Yılın son gişe bombaları da bu aralıkta vizyona giriyor. Bu yapımlardan en heyecan verici olanı ise pek çok bilgisayar oyuncusu için Assassin’s Creed olacaktır. Çok uzun zaman önce oyun uyarlamalarından başarılı filmler yapılamadığını öğrenmiş olsak da Assassin’s Creed ile ilgili duyumlar heyecan verici.

Ubisoft’un uzun soluklu aksiyon bombası Assassin’s Creed, 93 milyondan fazla kopya satmayı başarmış bir oyun serisi. Hızlı, gerçekçi oynanış tarzı, orta çağın şehirlerinde kah damlarda dolaşmamızı, kah İstanbul’a bir tepeden bakmamızı sağlayan ilginç senaryoları ile oyun genel anlamda Templar ve Assassin tarikatları arasındaki güç savaşını anlatan bir hikaye kurgusuna sahiptir.

Filmine gelecek olursak oyun yapımcılarının firması Ubisoft Motion Pictures’ın, 20th Century Fox ile güçlerini birleştirdiğini belirtmekte fayda var. Geçen yılın önemli yapımlarından Macbeth’in yönetmeni Justin Kurzel’in yönetmen koltuğunda, gene Macbeth’deki başrolü Fassbender’ın ise hem yapımcı hem de başrolde olduğu, ayrıca Marion Cotillard, Jeremy Irons, Michael K. Williams gibi oyuncuları bünyesinde topladığı düşünülünce Assassin’s Creed filmi için beklentiler artıyor.

Film ne kadar oyunla aynı dünyada geçse de Assassin’s Creed evrenini ve altyapısını geliştirecek orijinal bir senaryoya sahip. Callum Lynch(Michael Fassbender) bir cinayet işlediği için idam edilecektir. Ancak kendisine ilacı verecek olan şirket Callum’un DNA’sının işlerine yarayacağını düşününce onu deneylerinde kullanmaya karar verirler.

Yenilikçi bir teknoloji olan Animus ile insanların genetik tarihleri açığa çıkarılabilmektedir. Callum Lynch bu deneysel teknoloji ile 500 yıl öncesinden akrabası Aguilar’ın 15.yy. İspanyasında yaşadığı maceraları sanki kendisi yaşamış gibi tekrar edebilmektedir.

Callum büyük büyük dedesinin hatıralarına girince onun Assassin adlı teşkilatın önemli bir üyesi olduğunu görür. Böylece Templar’ların baskıcı gücünü yok etmek için maceraya atılır. Aguilar’ın Assassian’lara girdiği ilk zamandan başlayan hikayede ilk düşman gücü giderek yükselen Engizisyon Mahkemesinin başı Tomás de Torquemada olacaktır.

Film sürekli günümüze gelip geçmişe dönerek ilerliyor. Ne yazık ki günümüzde daha çok zaman harcadığı da gelen bilgiler arasında. Aynı oyunun ara ekranlarındaki gibi “bleeding effect” de göreceğimizi de söylemem gerekli. Geçmişten gelen görüntüler ile kahramanımızın iz bırakarak hareket edip konuştuğu bu bölümlerin nasıl olacağını fragmanlardan görebiliyoruz. Zamanında Matrix’te yapılan ağırlaştırılmış çekimler gibi bu efektin de bir aksiyon fenomenine dönüşüp dönüşmeyeceği merak konusu.

Değil oyun çevrimlerinde, iyi bir gişe filminde bile göremeyeceğimiz müthiş bir oyuncu gücünü arkasına alan yapım sırf Michael Fassbender’ı karizmatik orta çağ kiralık katili rolünde görmek için bile seyredilmeye değer bir yapım gibi görünüyor. Ancak bundan çok daha fazlasını sunacağı da bir gerçek. En azından umutlarımız o yönde.

Fassbender filmin çekimi için altı yıl çalışmış. Oyuncu “Konuyu sahiplenmemi asıl sağlayan nokta iyi ve kötünün mücadelesini anlatmaması oldu. İki tarafın da iyi ve kötü yanları var ve bu da seyirciye git geller yaşatacak. Gerçek hayattaki gibi gri bir alanda geçen iyi ve kötü mücadelesi hikayeyi çok daha katmanlı ve ilginç yapıyor.” diyor.

Filmde Marion Cotillard, Dr. Sophia Rikkin rolü ile karşımıza çıkıyor. Abstergo şirketinde çalışan Rikkin kötülüğün gen tedavisi ile yok edilebilmesi için Cal üzerinde araştırmalar yapıyor. Şirketin Madrid bölümünün başı ise Jeremy Irons’ın oynadığı Sophia’nın babası Alan Rikkin. Rikkin Animus projesi ile Cal’ın geçmişini deşmek istiyor böylece günümüzde bir güç kazanabilmeyi umuyor.

Diğer önemli rollerde ise Michael Kenneth Williams’ın oynadığı, atası bir voodoo büyücüsü olan Moussa, Aguilar’ın yanında çarpışan kiralık katil Maria(Arian Labed) ve gizemli Joseph’i oynayan Brendan Gleeson’ı sayabiliriz.

Assassian’ların özgürlük, Templar’ların ise gücü elerinde tutmak için savaştığı filmde günümüz dünyasına da pek çok gönderme yapılmış “Artık insanlar özgürlüklerini değil rahatlarını düşünüyorlar. Bunun için de pek çok probleme göz yumup ses çıkarmıyorlar.” diyor filmin bir sahnesinde Charlotte Rampling. Fassbender da bu söze atıfta bulunarak “Geldiğimiz nokta tam da istenen şekilde insanların körleştirildiği ve aptallaştırıldığı bir dünya düzeni.” diyor.

Fassbender’ı ve Justin Kurzel’i konuya dahil eden bir başka nokta ise DNA hafızası. “Ubisoft’taki oyunun yaratıcıları ile tanışmadan önce farkında değildim, ancak dinleyince ne kadar mantıklı olduğunu anladım. Bu da filmin aslında geçmişimize bağımlılık ve gelecek nesillere neler aktaracağımızla ilgili olması gerektiğini anlattı bana.” diyor yönetmen.

Callum Lynch’in yüzyıllar öncesinden atalarından gelen bir mirası taşıyıp şiddete meyillenmesinin nedeninin aslında DNA’sı olduğu üzerinde duran kurgu için Kurzel “Tamamen insanı anlatan bir film yaptık” diyor. Bu yönden Assassin’s Creed’i Macbeth’in oyun dünyasına uyarlanmış bir versiyonu olarak da görebiliriz.

Geçtiğimiz yazın önemli hitlerinden Warcraft ile beraber oyun çevrimlerinin lanetinin bir parça da olsa kalktığını söyleyebiliriz. Bakalım Assassin’s Creed bu düşünceyi biraz daha aşabilecek ve oyun dünyasında yakaladığı başarı ve franchise’ı sinemada devam ettirebilecek mi?

Masis Üşenmez

Obtüratör

 

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. Biriktirdiği haftalıklarıyla Star Wars oyuncakları alıp kendi serüvenlerini yazmaya başladığı yıllarda ailesi tarafından Rus edebiyatına yönlendirilmeye çalışsa da orada da Stanislaw Lem, Asimov gibi yazarlarla takılarak bu türden kopamayacağını anlamış, lise yıllarında Arthur C. Clarke, Stephen King gibi yazarları hatmederek …

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.