Turgul nadir film üretiyor olsa da her filmini heyecanla beklediğim yönetmenlerden. Tabii Metin Erksan’ın yeri ise bambaşka. Dünya sinemasında ise Martin Scorsese ve Jacques Audiard, sinemalarını sevdiğim yönetmenler. Fakat sinemasının bana ilham olduğu tek yönetmen var; Asghar Farhadi. Sinema sanatının tüm güzelliğini ve büyüsünü incelikleriyle ustaca kullanarak filmleri aracılığı ile izleyicisiyle resmen diyalog kuruyor olması, filmlerinin hayatımıza armağan ettiği soru işaretleri bence onu eşsiz bir yönetmen kılıyor.

Türkiye’deki film festivalleri ve kısa filmcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?

Son yıllarda kısa film festivallerinde hem sayı bakımından hem kalite bakımından ciddi bir yükseliş göze çarpmakta. Şu an herkesin kısa film sisteminin oturması için bir arayışta ve iyi niyetli bir çaba içerisinde olduğunu görüyoruz. En çok mutlu olduğum nokta ise festivali düzenleyen kişi veya kuruluşların biz kısa filmcilerle iletişime açık olmaları ve beklentilerimizi sormalarıdır. Festivallerde kısa film yapım destek plâtformlarının çoğalıyor olması da bu iyi niyetli çabanın somut bir göstergesidir. Festivallerin yanı sıra ülkemizde çok kaliteli kısa filmlerin üretildiğine ve kısa filme yatırımın arttığına tanık olmak da ülke sinemamız açısından oldukça umut verici.

Son olarak gelecek planlarından bahsedelim…

Öncelikle üzerine titizlikle çalıştığım ilk uzun metraj sinema filmi projemi hayata geçirmek için ön çalışmalarımı sürdürüyorum. Şartlar yeterince olgunlaştığında filmimizin çekimlerine başlamayı hedefliyorum. Filmimizin ön hazırlıkları devam ederken çevremde kısa film üretmek isteyen kişilerin inandığım senaryolarına yapımcılık yapmaktayım. Yeteneklerine göre sinemanın çeşitli alanlarında kendilerini geliştirmeleri konusunda yol gösterdiğim kişilerle birlikte kaliteli filmler üreten bir topluluk haline gelmeyi hedefliyorum. Benim de aktif olarak içinde bulunduğum, Adana’da sinema alt yapısını kuvvetlendirmek amacıyla somut adımların atıldığı projeleri bir an önce hayata geçirmeye çalışıyoruz. Sadece kişisel film üretimim için değil ülkemizde daha kaliteli filmler üretilmesine zemin sağlayacak projelerin içerisinde yer almaktan mutluluk duyuyorum. Tüm bunların yanı sıra sadece sinema üzerine düşünebileceğim bir hayatın hayalini kurmaktayım.

1979, İstanbul doğumlu. 2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Malzeme Mühendisliği’nden yüksek lisansla mezun olmasına rağmen, üniversite yıllarında yaptığı sinema kulübü başkanlığı sayesinde, geleceğini ve mesleğini sinema-tv üzerine kurmaya karar verdi. Çeşitli kısa film, belgesel çalışmalarıyla işe koyulan ve Yıldız Kısa Film Festivali'nin kurucularından olan Fırat Sayıcı, yurt çapında çeşitli kısa film festivallerinde de jüri üyeliği yaptı, kısa film üzerine workshoplar düzenledi. 2008’de Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünden mezun olan Fırat Sayıcı, Selçuk Üniversitesi Radyo-Televizyon-Sinema Bölümünde yüksek lisans ve doktora öğrenimini tamamladı. SİYAD üyesidir. TRT'de metin yazarı olarak başladığı televizyon macerasında birçok kanalda çeşitli programlarda görev aldı, sinema programları yaptı. Kurduğu Mad Informatics Ajansı’yla sinema-tv ve eğlence sektörüne PR ve sosyal medya hizmeti vermeye başlamıştır. "Türk Sinemasında Gerçekçilik" ve "Yeni Başlamayanlar İçin Sinema" adında iki sinema kitabı yayınlanmıştır. Esenyurt Üniversitesi Radyo Tv. ve Sinema bölümünde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.