Alberto Marini’nin yönettiği, İspanya/ABD ortak yapımı Summer Camp (Yaz Kampı), ülkemizde 3 Haziran’da gösterime giriyor. İlk uzun metrajlı filmini yöneten Marini, Romasanta: The Werewolf Hunt (2004), 6 Films to Keep You Awake serisindeki To Let isimli bölüm (2006), Sleep Tight (2011) ve Extinction (2015) gibi filmlerin senaryo ekibinde yer almıştı. Summer Camp’in senaryosunu da Danielle Schleif ile beraber yazmış. Filmin oyuncu kadrosunda, The House of the Devil (2009) ile kendisine âşık eden Jocelin Donahue’nun yanı sıra Diego Boneta, Maiara Walsh ve Andres Velencoso gibi isimler yer alıyor. “Dört Amerikalı genç, danışman olarak çalışmak üzere İspanya kırsalında bulunan bir yaz kampına gelir. Gençlerin eğlence dolu bir yaz geçirme planları, içlerinden birinin hastalanıp diğerlerine saldırmasıyla suya düşer. Öfke tetikleyici virüs, kimse ne olup bittiğini anlayamadan hızla yayılmaya başlar.”

28 Days Later (2002) ile başlayan ve ağır aksak yürüyen zombilerin hâkimiyetindeki zombi filmlerine alternatif bir bakış açısı getiren ‘infected’ (bulaşıcı hastalık) filmlerinin izinden gittiği anlaşılan Summer Camp, ilk bakışta sıradan bir filmmiş gibi görünüyor. Ancak bugüne kadar gayet zeki senaryolara imza atan Alberto Marini’nin yönettiği ilk filmi merak etmemek mümkün değil. 70’lerin sonu ile 80’li yıllar boyunca korku filmleri ile gençlik komedilerinin tercih ettiği mekânların en popüleri yaz kamplarıydı. Summer Camp’in de o yıllara atfen benzer bir tercihte bulunması vesilesiyle, yaz kamplarında geçen korku filmleri arasından bir seçki hazırlamak istedim.

 

*1* Friday the 13th (1980)

 

Sean Cunningham’ın yönettiği Friday the 13th, yaklaşık 500 bin dolarlık bütçesine karşılık sadece Amerika’da 40 milyon dolar gibi bir gişe hâsılatı elde etmişti. Cunningham’ın hayallerini bile aşan beklenmedik gişe başarısı sonrası, yaz kampında geçen korku filmleri bir furyaya dönüşmüştü. Camp Crystal Lake efsanesi, devam filmleri ve 2009 tarihli yeniden yapım ile yaşamaya devam ediyor. Jason Voorhees ise unutulmaz korku ikonları arasındaki sarsılmaz yerini alalı çok zaman oldu. Aslına bakarsanız bu liste sadece Jason’ın maceralarıyla bile oluşturulabilirdi.

 

*2* The Burning (1981)

 

Friday the 13th’in açtığı yoldan başarıyla ilerleyen ve A Nightmare on Elm Street’in (1984) kâbus karakteri Freddy Krueger’a ilham olduğunu düşündüğüm Cropsy’ye ev sahipliği yapan The Burning, döneme ait defolardan bolca barındırsa bile Tom Savini’nin zamanının ötesinde efektleri sayesinde her daim “en iyi slasher” listelerinde kendine yer bulmayı garantiliyor.

 

*3* Madman (1982)

 

Aslında New York bölgesinin şehir efsanelerinden Cropsy’nin macerasını anlatacak olan film, The Burning’in daha erken davranması sonucu seri katilinin ismini değiştirerek Mad Marz yapmak zorunda kaldı. Ultra düşük bütçeli Madman, grafik şiddet açısından zayıf bir film olsa da yaratmayı başardığı tedirgin edici atmosferinin hatırına bir dolu hayran edinmeyi başardı.

 

*4* Sleepaway Camp (1983)

 

Yaz kampında geçen korku filmleri arasında kayda değer bir şöhrete sahip Sleepaway Camp, bırakın ‘slasher’ları ya da korku filmlerini, bütün Amerikan sinema tarihinin en garip ve en şok edici finaline sahip filmlerinden biridir. Utangaç Angela rolündeki Felissa Rose, kariyerinin zirve performansını, oynadığı ilk filmde yakalıyor.

 

*5* Summer Camp Nightmare (1987)

 

Her ne kadar ismi o yönde bir intiba bırakmasa da Summer Camp Nightmare, listenin neredeyse tamamına hâkim olan ‘slasher’ alt türüne dahil edilebilecek bir film değil. Bir yaz kampındaki gençlerin ayaklanıp, yöneticileri bertaraf ederek kampı ele geçirmelerini anlatan film için ucuz bir Lord of the Flies replikası denebilir.

 

*6* Bloody Pom Poms (1988)

 

Cheerleader Camp olarak da bilinen Bloody Pom Poms’ta Alison’ın çapkın erkek arkadaşı, amigo kız kampında önüne gelen her kıza yılmadan asılıyor ama ayran gönüllü kızların sonu hiç de hayırlı olmuyor. Sanat için soyunmaktan çekinmeyen bir dolu genç kızın rol aldığı film, hafif, ucuz ama çok eğlenceli.

 

*7* The Monster of Camp Sunshine or How I Learned to Stop Worrying and Love Nature (1964)

 

Kabaca zehirli atıktan etkilenerek deliren bir kamp görevlisinin işlediği cinayetler üzerine kurulu olan Monster of Camp Sunshine, akıllara durgunluk veren açılış jeneriği ve araya sıkıştırdığı II. Dünya Savaşı’na ait arşiv görüntüleri ile tam bir gariplik abidesi.

 

***

 

Listedekilerin dışında Camp Fear (1991), bir kısmı yaz kampında geçen Piranha (1978) ile Friday the 13th ile büyük benzerlikler gösteren Twisted Nightmare (1987) gibi eskilerin ve Bloody Murder (2000), Camp Slaughter (2005), Bloody Bloody Bible Camp (2012), Camp Dread (2014), Stage Fright (2014), Caesar and Otto’s Summer Camp Massacre (2009) ile Jesse Eisenberg’in de rol aldığı Camp Hell (2010) gibi yakın tarihli örneklerin ismini de anmadan geçmeyelim.

 

Murat Kızılca

 

1971 Beylerbeyi, İstanbul doğumlu. 2008 yılında Öteki Sinema ekibine katıldı. 2012-2013 yılları arasında Popüler Sinema için vizyon filmleri yazdı. Kasım 2013’ten itibaren aylık online sinema dergisi CineDergi için Bilinmeyen isimli köşeyi hazırlıyor. Kasım 2014’ten beri aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. Halen yazmaya devam ettiği Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.