Kanal D ekranlarından Şubat ayından itibaren izleyici ile buluşamaya başlayan dizi Hayat Şarkısı’nın başrollerinde Burcu Biricik (Hülya), Birkan Sokullu (Kerim), Tayanç Ayaydın (Hüseyin), Ecem Özkaya (Melek) , Ahmet Mümtaz Taylan (Bayram) ve Seray Gözler (Süheyla) yer alıyor. Dizi Bayram’ın, köydeki kan kardeşi Salih ile birbirlerine verdikleri sözden temellenen bir hikâyeyi anlatır. Salih ve Bayram uzun yıllar birbirlerine küs kalmışlardır. Bayram’ın nişanlı olduğu Emine ile Salih evlenmiştir. Bu küslük Salih’in zor durumda olduğunu duyan Bayram’ın köye dönüp onunla barışma yolları aramasıyla son bulur. Bayram’ın Kerim ve Hüseyin adında iki oğlu, Salih’in ise Melek ve Hülya adında iki kızı vardır. İki yakın arkadaş büyüdüklerinde Kerim ve Melek’i evlendireceklerine dair birbirlerine söz verirler.

Bayram ailesi ile İstanbul da oturmaktadır ve zengin bir iş adamıdır. Aile zengin olsa da temelde değerlerine bağlıdırlar. Ancak çocukların bu söze dair bir bağlılıkları yoktur. Kerim Almanya’da okumakta ve araştırmacı olmak istemektedir. Babasının işlerine yardım etme ve evlenme gibi bir planı yoktur. Diğer yandan zaten çocukluğundan beri Kerim ile evlenmek isteyen Melek değil, Hülya’dır. Hülya, Kerim ile evlenerek hem çocukluk aşkına kavuşacağını hem de Cevher ailesinin gelini olarak fakir hayatına veda edeceğini düşünmektedir. Bu amacına ulaşmak için kendi ablasına bile oyun oynamaktan çekinmeyecek kadar bencil. Oynadığı oyun babasının kalp krizi geçirip ölmesine neden olur. Hülya karakterinin bu kadar bencil ve/veya kötü olabilmesi ama bir anda yaptığı şeyleri bir şekilde meşrulaştıracak bahaneler üretebilmesi onun ne iyi ne kötü gri bir karakter olmasına neden olmaktadır.

Yaptığı bütün kötülüklere rağmen onun yanında olan üniversiteyi bitirmesi için elinden geleni yapacağını söyleyen yine ablası olur. Bu arada ablası herkesten hatta Hülya’dan gizli olarak Hülya’nın kızına annelik yapmaktadır. Henüz bu sürece ve Hülya’nın neden tekrar bebek sahibi olamayacağına ilişkin bilgimiz olmamakla birlikte bu durumun ileride yaşanacaklara ön hazırlık olduğu ortada.

Salih’in ölümü Hüseyin’in sözünü biran önce tutmasına neden olur. Bu noktada Hülya’nın planları devreye girer ve babasının maddi desteğini kaybetmeyi göze alamayan Kerim ile Hülya nikâh masasına oturur. Düğün gecesi Kerim, Hülya’ya bir miktar para bırakarak ve bıraktığı mektupla meseleyi fazla büyütmemesini rica ederek kaçıp Almanya’ya geri döner. Ancak Hülya’dan kurtulması o kadar kolay olmayacaktır. Cevher ailesine Kerim’in onu bırakıp kaçtığını söylemeyen Hülya, ona bu yaptığını ödetmeye yemin eder.

Hülya Kerim’in peşinden Almanya’ya gittiğinde Kerim’in bir başka kadınla ilişkisi olduğunu ve hatta bu kadının hamile olduğunu öğrenir. Kerim kariyeriyle ilgili hayallerini hayatının merkezine koyduğu için bu bebeği de istemez. Kızı bebeği aldırmaktan vazgeçiren ise Hülya olur. Para karşılığında Filiz’in bebeği kendisine vermesi için ikna eder ve yüklü bir paraya anlaşır. Bu süreçte Kerim’in Kenya’da iş gezisinde olması Hülya’nın işlerini kolaylaştırır. Aileye de kendisinin hamile olduğunu söyler. Filiz, zaman zaman pazarlığı kızıştırmak için bebeği vermekten vazgeçtiğini söylese de işler bir şekilde Hülya’nın istediği şekilde yolunda gider. Bebeğin erkek olması ise Cevher ailesine ve özellikle Bayram’a sonsuz bir mutluluk yaşatır.

Kerim, Berlin’e dönüp bebeği öğrendiğinde ailesi de orada olduğu için bir şey yapamaz. Ancak Türkiye’ye dönmesi konusunda babasına karşı çıkınca ipler gerilir. Ailesinin dönmesiyle bebeği Filiz’e götürür. Hülya’nın oynadığı oyunlar ve Filiz’in bebeği büyütemeyeceğine olan inancı ve birazda Filiz’in eski sevgilisi Mahir’in desteğiyle bebek Kerim’in evine geri döner. Hülya ona Filiz’in bebeği istemediğini söyler. Çaresiz kalan ve bebeğe tek başına bakamayacağını düşünen Kerim sabahında evden kovduğu Hülya’ya evde kalması için yalvarır. Ancak eşi değil ev arkadaşı olarak kalmasını istemesi Hülya’nın Kerim’e karşı daha da hırslanmasına neden olur.

Hülya’nın attığı her adım, oynadığı her yeni oyun işleri biraz daha karıştıracak ve dizinin tansiyonunu sürekli yüksek tutacak görünmektedir. Bunun yanı sıra Melek ve Hüseyin’de tesadüf sonucu karşılaşmışlar ve birbirlerine yakınlaşmaya başlamışlardır. Bu durum dizide yaşanacak bir diğer deprem için tehlike çanları çalmaktadır. Erkek evladın idealize edildiği, kız torunun onun kadar önemsenmediği dizi hikâyesi itibariyle Yeşilçam’da babaları birbirlerine söz verdiği için ya da mirası kaybetmemek için evlenen ve sonradan bir birine âşık olan karakterlerin hikâyelerini anımsattığı için izleyicimize çok yabancı gelmemiştir diye düşünüyorum.

Nergiz Karadaş

Ankara doğumlu olan Nergiz Karadaş, 2007 yılında Başkent Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo TV ve Sinema bölümünü bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo TV ve Sinema Anabilim dalında “Türk Sinemasında Bir Oyunculuk Analizi: Şener Şen Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini tamamladı. 2017 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema-TV Anabilim Dalı’nda “1980 Sonrası Türk Sineması’nda Zenginlik Temsilleri Üzerine Bir Alımlama Çalışması” başlıklı doktora tezini tamamlamıştır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümünde Dr Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. İki yılı aşkın bir süredir Cinedergi’de dizi kritik yazarı olan Nergiz Karadaş’ın uluslar arası ve ulusal hakemli dergilerde, kitaplarda sinema ve kültürel çalışmalar ile ilgili yazılmış makaleleri bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.