A lone bride sitting on dark background, with a white tulle and flower bouquet. (shoot date 11-dec-2009 edited on dec-2010)

Geçtiğimiz ay defalarca bu başlığı gazetelerde gördük. Farklı evlenme programları hakkında çıkan gelinlerin hamile olduğu haberleri, talibini arayan kişilerin samimi selfielerinin gazetelerde ifşası hep aynı başlıkla yer buldu “skandal”. Bu ay son günlerin TV gündemi haline gelen evlilik programlarındaki ilişkileri ve skandal manşetlerini ele almak istiyorum.

A lone bride sitting on dark background, with a white tulle and flower bouquet.
(shoot date 11-dec-2009 edited on dec-2010)

İlk haberde evlendirme programlarının birinde, programın loca adaylarından ikisinin görüşme döneminde cinsel ilişki, kendi deyimleri ile “duygusal yakınlaşma” yaşadıkları ve gelin adayının hamile kaldığı iddia edildi. Damat adayı hamileliği kabullenirken, ayrıldığı gelin adayının karnı belirginleşene kadar ekranda taliplerini aramaya devam ettiği iddia edildi. İkinci iddia yarışmacıların bir evde 12 saat geçirdikleri bir başka program ile ilgiliydi, programın gelin adaylarından birinin, dışarıda görüşmesi yasak olan (!) damat adayından hamile olduğu ve program biteceği için açıklama yapılmadığı haberi birçok “ciddi” gazetenin internet sitesinde bile manşetteydi. Son olarak yine ilk haberde bahsi geçen programın diğer adaylarından ikisinin samimi fotoğrafları internete düştü. İkilinin çıplak omuzlarının göründüğü selfie fotoğrafların yatakta çekildiği belli olurken, özellikle öpüştükleri poz blurlanarak magazin gündemine bomba gibi düştü. Her üç iddia hakkında da henüz yapım şirketlerinden bir açıklama yapılmazken, son çiftimiz evlenme kararı aldıklarını canlı yayında açıkladı. Sürpriz evlenme teklifi, haberlerin çıktığı gün yapılırken, yazının yazıldığı şu günlerde genç kadın yüzüğü geri vererek evlilik kararını askıya aldığını dile getirdi.

İki insanın ilişki yaşamasının normalde bir haber değeri yoktur, eğer bu insanlar ünlü değilse… Peki ilişki yaşadığı bilinen insanların seks yapmasının haber değer var mıdır? Bence sormak bile abes, zira hiçbirimizi ilgilendirmez. Bu haberlere değer katan aslında insanların diğer insanlar gibi sevişmeleri değil, sevişmenin bir nev-i yasaklandığı programların pompaladıkları muhafazakarlıktır. Bu programlarda erkek dediğin, kadın dediğin ile başlayan cümleler havalarda uçuşurken erkekler “adam” olmanın, kadınlar “gelin”liğin kitabını yazıyor. Evlilik kutsallaştırılırken, içindeki pek çok şey de ona tahsis edilerek özelleştiriliyor. Programda cinsellik yaşansın demiyorum tabii, ancak tabulaştırarak, cinsiyet rolleri pekiştirilerek konuşulması oluşan bu “skandal” haberlerinin nedeni bunun altını çiziyorum.

Son haberin örneğini detaylandırırsak, ekranda cinsel ayrımcılığın kitabını yazan bir ikili bahsi geçen pozların başrolleri. Kadın, “kadın ve erkeğin eşit olduğuna inanmıyorum, erkek bir adım öndedir” diye gocunmadan açıklama yaparken, erkek ise “aradığım kadın annem gibi olmalı… Benim anam çamaşır suyu kokardı, kadın dediğin parfüm değil klorak kokmalı”sözleri ile sevgilisine “kadınlığın şifrelerini” vererek, Oedipus kompleksinde tarih yapıyordu. İddialar yalan, fotoğraflar photoshop olabilir… Bilemem… Ancak bu “namus lekesinin” evlilikle temizleneceği akla gelmiş olacak ki fotoğrafların basına çıktığı gün evlenme teklif geldi. Kadın neredeyse ağlayacak kadar morali bozukken, erkek beyaz bir gelinliği önüne sererek “evlen benimle” dedi. Maço erkek ile köylü kızın ekrandaki aşkı masumiyetini kaybedince nikahta keramet arama yoluna gidildi. Şaşırdık mı, hayır. Skandal olan da bu zaten, eşyanın tabiatına aykırı olan, yapay duran ikilinin sevişmesi değil, çamaşır suyu kokan kadın ideali olan erkek tipi ve çamaşır suyu kokmak isteyen kadın figürü… Skandal olan ikilinin mahreminin ülkenin en saygın gazetelerinde boy boy yer alması.

Yazmak istediğim nokta şu: programlar, gazeteler, diziler kendi kazdıkları kuyuya düşüyor! Toplumda çözünen muhafazakarlığı diri tutmak ve garanti reytinge ulaşmak için devlet politikalarınca pompalanan bu görüşlere katkıda bulunan programlar git gide açılan çatlağın, tutmayan tutkalın işareti oluyor. Örneğin bahsettiğim ikinci haberin olduğu programda geçtiğimiz haftalarda evin yaşça en büyük ve zihinsel olgunluğa da erişmiş damat adayı birinci oldu. Üstelik bu aday bir önceki hafta sevgilisine “benim için evlilik anlamsız ancak sen mağdur olma verdiğin için evlenme teklif ediyorum” demişti. Bir nev-i ev içindeki evlenme baskısına karşı geldiğini ilan ederek, evlilik kurumunu eleştirerek dünyaevine girme adımı atmıştı. Sevgilisi ise “henüz erken ama seni seviyorum” diyerek teklifi reddetmiş ama ilişkiye devam kararı vermişti. Ben bu detayı çok önemsiyorum, evlilik kurumu üzerine program yapılıyor ve haftanın birincisi olan çift bu kurumu eleştiriyor… Halk bu kiliye oy vererek onları birinci yapıyor. İşte bahsettiği o çatlağın emareleri bunlar. Programdaki diğer 14 adayın başta bahsettiğim geleneksel rolleri üstlendiğini hatırlatmalıyım, bu arkadaşlar istisna durumda karakterize edilmiş.

Başa dönersek, haberlere konu olan seks bu anlamda bir skandal değildir. Skandal, televizyondaki pek çok yayının cinsel ayrımcı söylemleri, ahlak bekçiliği önermelerinin içinin boş olduğunun ifşasıdır. Gelin adaylarının mutfak maharetlerinin, erkeklerin gelirlerinin ve iş durumlarının sorgulandığı, toplumsal rollerin desteklendiği bu programlar, sıradan şovlar değil toplumsal bir düzenin inşa araçlarıdır. Kötü bir şey olarak söylemiyorum, yalnızca işaret ediyorum. Ekranda tek gecelik ilişkilerin “aşksız seks olmaz” gerekçesi ile üst kurulca ceza aldığı günümüzde, bu programların başka türlü yapılması beklenebilir mi, hayır. Evlilik programlarını yayından kaldıralım demek de çözüm üretmez. Zira toplumsal bir talep olduğu sürece programlar başka türevlerde yine ekranda olmaya devam edecektir. Amacım bir de bu yönden bakılmasını sağlamak, fazlası değil. Genel söylem olan “Bu programlar ahlak bozuyor”un tam tersi gerçektir, aksine düzene destek olunmaktadır. İyi veya kötü müdür bilemem ancak şu bir gerçek ki gerçekler ifşa oldukça ortaya çıkan net tablodaki tek skandal seks değil, ikiyüzlülüktür.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.